üç:

2.2K 178 42
                                    

Jongin'in bana bakarak yanımızdan geçip gitmesinin ardından Chanyeol ve Baekhyun da bize son kez bakarak onun peşinden gitmişlerdi.

Bizi izlemeye devam eden insanlar olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. "Gösteri bitti, dağılın!"

Gözlerini bizden çekerek başka yönlere dağıldıklarında Sehun, sert bir nefes verdi. "Ulan var ya," diyerek gözlerini kaçırdı. "Onları görmeden önce gülüp alay etmek kolaydı da, insan kimleri kaybettiğini fark edince bir tuhaf oluyor."

"Barışmak istiyorum, falan deme sakın, Oh Sehun," diyen Yixing, kaşlarını çattı.

Barışmak istese bile Sehun'u suçlayamazdım sanırım. Çünkü Jongin, eskiden onun en yakın arkadaşıydı. Benim için Jongin'le konuşmuyordu ve en yakın arkadaşını özlemesi çok normaldi.

"Hayır," dedi, Sehun. "Saçmalama."

"Benim senin için kimi kaybettiğimin farkındasın, değil mi?" diyerek boş gözlerimi Sehun'a çevirdim. "Ben, senin için aşkından öldüğüm o çocuğu kaybettim, Sehun."

"Ben olmasam affedecektin sanki," diyerek gözlerini devirdi. Haklıydı, affetmezdim. "Hadi, yürüyün. Sınıfa çıkalım."

"Kris'e haber verecek miyiz?"

"Söyleriz sonra," diyerek merdivenlere yöneldim ve merdivenleri çıkmaya başladım. Yixing ve Sehun'da peşimden beni takip ediyordu.

Sınıfa girerek en arka sıraya yerleştim. Ardından yanıma oturacak olan Sehun'a bakarak sırıttım. "Yixing'le otursana sen."

"Neden?"

"Canım öyle istiyor," dediğimde omuz silkerek bir ön sıraya, Lay'in oturdu.

Tıpkı Jongin'e Kai demeleri gibi, herkes Yixing'e de Lay derdi.

Zil çaldıktan birkaç dakika sonra içeriye giren dersin hocasıyla beraber, onun peşinden de suratındaki yan sırıtışıyla Jongin girmişti.

Bilerek yapmıştı.

Özellikle bizim olduğumuz sınıfa geldiğini biliyordum çünkü onu çok iyi tanıyordum. Ve birazdan, gelip yanıma oturacaktı.

"Bu Kim Kai," diyen öğretmen, eliyle Jongin'i gösterdi. "Ve okula yeni nakil oldu. Teneffüste tanışırsınız, boş bir yere geçebilirsin."

Gözlerini bana çevirdikten sonra tam tahmin ettiğim gibi bana doğru gelerek yanıma oturdu. Sehun ve Lay bize döndüklerinde ise üzerindeki deri ceketi çıkartarak saçlarını karıştırdı. Ardından ise Lay ve Sehun'u umursamadan gözlerini gözlerime kilitlemişti.

"Yine, yeniden, aynı sırada oturuyoruz, Jendeuk," diyerek sırıttı. "Peki ya, kalbin hâlâ aynı şekilde atıyor mu?"

"Ulan-" diyen Lay'e ters bir bakış attığımda susarak bize bakmaya devam etti.

"Ben senin kalp atışlarını buradan bile duyabiliyorum, Kim Jongin," diye fısıldadım. "Şu an sorgulanması gereken benim kalp atışlarım mı cidden?"

"Ah, Jennie, ah," diyerek kafasını iki yana salladı. "Çok aptalsın." Gözlerimi ona çevirerek kaşlarımı kaldırdığımda suratını suratıma yaklaştırdı. "Hâlâ seni, orada uzattığım elimi havada bırakan kızı, seveceğimi düşünecek kadar aptalsın hem de."

"Elini tutmadığım için kusura bakma ya," diyerek gülümsedim ve alnına düşen bir tutan saçını geriye iteledim. Derste olup olmamanız şu an için umurumuzda bile değildi. Kafamı iki yana sallayarak hızla ondan uzaklaştım. "Beni aldatan birisi beni elbette umursamayacaktı, değil mi?"

"Ben-" diyerek sert bir nefes verdi. "Her neyse, siktir et."

Omuz silkerek yere koyduğum çantamı sıranın üzerine koydum ve gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım.

tamam, bu kadar taslak yazmıştım ve umarım kurguyu mahvetmem

when u touch me [jenniexkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin