dört:

2K 166 82
                                    

Çalan okul bitiş ziliyle Jongin'i dürterek geçmeye çalıştım. Ayağa kalkarak bana yol verdiği sırada kulağıma eğilmiş, sırıtmıştı.

"Neler yapabileceğinizi bekliyoruz, Jennie Kim."

"Kim Kai," diyerek gözlerimi gözlerine kilitledim. Ona Kai dediğimde gözlerinde kırılan bir şeyler olmuştu, bunu fark etmiştim. Ben ona herkes Kai dediği için hiçbir zaman Kai demezdim. Kimliğinde yazan ismi değiştirip Kai yaptığı için herkes onu Kai olarak bilirdi ancak benim için o Jongin'di. Öyle de kalacaktı ancak bunu bilmesine hiç gerek yoktu. "Yapacaklarımı bekle. Çünkü bu kez, karşında sana deliler gibi aşık o kız yok."

"Ne tesadüf," diyerek sahte bir şekilde gülümsedi. "Senin karşında da sana deliler gibi aşık o çocuk yok."

"Benim karşımda hiçbir zaman öyle birisi olmadı ki."

Afalladı. Bunu gözlerime kilitlediği gözlerinden kolayca anlayabilmiştim.

"Je-"

"Sehun, hadi," diyerek Sehun'un onzunu dürttüm. O uyandığında ise Lay'in omzunu dürtmeye başladım. "Yixing, kalk."

İkisi de uyandıklarında bir bana bir de hâlâ yanımda duran Jongin'e bakarak kaşlarını çattılar. Ardından ayaklanarak çantalarını aldılar. Sehun bana kafasıyla kapıyı işaret edince yanımda duran Jongin'i umursamadan yanından geçip gittim.

Pekâlâ, itiraf etmek gerekirse onu özlüyordum. Sadece onu değil, herkesi özlüyordum. Baekhyun'u da, Chanyeol'u da, Suho'yu da, Chen'i de. Hepsini özlüyordum.

Ettiğimiz kavganın üzerinden sadece birkaç ay geçmişti. Sadece birkaç aydır grup ikiye bölünmüştü ancak bu, bana bir sene gibi gelmişti. Ne olursa olsun, ben bütün hayatımı onlarla geçirmiştim.

Özlediğim şey onlar değildi belki de, sadece anılardı. Emin olamıyordum.

"Hadi," dedi, Sehun. "Gidelim."

Okuldan çıkarak yakınlardaki bir kafeye girdiğimizde içeride gördüğüm kişilerle kaşlarımı çattım.

Kim Namjoon ve arkadaşları.

Jungkook ve Yoongi bizi gördüğünde yanlarında oturan Jimin'i dürttüler. Jimin de arkasını dönerek bize bakmaya başladığında, "Hey, Jennie!" diye seslenerek ayağa kalktı. "Selam."

"Selam, Jimin."

"Gelsenize, beraber oturalım."

"Jimin," dediğimde bir anda çatılan kaşlarıyla bana bakmaya başladı.

"Jennie, hadi."

Pekâlâ, aylardır peşimdeydi ve ben hiçbir zaman ona bir şans vermemiştim.
Yakışıklıydı, sesinin de çok güzel olduğunu biliyordum.

Neden ona bir şans vermiyordum? Bunu neden denemiyordum?

Ani bir kararla, "Bir gelir misin?" dediğimde kaşlarını kaldırdı. Herkes bize bakıyordu ve bu yapacağım şeyden pişman olmamayı umut ediyordum.

Yanıma geldiğinde kolundan tutarak Jimin'i kafeden çıkarttım. "Ne oldu?"

"Seni kullanmama izin verir misin?"

"Ne?"

"Pekâlâ... Şöyle ki, Jongin geri döndü ve onu hâlâ tam olarak atlatamadığımı fark ettim."

"Ve?"

"Bir süre beraber takılalım diyorum," diyerek saçlarımı düzelttim. "Atlatabilip atlatamayacağımdan emin değilim ancak atlarabilirsem, bunu sadece seninle yapabilirim. Çünkü..." Durdum. "Yakışıklısın. Sesin güzel ve dans da edebiliyorsun."

Güldü. Elini saçlarından geçirerek üzerime eğildi.

Ah, kısa olmaktan nefret ediyordum.

Jimin'de kısaydı oysa ki, ben Jimin'in yanında bile kısa kalıyordum.

"Aslında beni kullanmana izin vermezdim," diyerek dudaklarını yaladı. "Ama sen güzelsin. Sen çok güzelsin. Bu yüzden, tamam, olur."

Güldüm.

"Yani, zaten çok da kullanmak sayılmaz bence."

"Tabi ki," diyerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. "Hiçbir şekilde kullanma sayılmıyor."

azıcık ilham sorunum var ama geçicek inş

when u touch me [jenniexkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin