en yakın arkadaşlar

3K 275 231
                                    

But my friends won't love me like you
No, my friends won't love me like you
Oh, my friends will never love me like you
——

Sessiz ve yavaş adımlar birbirini takip ediyorken saat çoktan gece ikiye geliyordu ve herkes odalarına geçmişti. İkisi de bu konuşmayı yapmak istemiyordu belli ki, nefes sesleri dışında sesleri çıkmıyordu çünkü. Bu gergin sessizlik en üst çatı katındaki terasa gelene kadar devam etti. Jeno onun doğruyu bilmediğinden öyle emindi ki, bu onu sakin tutuyordu. Çünkü onun düşüncesine göre Jaemin eğer bilseydi bu kadar sakin olmazdı. Terasa geldiklerinde ikisi de terasın korkuluklarına yaslandılar. Güzel bir geceydi aslında, yağmurdan sonra gökyüzü tekrar açılmıştı ve hava o kadar da serin değildi.

"Bildiğin sandığın şeyleri bilmediğine eminim." dedi Jeno sakince. Sesinin titrememesine şaşırarak hatta. "Neden bu kadar çok merak ediyorsun, neden bu kadar öğrenmek istiyorsun?"

Jaemin ona bakmadan gökyüzünü izlemeye devam etti, Jeno ise onu. Jaemin öyle güzeldi ki, onu izlemek için bir sebebe ihtiyacı yoktu. Sadece öyle durduğunda bile surat hatlarının güzelliği onu mahvediyordu.

"Çünkü sen benim en yakınımsın, bilmek benim hakkım değil mi?"

Jaemin sonunda bakışlarını onu izleyen çocuğa çevirdiğinde gözlerinde bu konuşmayı yapmaktan ne kadar nefret ettiği belliydi. Jeno yine o tanıdık ağırlığın göğsüne oturduğunu hissetti. İşte bu yüzden asla anlamamıştı belki de kime aşık olduğunu. Gözleri birbirinin üzerinde gezindi birkaç saniye, ilk kaçıran Jeno olmuştu. Belki de hayal kırıklıklarının bu kadar ortada olmasından korkmuştu.

"Sebep bu değil Jaemin'ah, belki de bu sefer bana sormak yerine kendine sormalısın. Neden bu kadar çok öğrenmek istediğini eğer kendin öğrenirsen, ancak o zaman gel bana, olur mu?"

O kocaman terasta onu yalnız bırakıp içeriye girdiğinde neden dışarıda olduğundan daha çok üşüdüğünü anlamak zor değildi, derin bir iç çekti ve odalarına ilerlemeye başladı. Jaemin her ne kadar anladığını düşünse de anlamıyordu, kendisine asla o gözle bakmayacağını sanıyordu çünkü. Şimdi nasıl olur da ona bunu söyleyebilirdi ki? Birini ne kadar çok tanırsanız tanıyın bazı konular olduğunda asla bilmediğiniz bir yönüyle karşılaşırdınız. Jeno tam olarak bundan korkuyordu, onu tamamen kaybetmekten.

Ancak şimdi güvenmek istediği bir dayanağı vardı. Sırf bu yüzden Jaemin'e bu kadar merak etme sebebini sorup durmuştu ya zaten.

2 saat önce;

Jeno Jaemin'in yemekte ondan neden uzağa oturduğunu anlamlandıramamıştı ancak çok da sorgulamamıştı çünkü aralarının kötüleşmesini istemiyordu, er ya da geç Jaemin ona anlatırdı sonuçta değil mi? Bahçeye bakan evin önündeki tahta merdivenlerde oturuyorken bugünün ne kadar uzun ve garip geçtiğini düşündü. Aslında başta her şey güzeldi, yağmurda koşuşturdukları an zihninde dönüp dolaşıyor ve olayların tam olarak neden kötüleştiğini anlayamıyordu. Jaemin bahçedeki anlarından sonra düşünceli bir hale geçmişti.

"Kafan patlayacak şimdi düşünmekten."

Birden Ten'in sesini duymasıyla yerinde sıçradı. Ne zaman gelmişti ki yanına? Ten onun ne düşündüğünü anlamış gibi sırıttı. "Beş dakikadır yanındayım, geldiğimi anlamadın bile."

"Özür dilerim hyung, dalmış olmalıyım."

Ten anlayışla kafasını salladı ve kolunu sevimli küçük kardeşinin omzuna attı. Jeno da kafasını onun omzuna koymuştu bu sırada. NCT içerisinde herkesin ilişkisi öyle güzeldi ki, Jeno bunun en büyük şansı olduğunu düşünürdü hep. Birden bir sürü abisi olmuştu, onunla ilgilenen ve onu mutlu eden.

friends // nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin