"Misafir odası ikinci katta. Eminim orada kendine uygun birkaç kıyafet de bulacaksındır."
Kapıyı birkaç defa ve hızla kilitlediğinde bunu yapmanın bir alışkanlık olup olmadığını merak ettim. Tıpkı yüzüme bakmadan konuşması gibi. O da mı alışkanlıktandı bilmem ama sinirlenmeme sebep olmuştu. Neden gözlerini kaçırıyordu ben onu kovalarken? Beni içeri davet eden hiçbir kız gözlerini kaçırmamıştı şimdiye kadar ki muhtemelen kaçsalar kovalamayacağımı biliyordu hepsi.
"Senin odan da orada mı, taslaklar falan."
Beni dışarının dondurucu soğuğundan tek bir adımda ve hızla kurtaran giriş kapısına gizli bir minnet sunduktan sonra asıl meselem olan yazarcığıma döndüm. Kapı ile olan seviyeli ilişkimi inceliyor gibi görünüyordu, kahretsin fark etmese olmazdı sanki. Eski havalı izlenimime döndüreceğini umduğum öksürüğüm girişte yankılandıktan sonra duruşum dikleşmiş bunun aksine sıcağın etkisi ile kaslarım gevşemişti. Kyungsoo derin bir nefes koyuverip beni ve göğsünü kabartan tavus kuşu görüntümü es geçip içeriye ilerlemişti. Bende peşinden topuklarımı kalçamda hissedeceğim hızda ilerledim. Şöminenin başköşeyi kaptığı yüksek tavanlı dağ evi tanımının sözlük karşılığı gibi duran salona ulaştığımda Kyungsoo çoktan tekli bir koltuğa kurulmuş beni bekliyordu. Evet koridorda tablolara bakmak için mola vermiştim, evet dikkat dağınıklığı ile mücadele etmeye çalışıyordum. Yargılamak yok tamam mı! O duvardaki geyik başı umarım plastik falandır yoksa o güzel yemeğe erken veda etmek zorunda kalırım...
Yazarcığım Do Kyungsoo narin bir öksürük ile dikkatimi kendinde topladığında nasıl bir güzelliği es geçip geyiğin tekine bakabildiğimi ben ve tüm hormonlarım sorgulamalıydık.
"Bay Kim ya da Jongin mi demeliyim emin değilim hala ama öncelikle lütfen oturun ve ısının."
Kyungsoo, Jongin olarak mırıldanmamı esas alıp konuşmama izin vermeden devam etti ben daha şömine başına yeni yeni kurulurken.
"Baştan söylemem gerektiğini hissediyorum Jongin. Lütfen benden serinin kalanını yazmamı isteme. Biliyorum bunun için buraya kadar geldin, sözleşmem ve diğer tüm meseleleri de biliyorum ancak kararım kesin. Tek bir kelime dahi isteyeceksen yarın sabah daha ben uyanmadan gitmiş ol lütfen."
Babamın evinden beni mi kovuyordu o?
"Ve evet babanın evinden gitmeni söylüyorum çünkü babanın yazılı izni ile bu ev ben istediğim kadar süreliğine bana tahsis edildi."
Mutfağa elinde boş kupasını bahane edip giderken nefes molası için olduğunu ikimiz de biliyorduk. Kendisine çetin bir savunma metni yazmıştı demek sabahtan bu yana ya da ben koridorda yürürken ki kısa sürede çünkü biliyordum ki bunu yapabilirdi. Beni ikna edebilirdi, düşüncelerim ona hak verirdi. O yazar Do Kyungsoo' ydu. Bunun yanında yanıldığı bir konu vardı ki asla o yazıyı almadan buradan gitmeyecektim çünkü bende editör Kim Jongin' dim.
Elinde iki kupa ile döndü bu defa ve kupalardan gelen çikolata kokusu gözümü kapatmamı sağlatacak kadar rahatlatıcıydı. Çikolata sevdiğimi söylemiş miydim? Evet çok severim. O da seviyordu demek, bulduğum ortak nokta heyecanlanmama neden oldu.
"Açıkçası beni eve almazsın sanıyordum."
Kyungsoo' nun dumura uğramış yüz ifadesi ilk cümlemin bu olacağını beklemediğini ortaya koyuyordu zaten ama yine de gülümsememi tutamadım. Minik güzel adam seni, sıcak çikolata ile kapışırsın haberin yok. Belki daha az hüzünlü baksan bana, geçersin bile. Hal böyleyken halt yiyip taslak diye tutturup durmayacaktım ya sadece, her anın tadını çıkaracaktım tıpkı bu sıcak çikolataya yaptığım gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Kadar
Fanfic"Bu kadar mı?" "Evet bu kadar?" Kırıldım, dedi Kyungsoo kısık bile çıksa titremekten geri durmayan sesi ile. Tekrar birleşemeyecek kadar çok kırıldım, kırıklarım da dört bir yana savruldu. Ancak Jongin biliyordu bu sözler onun değildi, Denizdeki A...