Do Kyungsoo dünya düz dese evet elbette derdim bu nedenle sanırım yağmur gelip geçici dediğinde piknik yapamadığımız güne yanmamıştım. Gelip geçiciydi nasıl olsa peki neden iki gündür sabah akşam gökyüzünden sular dökülüp duruyordu, kim ağlatmıştı melekleri? Dedim size işte Dünya düz ve buralarda yağmur kısa sürer demek ki melekler halimize ağlıyor.
"Jongin gökyüzü ile yaptığın günlük lanetleme seansını bölmek istemem ama arka terasın çatısında bir sızıntı var sanırım balkon hep su olmuş onu halledebilir miyiz?"
Tabii melekler de haklı sonuçta onlar bu yaşına kadar Kyugsoo' yu izlediler ve bir kere bile dokunamadılar ona oysa bana bakın, evet evet iyi bakın ellerinden tutup nasıl da terasa bakma bahanesine peşime düşürüyorum. Evet geçen zamanda tek düşürüşlerim bunlar olabilir ama o yanaklar boşa kızarmıyor efendim sabredin biraz olacak diğer kısımlar da.
Terasa gelecek olursak doğrusu hiçbir fikrim yok neden suyun durması gereken üst örtüde durmayıp tepemize akmaya çalıştığı konusunda. Bay Çok Zeki Kim babacığım düzgün yaptıramamış demek ki, ondan. Dolu dolu gözlerimle dönüp Kyungsoo' ya baktım. Ya ben olmasaydım ne yapacaktın minicik ellerinle suyu kucaklamazdın değil mi, üşürdün bak yoksa. Neyse düşünmemize hiç gerek yok çünkü ben varım ve hemen güçlü bedenimle bir çözüm bulayım durun. Hatta buldum bile.
"Jongin akan suyun altına kova koymak bir çözüm değil bunun farkındasın değil mi?"
Kalbimi kırıyorsun ama Kyungsoo. O kovayı taşıyıp gelip tam hizaya koymak ne kadar zordu biliyor musun? Tamam tamam ben buradayım sen minicik halinle bunları bilmeden yaşamaya devam edebilirsin.
"Tamam tamam ben ararım birilerini o zamana kadar da ben boşaltırım kova doldukça. Sıkma canını bak yüzün düşmüş hemen toparla bakayım. Hem bugün yeni çorba denemeye karar vermedik mi? Moral bozmak yok!"
"Tamam tamam demedim bir şey."
Minicik ağzınla tamam tamam dememi mi alaya almıştı o biraz önce? Düzeltme, minicik güzel ağzıyla.
Yanaklarını mıncırmak için uzandığım anda geriye kaçmış ve mutfağa olan kovalamacamız başlamıştı. Ardından bir güzel çorba yapmayı denemiş ve Kyungsoo' nun demesiyle midemiz haftada üçten fazla bozuk tarifi kaldıramazmış o nedenle hazır ramen yiyip akşamı kapatmaya karar verdik. Biz karar verdik, evet. İkimiz bir yemek tartışmasını, bir akşamı ve tüm ömrü bozmayın işte tüm ömrü paylaşıyorduk ve paylaşmaya da devam edecektik.
Huzur içinde elimde başarılı olduğum az konudan birisi olan sıcak çikolatalar salona doğru tam keyif ilerliyordum ki terasın ışıklarının açık olduğunu gördüm. Kupaları salona bırakıp minicik Kyungsoo ellerini ısıtırken ben ışıkları kapatmaya giderim diyordum ama salonda kimse yoktu. Terasa döndü adımlarım hızla. Bu sırada biraz yere ve özellikle elime sıcak çikolatadan döktüğümü hissedemeyecek kadar çarpıyordu yüreğim. Sanırım artık Kyungsoo' yu görmediğim her anda böyle telaşla çarpıyordu. Bir anda kayboluyordu yanımdan, odadan, evden ve o ne zaman isterse o an çıkıveriyordu bir yerlerden. Kalbimin çırpınışını duyuyordu, yüzümdeki endişeyi görüp hissediyordu elleri ile dokunup parmak uçlarıyla; nasıl öyle bir hayalet gibi gülümsüyordu öyle. Tamam diyordum sonunda gelecekse ve böyle de olsa gülümseyecekse sorun değil yaşarım bin katını, taşırım tüm endişeyi ne olacak sanki! Kimler için neler taşıdım bu yaşıma kadar Do Kyungsoo için dağları taşırım gık çıkarmam ki. O yeterki dönsün gittiği yerlerden.
Kyungsoo ışığı açık unuttuk sandığım terasta, yemekten önce bıraktığım dahi çözüm kovanın başında dikiliyordu. Elleri belinde haline bakacak olursak da mutlu değildi. Telaşlı adımlarımı duyunca o da dönü bana baktı, evet kaşları bile çatıktı ne yaptım yne kim bilir...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Kadar
Fanfiction"Bu kadar mı?" "Evet bu kadar?" Kırıldım, dedi Kyungsoo kısık bile çıksa titremekten geri durmayan sesi ile. Tekrar birleşemeyecek kadar çok kırıldım, kırıklarım da dört bir yana savruldu. Ancak Jongin biliyordu bu sözler onun değildi, Denizdeki A...