Yemekten sonra kendini ılık suların içinde bulmuştu Hebe. Hizmetkarların bir kısmı prensesin kollarını ve sırtını keseliyorlar diğerleri de, çeşitli bitki özleriyle saçlarını yıkıyorlardı. Banyoyu dolduran buhar ve saçına sürülen karışımların mayhoş kokusu iyice mayışmasına neden olmuştu.
"Çıkın," dedi ani bir dürtüyle. Biraz daha devam ederse uyuyup kalmaktan korkmuştu. Kadınlar, emre uyup banyoyu boşaltırken gözündeki kumaş bandı çıkarıp küvetin yanı başındaki cam sehpaya bıraktı. Hizmetkarların karşısında bile gözünde bant olmadan rahatsız hissediyordu.
Durulanıp küvetten çıktı. Üzerine; kraliyet ailesine özel, birinci kalite ipliklerle dokunan havlulardan birini dolandı. "Ne saçma," diye geçirdi içinden. Kaliteli havlularla kurulanınca soylu kanlar, daha da mı soylu hale geliyordu sanki? Kraliyet ailesinin böyle ayrıcalıklı olması, kimi zaman canını sıkıyordu. Eliyle ıslak saçlarını geriye savurduğunda buğulu aynadaki yansımasıyla karşı karşıya kalıverdi. Saniyeler içerisinde yüzünü buruşturdu ve hemen gözlerini kapadı. Belki de yemekte Furina'ya kızamamasının sebebi ona hak vermesiydi.
Evliliğe karşı olmasının sebepleri arasında gözü, birinci sıradaydı. Kendi yansımasıyla yüzleşmeye çekinirken nasıl başka birinden ölene kadar kendisine bakmasını isteyebilirdi ki? Hem de hiç kimsenin kör karısı olarak anılmaya tahammülü yoktu. Bıraktığı bandı alıp geri taktıktan sonra gözünü açtı ve aynadaki korkak kadını süzdü. Doğru kelime buydu işte, korkuyordu. İnsanların kendisine acıyarak bakmasından, körlüğünün ortaya koyulmasından korkuyordu.
Aynanın buharında ellerini gezdirdi, içindeki güçsüzlüğü vücudunun her noktasında hissetmeye başlamıştı. Parmaklarının izinde çizgi çizgi beliren net görüntüye biraz daha baktı. O an bir kez daha fark etti ki çocukluktan bu yana hiçbir şey değişmemişti. Hala hoşlanmıyordu aynalardan ve hala büyüyememişti içindeki kırılgan çocuk.
Derin bir nefes alıp toparladı kendini ve banyodan dışarı çıktı. İçeride bekleyen Amanda'nın varlığını görmezden gelerek odanın büyük bir bölümünü kaplayan giysi dolabının önüne geldi. Dolabın kapaklarının bile boy boy aynalarla süslenmesi kendisine yapılan bir hakaret gibiydi. Hemen kapakları açıp ellerini göz bantları için ayrılmış kısma yönlendirdi. Gözündeki ıslak bandı çıkartarak yerine yenisini taktı. Sırtı dönük olsa da Amanda'nın kendisini izlediğini hissedebiliyordu. Sağ omzunun üzerinden umursamaz bir bakış attı yardımcısına.
"Orada dikilip beni izleyeceğine giyinmeme yardım etmeni tercih ederim," dediğinde hafifçe başını sallayıp yanına yaklaştı kızcağız. Dolaptan efendisi için ipek bir gecelik çıkartırken "Yarın Prenses Furina'yla yeteneklerinizi yarıştıracakmışsınız?" dedi merakını gizlemeyerek. Amanda'nın orada olmamasına rağmen yemekte konuşulanları bilmesine hiç şaşırmadı Hebe. Sarayda gizli saklı diye bir şey yoktu. Olup biten her şeyin kulaktan kulağa yayılması için bir nefeslik zaman yeterliydi.
Gecelikleri uzatan genç kıza baktığında okyanus mavisi gözlerinin cevap bekler gibi kocaman açıldığını gördü. Tek kaşını kaldırıp kafasını iki yana salladı onun merakına karşılık, bu hareket cevap vermek zorunda olmadığının bir hatırlatmasıydı. Üzerini giyinirken Amanda'nın hala yerinde beklediğini fark edince bıkkınlıkla nefesini dışarı üfledi.
"Evet Amanda öyle olacak, ne zamandan beri bu kadar meraklısın?" diye soluduğunda yüzündeki ciddiyeti bozmadan cevap verdi genç kız.
"Bugüne kadar babamın dışında kimseyle kılıç yarıştırmadınız Prensesim. Rakibinizin henüz tanımadığınız, saraya yeni gelmiş biri olması beni endişelendirdi."
Hebe, yatağına otururken gözü bir anlığına yardımcısına kaydı. Bugüne kadar ona ettiği eziyetlere karşılık Amanda'nın hala iyi niyetli olmasına bir kez daha mutlu oldu ama bunu belli etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR KRALİÇE
Historical FictionTarihi Kurgu#1 Her kötü, çirkin ve gudubet değildir. Her iyi de, masallarda anlatıldığı gibi gökten düşmüş bir peri kızı kadar güzel ve eşsiz olmaz. Bazen iyiliği kör bir kadının avuçlarında bulursun. Kimi zaman düzenbaz bir hırsız, asil bir soylu...