Kabuslarla dolu bir geceden sonra günün ilk ışıklarıyla kendimi mutfağa attım. Moralim bozuk olduğu zamanlar kendimi yemeğe veririm. Yemek için yaşayanlardanım kısaca. Evimle bir haftadır ilgilenememiştim bu yüzden buzdolabını açtığımda hayal kırıklığına uğradım. Dolaptan sütü çıkarıp şişesinden içmeye başladım. Boğazımın acısı geçmişti ama yavaş yavaş morarmaya başlamıştı. Dün geceyi hatırladığımda istemeden kendimi ağlarken buldum. O kevaşe, bir zamanlar benim sevdiğim Alaz olamazdı. En azından bana bunları yapmazdı. Eski sevgilimin beni ölü görmek için can attığını bilmek beni içten içe öldürüyordu zaten.
Sütümü bitirip şişeyi çöpe attıktan sonra odama gidip giyindim. Evde durmak istemiyordum. Annemin gelmesine daha vardı. Gördüğüm kabuslar yüzünden istemeyeceğim kadar erken uyanmıştım. Dışarı çıkıp dolaşmaya karar verdim. Asansöre bindiğimde aynaların içinde farklı bir ben vardı. Dün kendimi özgüven dolu, yeniden canlanmış gibi hissederken bu gün boğazımdaki parmak izleriyle sefilleri oynuyordum. Bu ben değildim. Ben güçlüydüm. Bir erkeğin boğazıma yapışması beni yıldıramazdı. Aslında evet, yıldırırdı. Ama bunu ona belli edemezdim. Zafer kazanmasına izin veremezdim.
Asansöre tekrar binip evime gittim. Bu gün annem geliyordu ve mutlu olmalıydım. Aynamın karşısına geçip kendime baktım. Çok da kötü değildim ha? Kapatıcıyı kaptığım gibi boynuma sürdüm. Yüzüme günlük makyajımı yapıp saçlarımı saldım. Devasa dolabımı açıp ne giysem diye düşünürken su yeşili elbisem dikkatimi çekti. Varlığını bile unuttuğum elbisemi hemen üstüme geçirdim. Artık kendim gibiydim.
Kapı çaldığında irkildim. Arkamı döndüğümde Aslı'nın elinde kahvaltı tepsisiyle bana süt dökmüş kedi gibi bakıyordu. "Bence bu olanlara bir son vermeliyiz." dedi tepsiyi yatağıma bırakırken. "Hangi olanlara?" diye aptalca bir soru sordum. "Bütün bir hafta yoktun. Mesajlarıma cevap vermedin. İstemeden seni kırdıysam özür dilerim Derin. Sen benim en iyi arkadaşımsın." derken sesi titremiş, gözleri dolmuştu. Ah, lanet olsun. Aptal bir çocuk yüzünden en iyi arkadaşımı üzemezdim. "Gel buraya şapşal." diyerek kollarımı açtım. Koşarak yanıma geldi ve sarıldık. "Sadece kafamı dinlemem gerekiyordu. Özür dilerim seksi şempanzem." dediğimde ikimizde gülmüştük.
"Sabahın bu saatinde kime süslendin bakalım?"
Bu sinsice gülümsemeyi tanıyordum. Daha çok 'Sevgilinle mi buluşuyorsun?' gülümsemesiydi bu. "Annem geliyor. Havaalanında almam lazım." diyerek cevap verdim. Gözlerini fal taşı gibi açtı. "Annenin geleceğini nasıl söylemezsin? Evi temizlememiz gerekiyor. Yiyecek düzgün bir şey de yok. Derin kalk temizlik yapacağız." diyerek beni kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı.
"Aslı bıraksana kolumu. Boşuna telaş yapma. Annem öyle biri değil."
Kaşlarını çatmış bana bakarken annemi daha çok merak ettiğini anladım. "Sakın soru sorma. Gelince göreceksin zaten." dedim. Benimle havaalanına gelebileceğini söylediğinde bunu kabul ettim. Annemle baş başa kalmaya cesaretim yoktu çünkü. Art arda gelecek soruları cevaplayacak ne yazık ki gücüm yoktu.
Aslı da hazırlandığında evden çıktık. Yoldan geçen taksiye binip havaalanına gittik. Havaalanına vardığımızda annem çoktan uçaktan inmiş, bavuluyla ana kapıda bekliyordu. Beni gördüğünde koşarak ona sarıldım. Tanıdığım o parfüm kokusunu içime çektim. Sanki zaman durmuştu. Sadece huzur vardı.
"Hayırsız, ben gelmesem geleceğin yok. Anneni böyle duygusal yapıyorsun sonra." diye fısıldadı kulağıma. Ondan ayrılınca burnunu çekti. Sarılırken ağladığını farketmemiştim. Normal anne kız ilişkimiz yoktu. Birbirimizden yeterince uzaktık. Ve benim için ağlaması.. Sayılı anlardan biriydi sanırım. Onu bu kadar duygulu görmek içimdeki bütün acıyı yok etmişti. Bu sevgi miydi? Ya da özlem?
Aklıma Aslı'nın yanımızda olduğu gelince bu duygusal konuşmayı sonraya erteledim. Annemle en yakın arkadaşımı tanıştırmak kolay olmuştu. Aslı annemin ne kadar genç olduğunu ona söylediğinde annem o duygusal halinden hemen kurtulmuştu.
"Tek bir kırışıklığım bile yok maşallah. Kızım da kardeşim yaşında. Nazar değmesin Aslıcım."
Annemin bu özgüvenli sözlerine bir de o mükemmel 'Kendime güveniyorum.' gülüşü eklenince Aslı'nın afalladığını farkettim. Ona boşuna 'Gelince göreceksin.' dememiştim. Tecrübe konuşuyor burada.
Boşta bekleyen taksiye binip eve gittik. Annemi ara sıra Can'ın da kullandığı misafir odasına yönlendirdim. Oda fazla kalabalık değildi, aksine sadece gerekli eşyalar vardı. Annemin ne kadar kalacağını bilmiyordum ama fazla kalacaksa bu odayı en baştan düzenleyeceğine emindim.
"Anne sen eşyalarını yerleştir. Sonra yemek yemeğe gideriz." dedim. Bana onay verircesine kafasını salladı. Odadan çıkmak üzereyken kolumu tutup "Seni zorlamıyorum. Ne zaman kendini hazır hissedersen o zaman konuşalım." dedi. Ondan beklenmeyecek bu tavrı karşısında şaşkınlığımı gizlemek için başımı eğip odadan çıktım. Annemin kafasına saksı düşmüş olabilir miydi? Meraktan çatladığını biliyordum ama bu kadar anlayışlı olmak hayra alamet değildi.
Aslı hem bizi annemle baş başa bırakmak için hem de ders notlarını almak için arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Onunla aynı bölümü okumadığımız için arkadaş gruplarımız farklıydı. Ara sıra partilerde birleşirdik. Ben daha çok Can ve onun sporcu grubuyla takılıyordum. Karın kaslı dişiler de vardı tabiki bu grupta. Her ne kadar o gruba zıt kalsam da ki bir keresinde onlarla sabah yürüyüşüne gidip akşama kadar evin yolunu zor bulmuştum, onlarla iyi anlaşıyordum.
Odama gidip kendimi yatağıma attığımda bir süre tavanı izledim. Her ne kadar annemle bu konu hakkında konuşmasak da onun varlığı bana güç vermişti. Telefonumdan mesaj geldiğine dair bir ses geldiğinde yatağımdan kalkarak komidinde duran telefonumu aldım. Can'dan olduğunu düşündüğüm mesajın yabancı numaradan geldiğini gördüğümde kaşlarımı çatarak mesajı açtım.
'Kadın tenine yakışan en güzel şey aşktır. Bunu şarapla tatlandırmaya var mısın?'
Veee 100. oyumuz @Aycansudee 'den. Okuyup beğenmeniz benim için gerçekten çok önemli. Oy veren ve yorum yapan herkese teşekkür ederim iyiki varsınız! ❤ ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNYA ❄
Chick-LitBu gidişleri neye borçluyuz? Neden sadece gidişe alınır biletler? Dönüşü yok mu bu aşkın? Bir yandan nefret ve hırs, diğer yandan aşk ve şehvet.. Hangisi daha üstün? Peki ya işin içine intikam girerse? Her şeyi alt üst edebilir mi?