Sabah uyandığımda nerede olduğumu anlamam biraz uzun sürmüştü. Kafamı sağa doğru çevirdiğimde bana dönmüş uyuyan bir surat gördüm ve etrafıma bakmaya başladım.
Azraların balkonunda uyuyakalmıştık ve güneş yine yüzümü buruşturmama sebep olacak şekilde parlıyordu. Bu sefer iyi olan tek şey onun yüzünü aydınlatmasıydı.
Suratının her köşesini inceliyordum ve birden kahkaha attı. Gerçekten uyurken kahkaha atılmayacağını biliyordum.
"Bitti mi ?" O an ciddi anlamda rezil olmanın farklı bir boyutuna geçiş yapmıştım. Ne zamandan beri farkındaydı ?
"Sanmıyoum." Aynı şeyleri söylemeye bayıldığımı biliyordum. Onun sinir olma potansiyeline sahip olduğu her şeyi.
Yavaşça olduğu yerden kalktı ve yüzünü gerçek anlamda buruşturduğunda belinin ağrıdığına emin oldum. Ben gayet normal bir şekilde kalktığımdan bir süre benden tarafa şaşkın bakışlarını yollamaya devam etti. Ama ben alışmıştım hem burada uyumaya hem de onun bakışlarına.
Balkonda sadece ikimizin olduğunu fark ettiğimde Nihal ve Azra'nın bizi o şekilde görmeleriyle suratlarında oluşan ifadeyi hayal edebiliyor olmam bile yeterince saçmaydı.
Yani bu iki arkadaş bozuntusu ikimizi burada bırakıp keyifle düzgün bir yerde mışıl mışıl uyumuşlardı öyle mi ?
"Aynı şeyi düşündüğümüzü varsayarsak şimdi Azra'nın kafasında saksı kırmalıyız." Tam olarak aynı fikirde olduğumuzu belirtmek için sinsice sırıttım ve her zaman saçma bulduğum o film sahnelerinden birini gerçeğe çevirerek iki farklı sürahiyle mutfaktan çıktık.
Ben Nihal'in tepesinde o da Azra'nın tepesinde dikiliyorduk. Benim bağırmamla birlikte suyun onların yüzünde olması gerekirken birden Nihal sürahiyi benden kaptı ve Aras'ın o yüzündeki güzel çukurlarını suyla doldurdu.
Birden hepimiz kahkaha atmaya başlamıştık ki saatin kaç olduğunu anlayan Aras birden ciddileşti. Sonra da bütün iyi şeyleri yıkıp atan o cümleyi söyledi.
"Eliz... Benim gitmem lazım kızlar sonra görüşürüz." Kaykayını kapının yanından aldı ve bana yine yamuk sırıtmalarından birini gönderdikten sonra kapıdan çıktı.
Ben de arkasından yarım açık bir ağız ve bu halime şaşıran iki çift gözle olduğum yerde kaldım.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
"Bu durumda aralarında tam olarak ne olduğunu öğrenmek için tek bir seçenek kaldı." Azra mantıklı bir şeyler konuştuğunda, ondan korkmam gerektiğini ve benim sevmeyeceğim ama harika olan bir fikir ortaya atacağını hepimiz anlardık.
"Bizi de aydınlat yüce Afrodit." Nihal ve ben buna kahkahalarla gülmeye başladığımızda Azra hala ciddiyetini korumakta ısrarcıydı. Sanırım başım belada.
"Onlarla daha fazla ve daha verimli zaman geçireceksin." Sinsice sırıttığında verimliden kastının ne olduğunu anlamıştım. Düşündüğüm şey olmasın lütfen.
"Kimlerle ?" Cevabını bildiğim bir soruyu sormak hiç de bana göre değildi. Zaten son zamanlarda çok da bana göre olan bir şeyler yaptığım söylenemezdi.
"Tabiki de Aras ve Eliz'den bahsettiğimi biliyorsunuz." Bu sefer bu fikri tabiki uygulamayacaktım. Ayrıca aşırı derecede saçmalık yüklüydü. Kızı tanımıyordum bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pulsar
Teen FictionPulsarlar, yıldızların hayal dolu ışığı sayesinde görünen, gaz yığınlarının kalbi olan nötron yıldızlarıdır. - Dileklerle atmaya devam eden bir kalp gibi - Uzaktan bir bakış, farkında olunmayan hisler ve sebepsiz umutlar... Aşk denilen his yığının y...