Sana karşı verdiğim sözleri tutmakta pek iyi değilim, bunu biliyorum. Ama zamanında bir Karadenizli bana ''Karadenizin umudu bitince, inadı başlar!'' demişti. İşte şimdi umudumun pek yerinde olduğu söylenemez. Ama emin ol Deli Tahir, benim inadım seninkini yener.
1995, Trabzon
Küçük Nefes, ürkekçe bir nefes verdi karşısındaki konağa bakarken. Oranın ona hem yuva, hem de kaçmak isteyeceği bir yer olacağından bir haberdi.
Henüz 5 yaşındaydı babasını kaybettiğinde. Annesi zaten doğumdan sonra babasını da, Nefes'i de terk etmişti. Bir daha dönmemişti küçük yavrusuna. Babası öldükten sonra Osman amcası velayetini almış, İstanbul'dan Trabzona getirip ona sahip çıkmıştı.
Konağın kapısı açıldığında küçük kız elini tutan amcasının elini biraz daha sıktı. Korkuyordu, onu nasıl karşılayacaklarını bilmiyordu Nefes. Sevgi nedir bilmiyordu. Çünkü anne sevgisinden yoksun bir kız çocuğuydu. Babası 5 yaşına kadar büyütmüş ama hastalığı nedeniyle vefat etmişti.
Kapıdan koşarak bir kız çıktı. Nefes yeşil gözleriyle onu süzdü. 10 yaşında, tatlı bir kızdı.
''Baba!'' dedi heyecanla onlara doğru koşarken. Nefes utanıp elini bıraktı amcasının. O onun babası değildi, elini tutmak istemedi.
Babasına sarıldı. ''Geç kaldınız? Sizi beklerken çok heyecanlandım. Kuzenimi göreceğim için çok heyecanlandım!'' Nefes biraz şaşırdı, onu görmek için heyecanlanan birisinin olması mutlu etmişti. Gülümser gibi oldu, heyecanla baktı ondan büyük kıza.
''Ben Asiye, senin adın ne?''
Nefes yine ürkekçe cevap verdi. Aslında bazen çok bilmiş bir kız olabiliyordu. Ancak asi ve hırçınlığı tanımadığı insanlar karşısında yok olup gidiyordu.
''Nefes.'' dedi sadece. Asiye anında Nefes'e sevgiyle sarıldı. Asiye olgun bir kızdı, Nefes'e abla olabilmek için her şeyi yapardı.
Kapıdan gelenlere çevirdi yeşil gözlerini küçük kız. 13-14 yaşlarında bir erkek ona gülümseyerek ama biraz da acıyarak bakıyordu. "Daha küçücük, kim bilir neler yaşamıştır?" diye düşündü.
Ancak Nefes'in ilgisini o değil, arkasında durmuş dikkatle Nefes'i inceleyen çocuk çekmişti. Nefes'ten 2-3 yaş büyük duruyordu. İnce ve uzundu, ela gözleriyle pür dikkat Nefes'i süzüyordu. Küçük kız utançla Osman amcasının arkasına saklandı. Bunu fark eden çocuk gülümseyerek onlara doğru gelmeye başladı.
Önde abisi, arkada "o çocuk" yanlarına geldiğinde amcası konuştu. "Nefes, kızım bak bu Mustafa ağabeyin, komşumuz Kaleli'lerin en büyük oğlu." deyip tanıttı. Mustafa gülümseyerek Nefes'in başını okşadı. Ancak Nefes gözlerini dikmiş yanındakine bakıyordu. Bir an önce onun adını öğrenmek istemişti. Dayanamayıp amcasına döndü ve o çocuğu gösterdi. "Peki onun adı ne?"
Amcası gülümsedi. Nefes'in yanında dizlerinin üstüne çöktü ve çocuğu da omzundan çekip Nefes'in karşısına getirdi. "Bu delikanlı da Mustafa'nın kardeşi. Adı Tahir."
Günümüz, İstanbul
(Nefes'ten...)
"Hayır Asiye abla, dönmeyeceğim Trabzon'a!"
Elimdeki kıyafeti sıkıntıyla yatağımın üstüne atıp koltuğa oturdum. Her konuştuğumuzda beni bir süre Trabzon'a geri dönmem için ikna ediyordu. Ben bıkıp ona kızınca da duygu sömürüsü yapmaya başlayıp bir süre sonra şantaj uyguluyordu. Hayatımda çok önemli bir yeri olduğunu bildiği için böyle davrandığını biliyordum."Tamam Nefes, bir şey mi dedum ablam?" işte şimdi de beni suçlama evresine geçmişti. Yaptığı şiveden bunu çok net anlayabiliyordum. Oy Mustafa abimin Asiye'si oy!
"Balım nasıl?" diye sordum iç çekerek. Onları çok özlemiştim. Eğer oraya gittiğimde Tahir'i görmeyeceğimi bilseydim ilk uçakla atlayıp giderdim.
O da iç çekerek cevap verdi. "İyi Nefes'um. Tek sorun seni özlememiz. Ama dikkat ettiysen özlememiz dedim. Biz yani. Ben, Balım, Yangazlar, Tahi-"
"Evet Asiye abla, anladım ben de çok özledim Balım'ı! Ama biliyorsun ki ben artık bir iş kadınıyım. E hazırlanmam gereken bir davet var bunu da söylemiştim. Sonra konuşuruz zaten çok öptüm!"
Eğer orda lafını kesmeseydim, tepem atacaktı. Ama şimdi hiç tepemin atacağı bir saatte değildim. Mezun olduktan sonra iş bulduğum Sayar İnşaat ve Yatırım'da bu akşam bir kaç kez birlikte çalıştığımız bir markayla ortaklığımızı konuşacaktık. Ben şirketin kurucusu Ömer Sayar'ın asistanıydım.
Aceleyle dolabıma baktığımda, açık pembe kısa bir elbise gördüm. Altına koyu pudra rengi topuklu ayakkabımı geçirip saçımı topladım. Yarım saate hazır olmam gerekiyordu. Bunu başarabileceğimi biliyordum, haydi kızım! Sen ki, Tahir Kaleli'nin cezasını kesmiş, onu iki defa sensiz bırakmış birisin!
Düşüncelerimle makyajımı yapmayı durdurdum. Her an aklımda Tahir'in olması mı daha büyük bir sorundu yoksa ona yaptıklarımı bir türlü unutamamam mı? Haklı mıydım? Bunun cevabını veremiyordum kendime.
Son kez kendime gelip hızlıca makyajımı tamamlayıp aşağıya indim. Ev arkadaşım Senem, sanki yıllardır beni bekliyormuşcasına konuşmaya başladı. ''Bir daha seni bekleyen ne olsun kızım ya! Ömrümü yedin ömrümü.''
''Çok konuşma da çıkalım.'' deyip bana kötü kötü bakışlarını görmemezlikten gelip evden çıktım. Senem'le aynı şirkette farklı departmanlarda çalışıyorduk. Tanışalı 3 yıl olmuştu. Aynı zamanda kendisi değerli ev arkadaşım olurdu. Ne kadar zıt insanlar olsakta buradaki tek güvenebileceğim insandı.
Arabaya binip davet yerine geldik. Anahtarı valeye verip içeri girdiğimizde büyük bir kalabalıkla karşılaştık. İçlerinden Ömer Bey'i seçmem zor olmadı. Gülümseyerek yanına gittik.
"Hoşgeldiniz hanımlar." gülümsemesine gülümsemeyle karşılık verdim. Senem şirketteki diğer çalışanların yanına gidince ben de Ömer Bey ile sohbet etmeye başladım. Ömer Bey iyi bir insan, iyi bir patrondu. Otoriter bir yapısının yanında eğlenceli bir kişiliği de vardı. İşi için en doğru kararları alır, bir konu üstünde en az beş kez düşünürdü. Bu ortaklık işini de iyi düşünmüş olmalıydı.
Konuşmamızı bölen şey Ömer Bey'in gözlerini arkamdaki kapıya doğru dikip "İşte, buradalar!" demesiydi. Doğrusu ben de heyecanlanmıştım. Elimdeki içeceği masaya bırakacakken Ömer Bey'in dediklerini duymamla beraber ağzımdakini püskürttüm.
"Kaleliler! Hoşgeldiniz."
Yanlış duyma olasılığıma karşı, bir süre kendime "Saçmalama Nefes, salak mısın Nefes? Onların burda ne işi var Nefes?" tarzında sorular sordum. Ama ne arkamı dönüp bakmaya cesaretim vardı, ne de yıllar sonra gözlerimi Tahir'in elalarıyla buluşturmaya.
HELLO MADIFAKIRS
ben neden böyle bişey yaptım bilmiyorum evet hikaye yazıyorum olamaz ALLHIM BEN NELER YAPIYORUM
bu benim ilk hikayem. first evet. belki batırmış olabilirim kurgu da hatalar olabilir yazım yanlışları olabilir ama sizden tek isteğim yorum yapmanız
evet
yorum
yapın
çünkü yorumlarınızı okumak benim için çok değerli. nerede nasıl yanlışlarım var bilmeliyim, isteklerinizi bilmeliyim ki ona göre yazayım. eğer yorumlarınız olumlu olursa hızla devam edeceğim;))
anlamadığınız yerler olursa sorabilirsiniz, AYRICA TARİHLERE DİKKAT EDİN ARKADAŞLAR BU HİKAYEDE TARİHLER ÖNEMLİ ÇÜNKÜ GEÇMİŞTE YAŞANAN ŞEYLERİ DE ANLATACAĞIM DAHA İYİ ANLAMANIZ İÇİN ŞU NEDEN ŞÖYLE OLMUŞ FALAN FİLAN İŞTE
öpüldünüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
korkak • neftah
FanfictionÖnde abisi, arkada "o çocuk" yanlarına geldiğinde amcası konuştu. "Nefes, kızım bak bu Mustafa ağabeyin, komşumuz Kaleli'lerin en büyük oğlu." deyip tanıttı. Mustafa gülümseyerek Nefes'in başını okşadı. Ancak Nefes gözlerini dikmiş yanındakine bakı...