29.Gün (Melek)

37 21 2
                                    

Tarih: 05.04.2018

   Zaman geçmek bilmiyor ve hiçbir şey değişmiyor. O görsün diye mi yanıyormuş gibi yapıyorum? Yoksa gerçekten yanıyor muyum? Peki yanmayı istiyor muyum? Sanırım ölmeyi değil de, beni ölürken görmesini istiyorum. Vicdan azabı çekmesini değil de, geri gelmesini istiyorum. Gelse de devam ederiz yalandan oyunlarımıza. Sorun değil... Mutluluk zaten gerçek değil. Öyleyse mutlu hissetmek de mi yasak? Ondan başkasıyla yasak...

   Yarın sensiz geçirdiğim birinci ay tamamlanmış oluyor. Geçen zamanın bir anlamı yok. Hiç kimse beni tam olarak anlamıyor. Yüz yıl yaşamış gibiyim. Güneşi sönmüş bir gezegen gibiyim. İyi bir insan olmak istemiştim, güçlü bir insan değil...

   Söylemiştim sana kadın, hedeflerin ve hayallerin bir sonuca varmadıkça anlamsız. Mutluluk geçici. Eğer bunu yapmasaydın bize, huzur kalıcı olabilirdi. Beraber yaşlanırdık. Ölüm bulurdu sonra ikimizden birini. Yaşların bir önemi yoktur. Ne kadar yazarsan yaz, içinde bulunduğun boşluk ve kalbindeki sızı anlatılamaz.

   Yalnızlık, karanlığı anlatmak gibidir. Aşk acısı, doğuştan kör olan birine mor rengini anlatmak gibidir. Yararsız...

   Beni çiğnemeni istememe rağmen "Ez ve geç beni." dedim. Ama öldüğümü görmemen çok acı.

Gözlerinden içtiğim kahvenin kaç satır hatrı kaldı bende? Kaç sayfa?

   Bensiz yapamayacağına beni inandırıp ölesiye bağladın ya beni kendine, gelip de bana "Mutlu olmak senin elinde." demen kaçıncı seviye, anlamadım.

   Mutluluğun ayrı dert benim için. Mutsuzluğun gibi... Önüne attığım bir canım vardı onu da yaktın. Hayallerimiz vardı. Bulut* doğacaktı. Ama unutmuşum. Sen çocuklarını aldırabilecek kadar kalpsiz bir aptalsın.
İşte, eski sen diyorum. Nerde o şimdi? Taviz vermiş de hep aynıymış aslında...(!) Komiksin... Anıların yarısını yakmış, yarısını da unutacakmış. Kabullendim artık. Hayatında ben yokken de gülebilir, mutlu olabilirmiş.

1.5 yıl yaptığımız bütün kötülükler bize ağır geldi. Sevgine inanmam ve güvenmem için her şeyi yaptın. Ben şüpheciyidim, sense kendinden emin. 1.5 yıl... Zamanla güvendim. Sonra sen gittin...

Yokluğun ölüm gibi. Öldüğüme de inanmıyorsun. Hiçbir şey yapmamak keşke delirtse beni. Ama delirtmiyor...

   Tek bir fotoğrafımızın bile olmaması ne garip... Yanında bir erkek varken çekildiğin fotoğraf nasıl canımı acıtmasın? Hem canımın acımasını istemiyorsun hem de şu büyük hataları yapıyorsun. Beni çok yalnız bıraktın. Bilerek mi böyle yaptın,  bilmiyorum. Her iki türlü de kötü. Ya çok aptalsın ya da duygusuz...

   Ayda yılda bir konuşmalarımız kesilir diye korkuyorum. Sormaktan korkuyorum. Unutmaktan korkuyorum. Hani bütün korkularını atmıştın sen...... (ismim) ? Yine irademle oynuyorum.
Seni sevmekten usanmıyorum. Vazgeçmiyorum. Sen vazgeçsen de... Senin hayal ürünü olduğunu bilsem de, seni bir melekmişsin gibi düşünmeye devam ediyorum...



Bulut* : İlerde doğacağını hayal ettiğimiz çocuğumuzun ismi.

MİSERİCORDİA  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin