meadowlark ~ little boxes🎶“Neden ağlıyorsun?” kar tabakası bütün yeri kaplamışken, oturduğu yerde karların içine çökmüştü. Yerde tek başına oturmuş bir şekilde ağlıyordu ve ben de dizlerimin üzerine çökerek, arkasına oturmuştum onun.
“Öyle durmak zor olur, yorulursun. Sırtını bana yaslayabilirsin.”
Dediğimi yaptığında, bir süre daha oturdum öyle, o soğukta. Dondurucu soğukla başa çıkamayan insanlar evlerine koşuştururken, biz, zaman ayarlayırla oynanmış bir köstekli saatin içine sıkışıp kalmış gibi kalkmadık ordan, birimizin burnu akana, diğerimiz hapşurana kadar.
“Gel çikolata alalım,” dedim ayağa kalkıp elimi ona uzatarak. Göz yaşlarını koluna sildiğinde, “Ama sen yiyemezsin ki?” demişti.
“Olsun, artık ben de o kadar sevmiyorum zaten.” Onu bakkala çikolata almaya götürürken, babasını daha kendisi bile hatırlayamazken, meleklerin götürdüğünü, annesinin de o götürdüğü günün yıldönümünde böyle ağladığını söylemişti.
“Ben normalde hiç ağlamazdım,” dedi parktaki salıncakta sallanırken. Arkasına geçmiş, onu hafifçe sallıyordum. “Bu sefer neden ağladın ki?”
“Annem çok ağladı çünkü, ben annemin üzülmesini hiç istemiyorum. Meleklerden babamı geri getirmelerini istiyordum.”
O an birden fırtına çıktı. Gökyüzü çalkalandı ve küçük kar taneleri etrafa hızla yayılmaya başladı. Televizyonun içindeki adam, ben evden çıkmadan önce, yılın son karının yağdığını, bu saatten sonra kar yağışı olmayacağını söylemişti. Kaşlarımı çattım.
Ne kadar da yalancıydı.
Salıncağı durdurarak önüne geçtim ve elindeki çikolatayı alarak birden yedim.
“Hey, ne yapıyorsun? Başına bir şey gelecek!”
“Meleklerle anlaşma yap, tamam mı? Beni alsın ve babanı sana geri versin.” Deyip gülümsediğimde, yerdeki poşetten bir tane çikolata aldım ve bir tane daha... Bambam beni zorla durdurana kadar çikolataları yemeye devam ettim ve dizlerimin üstünde oturuyorken, gülümseyerek yere yığıldım.
“Babanı sana geri getireceğim, söz.”