Dördüncü Bölüm | Sürpriz?

649 30 3
                                    

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Elim hala radyonun tuşundayken Taemin'in ne demek istemiş olabileceği hakkında fikirler türetiyordum. Sezi, seki, sevi, seci, sesi... Bunlardan herhangi birisini söylemiş de olabilirdi. Kanalları tekrardan zaplarken sordum. "Hı? Ne dedin, anlayamadım?"

"'Seni' dedim. Hani yabancı bir şarkı var ya 'You'. Gerçi bayağı eski bir şarkı olduğu için yayınlamazlar." Tuttuğum nefesimi bıraktığımda gergin olduğumu fark etmiştim. Rastgele bir kanalda durup koltuğa yaslanarak dışarıyı izlemeye başladım. Ama Taemin'in sessizce radyoda çalan şarkıya eşlik ettiğini duyabilecek kadar dikkatim arabanın içindeydi.

 εїзεїзεїз

Sonunda bitirdiğimde gözyaşlarım sürekli akıyordu. Ayrıca gözlerimi de açamıyordum. Yanımda duran peçetelikten bir peçete daha almak için elimi uzattığımda bitmiş olduğunu fark ettim. El yordamıyla sandalyeyi bularak oturdum ve gözlerimi kapatarak acının geçmesini bekledim.

"Buradaki işin bitti. Mutfakta Minjae'ye yardım etmeye ne dersin?" Annemin ismimi telaffuz etmesiyle gözlerimi açmam bir oldu. Neden sürekli böyle davranmak zorundaydı? Taemin'den yanında durmaya tahammül edemeyeceğim kadar çok nefret ettiğimi daha önceden söylemediğim için çok pişmandım. Gerçi Taemin'in 'bana' yardım etme fikrini onaylayacağını düşünmüyordum. Bu yüzden gözlerimi tekrar kapatıp başımı geriye yasladım.

"Peki." Ne?! Bu kadar çabuk mu kabul edecekti? Bu Taemin olamazdı. "Bunları da götürmemi ister misiniz?" Her zamanki gibi, amacı kendini sevdirip teyzelerin sevgilisi gözde çocuk olma yolundaki planlarını kusursuzca işletiyordu.

"Ah, çok iyi olur." Mutfağa gelirken duyacağımdan kesin emin olduğu için ayaklarını yere sürterek yürüyordu. Ve bu ses benim en sinir olduğum sesti. İnsanlar yürürken neden ayaklarını yere sürterlerdi ki? Birincisi bu ayakkabının tabanları için oldukça zarar verici bir şeydi. Çabuk eskimesine neden olurdu. İkincisi ise karşıdaki  kişinin bu sesten hoşlanmama ihtimali vardı.

Mutfağa girdiği için terliğinin sesi daha da net bir şekilde duyuluyordu. Duruşumu bozmadım. "Tam da beklediğim Minjae. İşten kaytarmak için her türlü şeyi yapıyorsun, biliyorsun değil mi?" Tek gözümü açıp ona baktım.

"İşten kaytardığımı nereden çıkarttın. İşte soğanlar orada." Elimle tezgahın üzerinde duran doğranmış soğanları işaret ettim. "Görevim tamamlandı."

"Gel." Üfledikten sonra mutfağın kapısından çıktı. Nereye gideceğimi bilmediğim ve bunu yapmakta kendimi zorunlu hissettiğimden -eğer yapmazsam karşılaşacağım şey anne dırdırıydı- sadece onu takip ettim. Salona girdiğimde kocaman masayı buraya nasıl soktular diye düşünmeden kendimi alamadım. Ve tüm bunları annem ve Taemin yapmıştı ve hiçbir gürültü bile çıkartmadan ve ben bunları fark etmeden ve...

"Masayı güzelce ört." Daha salona attığım ilk adımda annem elime bir örtü yığını vermişti. Alttakiler beyaz, üstteki örtüler ise bordo renkliydi. İlerleyip, örtüleri bir sandalyenin üzerine koyduktan sonra beyaz olanı aldım. Örtüyü açıp ucunu bulduktan sonra Taemin'e seslendim.

"Ucundan tut. Şunu yerleştirmemiz gerekiyor."

"Biz? Benim yapman gerektiğini sanmıyorum." Böyle bir cevap vereceğini daha önceden tahmin etmeliydim. Bay ukala çok bilmiş bilgin.

Kendi işine geri döndüğünde uzun bir iç çektim. Kendime not: Bir daha Taemin'den yardım bekleme. Örtünün ucunu masanın bir kenarına koyduktan sonra diğer ucunu almaya gittim ama yerleştirdiğim yer, örtü kaygan olduğu için düzgün durmamış, kaymıştı. Tekrar köşeye gidip örtüyü düzelttikten sonra kaymasın diye masanın üzerine uzanıp örtünün diğer ucunu tutmaya çalıştım.

When Love Calls YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin