O sabah her zamankinden erken kalkmıştım.Hava daha henüz aydınlanıyordu.Hemen annemi uyandırıp o gün çarşıya gidip gidemeyeceğimizi sormak istiyordum.Yatağımda bir müddet oturup çarşıda ne alabileceğimizi düşünüyordum ki odamın kapısı büyük bir gıcırtıyla açıldı.Açılan kapıyı kapatmak için kapıya yöneldim.Birden kulak tırmalayan bir ses beni uyardı:
" Büyük kapıdan içeri girme!"
Çok korkmuştum ve sesin ne dediğini merak etmiştim.Büyük bir kapıdan bahsediyordu, ama nerenin kapısıydı.Koridora çıkıp bağırdım:
" Hey, büyük kapı nerede, sen de kimsin ve benden ne istiyorsun?"
Ses cevap vermedi. Duyduğum tek ses odamdaki tek pencerenin önünde duran ağaç fidanın çıkardığı hışırtı oldu.
Hemen odaya girdim, ama gördüğüm beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.Kedim George, odaya girmiş ve fidanın üstüne çıkmak istemişti.Tabi ki bunu başaramamış ve yere düşmüştü. Yavru kedimi alıp dışarı çıkardım.Afallamıştım.Bu ses de neydi bu mutlu pazar gününde beni neden rahatsız ediyordu?
Tüm bunları düşünürken kendimi kötü hissettim, başım dönüyordu. Hemen banyoya gidip elimi yüzünü yıkadım.Aynada kendime baktım, betim benzim atmıştı. Hemen annemin yanına gittim.Ama annem mışıl mışıl uyuyordu.Çarşıya kendim gitmeye karar verdim ve anneme bir not bırakıp hazırlandım. Saat 14.50 de evden çıktım.