1.Bölüm

43 8 4
                                    

IşıkIardan kaçma. KaranIıktır yaInızIık. -MİRAÇ

İnsanları Ay'a benzetirim. Herkesin içinde kimsenin görmediği, bilmediği karanlık bir tarafı vardır. Aynı Ay'da olduğu gibi...

Benim de karanlık tarafım var elbette. Kimsenin görmediği, bilmediği, belki de duymadığı...

Saat 05.10

Soğuk... Çok soğuk... Gözlerimi açmaya çalıştım fakat olmadı. Tekrar denedim. Tekrar... Tekrar... Salak bir bebeğin ağlama sesinden başka hiçbir şey duyamıyordum. Annem? Babam? Ağabeyim? onların sesi yoktu. Hiç de olmamıştı ki zaten.

Bir de soğuk... Sadece soğuğu hissediyordum. Etraf zifiri karanlıktı. Belki bir ışık bulma, şu aptal bebeğin sesini kesmek ümidiyle ellerim kulağımda gücüm yettiğince yürümeye çalışıyordum. Sanki vakumluyorlardı beni. Ellerim iki yanıma düştü. Bebeğin ağlama sesi daha kuvvetli gelmeye başladı.

Gözlerim etrafı taradı. Lanet olsun ki hiçbir şey göremiyodum. Ellerim bu sefer başıma doğru yöneldi. Biri sıkıştırıyordu sanki. İki elimle yanlardan bastırdım ama nafile, sesler iyicene yükselmeye başlamıştı. Deliriyormuydum? Yoksa bu saçma sapan kabuslarımdan birimiydi? Uyanmak için kafamı geriye doğru ittim. Olmadı. Tekrar ittim.

***

Gözlerimi açmamla birlikte öksürmem ve yataktan doğrulmam bir olmuştu. Sanırım kafamı geriye itmem işe yaramıştı. Ne zaman kabus görsem, rüyamda kafamı geriye doğru iter ve uyanırdım. Bazen işe yarıyor bazen yaramıyordu.

Bir süre yerdeki eskimiş kahverengi tonlarındaki halıya daldı gözlerim. İyicene kendime geldiğimde yavaşçana yataktan kalkıp banyoya doğru yürüdüm. Soğuk bir duş iyi gelecekti anlaşılan. Odamdan çıktığımda yan tarafımda hafif bir karartı görür gibi oldum. Refleks olarak kafamı hemen sağ tarafa çevirdim. Bir şey yoktu. Hayalde mi görmeye başlamıştım yani? Çok da fazla takmadım. Biri varsa da buyursun gelsin. Açıkçası pekte korkum yoktu, umursamadım.

Kafamı birkaç kere sağ sol sallayıp sola döndüm ve koridorun sonundaki banyoma doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda yükselen gıcırtılı ses ve rutubet kokusu yüzümü buruşturmam için yeterli sebepti. Bir süre etrafa bakındım. Tavanda nokta nokta rutubet izleri, küçük bir küvet, klozet ve kırık olan bir aynadan başka bir şey yoktu. Yerler eskimiş çini taşıydı.

Kırık olan aynanın karşına geçtim. Gözlerim fersiz bakıyordu, gözaltlarım morarmış, iyicine bitik bir hâl almıştım. Çok zayıf değildim. Yani bir deri bir kemik derler ya öyle değildim. En son tartıldığımda 58 kilo civarındaydım. Vücudum iyi görünüyordu, gözlerimin aksine. Saçlarım, saçlarım siyah uzun dalgalı ve karışıktı. Sanırım bedenimde en çok saçlarımı seviyordum. Beni çok uğraştırsalarda... Üstümdeki siyah atlet ve şorttan kurtulup küvete girdim.

Duş aldıktan sonra küçük havlumu bedenime sarıp çıktım banyodan. Biraz daha kalırsam kokudan ölücektim yoksa. Odama doğru adım attığımda kapının kapalı olduğunu gördüm. Kapatmadığıma yemin edebilirdim, çünkü tek yaşıyorum ve hiçbir zaman kapımı kapama gereği duymamıştım. Demek o gördüğüm karartı gerçekti. Ne bir heyecan ne bir şey, eminim ki şu an yerimde başka bir kız olsa bir dakika
bile durmaz kaçardı. Fakat kaçmak, korkmak vesaire bunlar bana göre değildi.

Adımlarımı hızlandırıp elimi eskimiş kıvrımlı kulpa doğru uzattım ve kapıyı açtım. Yatağımda oturan esmer adamı görmemle ellerimi havluya götürüp bedenimi iyicene sardım. Gözlerimide korkmuş gibi açıp bir adım geriledim. Bu da kimdi? Karşımdaki adam bu hareketime küçük bir kahkaha attı. Yatakta daha da bir yayılıp "Sen Asel Erdem, demek korktun benden öyle mi?" dedi. Belli ki beni tanıyordu hem de iyi tanıyordu... O öyle diyince ellerimi göğsümde bağlayıp bir ayağımıda öne doğru çıkarttım ve tip tip baktım karşımdaki adama "Ne istiyorsun?" küçük bir sırıtış, hafifçene yanağındaki gamzesi ortaya çıktı. "Dün bizim mekâna gelmişsin. Ortalığında ağzına sıçıp gitmişsin?" Ah evet unutmuşum. "Eeee?" Yerimde kıpırdanıp saçlarımı geriye doğru ittim. Gözleri bir an saçlarıma ordan da bedenime kaydı. "Olayın olma sebebini bilmiyorsun sanırım. Böyle rahatça süzdüğüne göre?" Gözlerini yavaşça bana doğru çevirdi "O gözlerini kaşıkla yediririm sana önüne bak." Gülüşü hala yerini koruyordu. "Kusura bakma ya baya güzelmişsin bir an tutamıyor insan kendini." Hafif bir gülme sesi çıkarttı. Yavşaklara benzer tipide vardı zaten. Aynı piçler gibi sırıtıyordu. "Uzatma niye geldin onu söyle." Doğrulup elleriyle dizleri ovuşturdu ve ayağa kalktı. Bana doğru yaklaştı. "Dün biri biryerlerini ellemiş" Güldü. "Ne tür bir kız çantasında muşta taşır ki? Adamın yüzü dağılmış durumda ve sıradan bir müşteride değil. Şu an seni paketleyip ona gönderirdim ya da biletini keserdim ama ufak bir araştırma sonucunda Batuhan'ın kardeşi olduğunu öğrendim." İç geçirdi. Demek ağabeyimi tanıyordu. Şaşırmadım. Buralardaki çoğu kişi tanırdı ağebiyimi. "Eeee? Çok boş konuşuyorsun. Direk konuya gelsen ne istiyorsun?" Gözleri odamı taradı bir süre. Tek kişilik bir yatak, eski bir dolap, tabure ve küçük bir masadan ibaretti sadece. "Pek iç açıcı bir odan yokmuş." Bakışlarını bana çevirip elini uzattı. "Ben Onur." Uzattığı eline baktım. Sonra bakışlarımı yüzüne çevirdim. Eli havada kalınca dudaklarını yalandan büzüp elini geri çekti. "Herneyse ben Batuhan'ın yakın arkadaşlarından biriyim. Yıllar sonra kardeşi ile karşılaşacağım hiç aklıma gelmezdi, hem de böyle talihsiz bir olayla." Sırıttı. Derdi neydi beni çıldırtmak mı? Boş yere gülümseyen insanlardan nefret ederdim. Onun aksine ben gayet çatık kaşlarla ona bakıyordum. Belli bilerek yapıyordu. "Bilgilerime göre haftasonları bir kafede garsonluk yapıyormuşsun." Gözleri etrafı taradı. "O parayla da böyle bir evde geçinip gidiyorsun anlaşılan." Sıkıldığımı belli edercesine baygın bakışları gönderdim. "Sadede geliyim yoksa götümden kan alıcak gibi duruyorsun" yine sırıttı. Allahım. Sabır. "Aynen öyle! Uzatma!" Cebinden bir kart çıkarttı. "Batuhan'ın emanetine sahip çıkmak istiyorum." Kartı bana doğru uzatıp geri çekildi. Ciddileşmişti sonunda yavşak. "Bu benim numaram. Bu ahır gibi evde dayanamayacak olursan ara beni. Bir ev, bir iş ayarlayabilirim sana. Baktığımda iyi bir durumun yok gibi." Karta kısaca bakıp tekrar ona çevirdim bakışlarımı ciddi duruyordu. Ama neden? Niye yardım etsin ki? Zerre kadar güvenmiyordum. "Tabi karar senin." Adımlarını kapıya doğru yöneltti ve kafasını sola çevirip bana baktı. "Ha bir de o benzettiğin adam, sıradan bir adam değil peşine düşmüş çoktan, haberin olsun fıstık." Birden yanağımdan makas alıp koşar adımlarda çıkıp gitti.

KARANLIKTIR YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin