↬ Denildiği kadar okumayan bir toplum değiliz. Erkekler bildiğini okuyor, kadınlarda onların canına okuyor.
Deniz ღ
Babamın bizi bırakıp gitmesi en büyük darbeyi yememizi sağlamıştı. Annem darmadağın bir şekilde ortada kalmıştı. Aylarca yanına yaklaşamamıştım. Yanına gidip de ne diyecektim ki?
"Babam benim yüzümden bizi bıraktı. Özür dilerim" Mi?
Odasından dahi çıkmayan annem gibi paramparça olmuştum bende. Kapının arkasına geçer hıçkırık seslerini dinlerdim. Farkında değildi ama bende onunla birlikte ağlıyordum. O bir hıçkırsa ben on hıçkırıyordum. Benim tek tutanağım canımın içiydi. Onun için ölmemi isteseler bir dakika bile düşünmezdim.
O benim Annemdi...
Benim cennet kokulum,gül bahçem idi. İçimde yanan hasret ve özlemle iç geçirdim. Bugün onu hiç aramamıştım. Her aradığımda vicdanım sızlıyordu. Alışırsın diyordu Aslı. Alışamıyordum ki! Böyle bir yokluğa nasıl alışacaktım?
Babamdan sonra bize bu darbeyi vuran kişiyi de asla unutamadım. Neyse diyorum. Gitmişle ölmüşe çare yok.
Beni en değerlim ile tehdit etmişlerdi. Şimdi ne yapacaktım? Kendimi ilk defa bu kadar çaresiz ve plansız buluyordum. Fikir üret deniz fikir üret diyorum ama bende fikirler tükenmişti artık.
Elimde öyle bir koz olmalıydı ki hem işimi iyi yapabilecektim hemde Naz'ı kurtara bilecektim. İşte o koz ne olabilirdi?
Ailesiyle tehdit edemezdim. Kendimi onun gibi mi yapacaktım yani? Hayır o fikri attım hızla kafamdan. Beynimde uçuşup giden tilkilerle gülümsedim. Polisten çekindikleri bir durum vardı. Çünkü şikayet konusu falan derken çaktırmasalar da ürpermişlerdi. Bir şeyler saklıyor gibilerdi.
Benim bu oldukça ciddi olan durumu öğrenmem gerekiyordu. Emir ağanın dediklerinden sonra orayı hızla terk etmiştik. Onun arabasını almıştım. Camını kırdığım range binip evime gelmiştik. Utanmadım tabi ki arabayı alırken. Niye utanayım ki? O kadar insanın içinde beni kucağına alırken iyiydi. Dedikodu olsun diyede çarşının içinden geçmiştim. Camı da sonunda kadar açıp kolumu çıkarmıştım camdan.
Şaşkın gözlere inatla bakıp kahkaha atmıştım. Eve gelir gelmez aslıya çarşıda bırakmış olduğum arabamı getirmesini istemiştim. O da azcık itirazdan sonra gidip almıştı.
Yataktan kalkıp masanın üstündeki Emir ağanın araba anahtarını aldım. İstemsiz olarak gülümseyip sıktım anahtarı. Balkona geçip aşağıya baktım. Benim mini coperımın hemen yanında park halindeydi. Ufak bir kahkaha attım. Anahtarını hiç vermeyi düşünmüyordum şahsen. Zaten zengindi. Alırdı yine kendine bir range. Benim olsa ne olur yani?
Yüzsüz müsün kızım sen?
Vicdanım yine konuşup gururumu okşamıştı. Aman benim kırmızı mini coperım çok daha güzeldi bir kere. Hem çok zarif ve güzel bir kadın arabasıydı. Burun kıvırıp elimdeki anahtara baktım. Araba anahtarı bile çok soğuk ve iticiydi.
"Benim anahtarım bile canlı. Senin şu despot suratlı patronuna benziyorsun bay anahtar. Bari sen renklen biraz be!"
Odaya girip uğur böcek desenli yapışkan kağıdı aldım. Kahkaha atıp anahtarlığa yapıştırdım. Kendini yırtsa da çıkartmazdı bunları. Bir kere yapıştı mı zor çıkıyorlardı çünkü. Ya benimsin ya kara toprağın range rover canım.
Eğer ki bu anahtarlığı görür de itiraz ederse "Benim olabilir yani"der alırdım ondan.
Çok hayalperest bir kızsın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUM TANESİ
ChickLitMardin miydi onları buluşturan yoksa kader mi? Yerden aldığım taşı hava da sallayıp"Sana bunu ödeteceğim Pis Adam!"dedim bağırarak. Beni takmayıp arabasına binen ağayla elimdeki büyük taşı attım arabanın arkasına. Anında tuzla buz olan camla birlikt...