Multimedia: Edis (ve sigarası jwbjsjx)
🎶Michael Prins - All I see is you 🎶O gece hiç uyuyamamıştım. Bilinç gerçekten korkunç bir lanetti. Gözlerimi kapatsam da beynimi kapatamıyordum bir türlü. Güneşin ilk ışıklarıyla tavanla bakışmayı bırakıp doğruldum yatakta haliyle. Buraya Onur'un büyük ailesini ziyarete ve aynı zamanda eğlenmeye gelmiştim fakat bu ruh haliyle nasıl eğlenecektim kesinlikle bilmiyordum. En zoru da Zeynep teyzelerin yanında hiçbir şey olmamış gibi davranmak olacaktı. Edis ve Onur'u her ne kadar görmezden gelmek istesem de, onlar varken samimi davranmakla yükümlüydüm.
Ellerimle yanaklarımı kavrayıp kafamı hafifçe eğdim. "Yapabilirsin Gamze." Büyük bir kararlılıkla kayıp indim yataktan ve kafamı aşağı yukarı salladım kendi kendimi ikna ederken. "Evet, yapabilirim."
Banyoya geçtim uyuşuk adımlarla. Sakin bir şarkı açtıktan hemen sonra küveti doldurup yattım sıcak suyun içine ve vücudumun rahatlamasına izin verdim. Köpüklerle oynayarak geçirdiğim dakikaların ardından kafamı geriye atıp yumdum gözlerimi.
Ve yine o an canlandı kafamda.
Gözlerimi Edis'ten ayırıp omzumun üzerinden arkama bakışım, tam o an Onur'un, "Çünkü seni seviyorum," deyişi...
Sinirli bir hırıltı çıkardıktan sonra, "Sokayım böyle vaziyete," diye homurdandım suya bir tane geçirerek.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Kafam allak bullaktı. Mantıklı düşünemiyordum bir türlü. Öfkem fazla tazeydi ve her şeyi görmek istediğim gibi görüyordum. Onları anlamam şu an için imkansızdan da imkansızdı.
Aklıma sızan fikirle telefonumu elime alıp müziği kapadım ve bizimkileri görüntülü aradım. Saatin sabahın altı buçuğu olması umurumda falan değildi. Hele cumartesi sabahının altı buçuğu olması hiç umurumda değildi. Kankalık anlaşması diye bir şey yoktu ama eğer olsaydı içinde 'kankan aradığında saat kaç olursa olsun açmalısın' diye bir madde kesinlikle olurdu.
İlk açan Emre oldu. "Lütfen bu bir kabus olsun ve ben şu an hâlâ uyuyor olayım."
Ben cevap veremeden Aylin de katıldı konuşmaya. "İnşallah son nefesini veriyorsundur ve helallik almak için aramışsındır."
İkisine de gözlerimi kısarak baktım bir süre. Sonrasında hemen asıldı yüzüm ve alt dudağımı sarkıttım. "Son nefesimi veriyorum sayılır..."
Emre gözlerini açmamıştı, hâlâ camış gibi ağzı açık uyuyordu. Aylin ise bana ters ters baktıktan sonra pandalı göz bandını yeniden indirdi gözlerine ve telefonu abajurun ayağına yaslayıp bana götünü döndü. Kevaşe...
Tam küfür edeceğim sırada Semih'in minnoş kafası belirdi ekranda. "Selam çukulatam."
Sonunda biri normal bir giriş yaptığı için gülümseyerek, "Seni seviyorum çukulatam," dedim ona.
Kaşlarını indirip kaldırarak gülümsememe karşılık verdi. Orada olsaydım yanaklarını mıncırır ve ısırırdım çünkü kendisi görüp görebileceğiniz en sevimli insanlardan biriydi. Aylin ve Emre hainlerinin aksine...
"Telefonu icat eden Graham Bell'i sikeyim," diyerek konuşmaya daldı Cenk. "Sabah sabah sizi görerek uyanmak için ne gibi bir şirk koşmuş olabilirim amına koyayım?"
"Sana da günaydın Cenk," dedim gülümseyerek el sallarken.
Bir Sude eksikti artık. Hoş Aylin ve Emre de eksik sayılırdı çünkü konuşmada olsalar bile uyumaya devam ediyorlardı. Karabasan basardı inşallah...
"Sude uyanamadı galiba," diye mırıldandım.
"Keşke ben de uyanamasaydım," dedi Cenk ağlamaklı bir suratla. Acı çekiyordu, kıyamam...