O gün psikiyatristime gittim. Seninle tanıştığımdan beri gitmiyordum. Aslında sanırım bunu amcamın yüzünü görmemek için yaptım, emin değilim. Normalde psikiyatriste gitmekten nefret etsem de, gittim ve ona her şeyi anlattım(amcamın beni dövmesi dışında. Yüzümdeki morlukları benim yaptığımı söyledim).
Psikiyatriste her şeyi anlattım işte. Kendimden nefret ettiğimi, seni nasıl sevdiğimi, her gün evime gelip kendimizi sevişini, yaptığım hatalardan dolayı evi ateşe verip kendimi arka bahçeye, Ladybug'ın yanına gömmeyi düşündüğümü, kafamdaki uzun zamandır öldüğünü sandığım garip seslerin yeniden hayat bulduğunu, vicdan azabından geberip gittiğimi anlattım. En çok da seni anlattım.
Seni. Güzel gülüşünü. Kokunu. Sesini. Yumuşak saçlarını. Dolgun dudaklarını. Küçük burnunu. Her gün gelip dudağımdan öpmeni. Seni.
Seviyorum. Özlüyorum. Anlatıyorum. Yazıyorum.
Seni seviyorum. Seni özlüyorum. Seni anlatıyorum.
Seni yazıyorum.
Önce kalbime, sonra bu kağıtlara.
Kalbime.
Kağıtlara.
Yazıyorum.
Seni.
Psikiyatristim, yeniden okula dönmemi ve kendime zarar verecek şeylerden uzak durmamı söyledi. Bana birkaç ilaç verdi. İlk defa o dönemler düzenli olarak kullanmaya karar verdim ilaçlarımı. Çünkü geceleri ağlamaktan yorgun düşmüştüm. Zaten her yerim de ağrıyordu. Ve en şaşırtıcısı da ne, biliyor musun?
Seni unutmamı söyledi.
Bunu ilk duyduğumda baya büyük bir kahkaha attım. Ama sonra bana uzun, anlamadığım, fazla zekice şeyler söyledi ve ben de onu bıçaklayıp pencereden aşağıya attıktan sonra kendim de atlamak istedim. Ama yapmadım.
Zaten unutamayacağımı biliyordum, unutsaydım şu an bunları yazmış olur muydum?
Özledim, Kyungsoo. Çok özledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he likes cats · chansoo
Short Storydo kyungsoo, kedi sevmek için her gün bir yabancının evine gidiyordu. -tamamlandı.