I. BÖLÜM

11 0 0
                                    

20.32

Adanın bu kısmı tamamiyle kumsaldan ibarettir, tabii diğer kısmı da devlet "büyüklerimizin" ortak kararı sonucunda döktüğü betondandır. Kimilerine göre betonlardan yol, bizi mabede götüren yollardandır , azizim bilemem.

Kimi çıkarcılık üzerine hayatınnı adamış yazarlara göre de, siz; yani okuyanlar ki, asıl mübeccel sizsiniz..

Yani öyle ki;

İzleyicilerin dikkatini çekecek bir dizi, yahut film senaryosu yazın, akabinde onları bu dizi-filimlere mahkum edip, bir palavra ortaya atmaktadır ki o da şu;

"BeniSizVarEttiniz!" lerdir en büyük palavralardan biri.

Öyle ya, Hayat Garip, İnsan Alçak.

Ne diyordum, hah sahil azizim...

Güneş şimdi tam vaktiyle ve de tanımıyla, batmaktadır . Kimilerinin işine gelir, belki bu pis bir çıkarcılık döngüsü, bilemem.
Ama bazen öyle çok olur ve bize öyle normal gelirki, bunun tersi bize anormal gelmeye başlar ve de Aziz Bey mesela...

Mesela; yıldızlar ölür biz dilek tutarız, insanız nede olsa ölenin mirasına konarak ve kan emicilik yaparak ancak hayatta kalabiliyor. Birde şu varki azizim o yıldız oradan çekip gideli milyon yıl olmuştur, biz daha yeni vedasını duyuyor ve görüyoruz. Yazık...
Hiç'liğe vardıkça hayallerimize, çocukluk hayallerimize kavuşabiliyoruz bazen, işte.

(Aziz Bey hala suskun, her ne kadar Kayra buna alışkın olmasa da, emekli katip Aziz Beyin suskunluğu Kayranın işine gelir. Çünkü artık kafasını kaldıracak kadar dahi enerjiye sahip olduğuna inanamayan Kayra yorgun düşmüştür.)

- Aziz Bey? ...

- Ne var Kayra?

- Bir tek dahi sûal veyahut kelâmda bulunmadınız farkına varmışsınızdır umarım azizim.

- Ben konuşmaya alışkın değilim Kayra ben emekli katibim bilirsin yazmayı konuşmanın önünde görürüm. Bu yüzden not almaktır hobim.

- Fakat azizim not da aldığınızı göremiyorum ne yazık ki bunu sizin sûretinize karşı hemen ve direkt olarak söylemek istemezdim fakat bunadınız mı acaba aziz bey?

- Höst! Sadece söylediğin zırvaları yeterince mühim bulmuyorum Kayra, saçmalama bir defa daha meşe odunu bastonumu kafana vururum...

(haha ha) Emekli katipler bazı vakitler böyle asabi olabiliyor ki; aslında Aziz Bey genelde hep asabidir, yorgundur. Her neyse azizim.

Hayat garip, insan alçak.

Bu bizim sloganımızdır azizim hatırlarsanız. Azizim meselâ mesele bazenleri gariptir ki; Einstein ne demişti size hem;

"E=M.C2"

Türkçesi; kütleden yoksunlaşır ışık hızına varırsan, bedenden zamandan, mekandan, hacimden ve fiziksel kurallardan yoksun kalırsınız azizim. Bu kadar " Yoksunluk" adı verilen kelimelerin geçtiği bir kuram da kanunda mutluluk ne arasın değil mi? Fakat ... Çocukluk hayallerinin avuçlarının içinde, bak şimdiden işte ;

HAYAT GARİP İNSAN ALÇAK!

Anladım Aziz Bey, zamanda alçakmış...

Kendi kendime konuşurken, ki dışarıdan baksanız korkutucu ve delice göründüğüme bahse girerim. 
Yurdum müdavimi milletimizin yanı sıra, günde iyice karanlığa "haps" oldu. Milyar yıldır aynı şey, artık ben diyorum ki azizim; Yaşamak fazla anakronik eylemdir.

22.54  

Saat çok geç olmaya başladı. Hem şu karanlığımı bıçak gibi kesecek bir ateş yakmalıyım ki azizim, karanlıkta her şey farklı kötüdür. Ben karanlığı sevsem de bu sefer olmaz. Ateş yakmalıyım ki öyle de oldu. Hemen önceden hazırladığım yakacakları (küçük çalı parçaları ve de değişen boyutlardaki odunsu varlıklardan bahsediyorum) . Hem yanımda bulunan kırmızı şaraba da ayıp olmasın diye yanıma bir cemal süreya aldım. 
Kendime ve çevreme zarar vermeden karanlık şövalyelerle yaptığım savaşımın en azından ilk raundını galip olarak neticelendirmenin gururuyla, artık çantamdan kırmızı şarabımı çıkarmıştım. 
kadehleri ve "Tehlikeli Oyunlar" ve sanrılar ordusu istilası başlasın...

Kadehi şarap, kafa tasımı fikirler doldururken, aynı aciz hastalığın kurbanlarından biri olsa gerek, bu yazar. 
Ölümü dileyip, ölüm merasimini ve insanların tepkilerini izleme yetisini de bir yandan dilemek, günahlar orudusunun da bir askeri olarak sayılır mı sayın general?
Sanrılar, oyuncaklarımla koşuşturduğum halde şimdi dört nala...

Kadehler sırasıyla kırılıyor, sırasıyla içerlerinde bulunan kan bittikçe ölüyorlar, ki şarap şişelerinden çok büyük kayıplar verdiğinden daha haberi yok sayın generalim, bu şafak daha doğmadı, biz ve karanlık da daha ölmedik, oysa savaşı bir neticeye bağladık sayılır. Çünkü şuanda öyle düşünüyorum ki ben zafer sarhoşu olmaya başladım, çünkü dünya dönüyor azizim. ben daha odaklanamadan karanlığın arasından maviliğini sıyırıp siyahı giyen o tuzlu su kütlesi yalanı olan, denize odaklanamıyorum! oysa karanlık denizlerden, karanlık güçler çıkartma yapabilirler anlamıyorsunuz Aziz Bey siz yalnızca bir emekli katipsiniz! 

Saçmalama Kayra!,  saçmalarım Azizim, saçmalarım!

SAYIN GENERALİM!

Saat gittikçe ilerliyordu...

En sonun da gözlerim ve akrep ve yelkovan zorla doğan bi' ortak rakamları ortaya döktü, ben de onların yalancısı, yazarıyım.

Saat 00.13'müş ... 

"Beni anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, beni öldükten sonra okuyamazsınız" demişti Oğuz Atay...

İŞTE;

     DÜNYA GARİP, İNSAN ALÇAK!

 Biliyor musunuz azizim, insanlar bazı zamanlar ölebiliyor.

... Uzaktan bir siluet beliriyor, zamana karşı naz yaparcasına yavaş yavaş yürüyor, yaklaştıkça büyüyordu, doğrusu öyleyse zamanla iyi çatışıyordu. Ben bunu kaldıramazdım.

"Pardon! şey... bir kadeh şarabınızdan alabilir miyim?" 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 05, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ve Tanrı Kadını Affetti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin