Andy, Mitch'in odasında çocukluklarındaki gibi oturmuş olmanın sahte mutluluğunu yaşayamıyordu. Hayır, aksine, yaşadığı hisler öfke, şaşkınlık, şok ve buna benzer şeylerdi. Helede Eyeless Jack gelip en yakın arkadışına sarılarak otururken huzur bulması imkansızdı. Jack burnunu Mitch'in omzuna dayamış dururken Andy'nin aklından geçen tek şey, 'bu hastalıklı manyak benim en yakın arkadaşımla kim bilir neler yapıyor' oldu. Jack gergince kollarını Mitch'e daha sıkı doladığında Andy dişlerini sıktı.
- MİTCH BU HERİF AĞABEYİNİ ÖLDÜRMEDİ Mİ?
Ona sen gay değilsin ve ya öyle şeyer söylemenin bir faydası olmayacağını anlamıştı. Mitch kafasını iki yana salladığında gözleri büyüdü.
- Onu bir suikastçi yaptı...
Andy öfkeyle çenesini sıktı.
- Beynini böyle mi yıkadı yani?
Jack elini havaya kaldırdı.
- Orada dur bakalım, ben kimsenin beynini yıkamadım.
Andy hıhladı.
- Eminim yapmamışsındır...
Mitch iç çekerek Jack'in açılan ağzını kapadı.
- Jeff ve Grey bu konuyu doğruladılar. Jack'e güvenmesende onlara güveniyorsun değil mi?
Andy istemeyerek kafa salladı. Sonra ise Mitch kollarını göğsünde birleştirdi.
- Peki Bay Üst Düzey Suikastçi, bunca yıllık arkadaşınım, neden bunu başkalarından öğreniyorum?
Andy iç çekti.
- Ne diyecektim? 'Mitch, ben anlaşmalı olarak adam öldüren üst düzey bir suikastçiyim aynı Ezio Auditore gibi.' mi diyecektim? ( Y.N. Ezio Auditore, assassins creed oyunundaki suikastçi)
Mitch tam ağzını açıcaktıki Andy'nin telefonu çaldı. Mitch ona ters bakışlar attı. Andy özür dileyen bakışlar atıp telefonu açtı.
- Langsley?
- Evet, Fellar dinliyorum...
Arka plandan bir kahkaha geldi.
- Buna inanmayacaksınız efendim ama gizli çalışan elemanlardan biri Jeffrey Woods'u haklamış!
Andy bir an salak salak telefona baktı.
- Ne?!
Fellar'ın gülüşü ahizeden kulaklarına doldu.
- Herifin cesedinin yanındayız, olay yerine gelin isterseniz. Size adresi mesaj atıyorum...
- Tamam hemen gliyorum...
Andy telefonu kapatıp zorlukla nefes aldı.
- Çocuklar... Jeff... Ölmüş...
Jack ayağa fırladı.
- NE?!
Andy yutkundu.
- Gizli ekipten biri yapmış... Oraya gitmem gerek...
Jack şokla göğsünün sıkıştığını hissetti.
- İmkansız... Jeff... Ölmüş olamaz...
Mitch ayağa fırladı.
- Bizde geliyoruz. Jack'le gizlice izleriz. Yolda sana Scarlett'la ilgili bazı şeyleride anlatacağım, hadi...
Andy itiraz edemedi. Üçü birlikte telaşla çıkarken Mitch annesine bir şeyler uydurdu...
Andy iki apartmanın arasındaki alana geldiğinde siyahlar içinde daha önce hiç görmediği bir adamın yanında aslarını ve Jeff'in cesedini buldu. Gözleri hala açıktı, yüzündeki yerleştirilmiş sırıtma onu korkunç gösteriyordu. Andy titrediğini hissetti. Bunu kim ve nasıl yapmış olabilirdiki? Jack ve Mitch yangın merdiveninin biraz üst katlarındaydı. Andy Jeff'in gözlerini kapadı. Vücudundaki yarayı gördüğünde cesede yaklaştı. Sağ tarafında ısırık izine benzer bir iz vardı. Mitch'in anlattıkları aklına gelince titredi. Demek 'Gizli Ekip' bu yaratıklardan oluşuyordu. Andy siyahlar içindeki adamın yanına gitti.
- Bundan sen mi sorumlusun?
Siyah saçlı adam sırıtarak cesede baktı.
- Başka kim olabilir?
Andy onun suratına bir tane geçirdi.
- Benimle konuşurken bana bakacaksın, ve üstlerine karşı saygılı ol, anlaşıldı mı?
Sesi öyle sert ve otoriterdiki karşısındaki yanlızca kafa salladı.
- Adın ve derecen?
-Alef, 1.Seviye 3.Rektör...
Andy tek kaşını kaldırdı ama soy isim kısmını sorgulamadı. Şu an da bu herifi öldürmek için yanıp tutuşuyordu. Jeff'i öldürmekte ne demekti?!
- Jeffrey Woods'u öldürmek için özellikle emir aldın mı?
- Hayır.
Andy ona en pis bakışlarını attı.
- Jeffrey Woods gizli bir soruşturma için anahtar konumundaydı, gerizekalı, kendi kafana göre birilerini öldürmek seni katil yapar, suikastçi değil, kuralların ihlal edilmesinden nefret ederim ama prosedür gereyi seni yanlızca uyarıyorum, bir daha ki sefere emir almadan kimseyi öldürme, eğer ikinci defa ihlal ettiğini duyarsam hayatında duymadığın şekillerde cezalandırılırsın, anladın mı?
Alef kafa salladı. Andy arkasını dönüp ekipten birine yöneldiğinde onun sesini duydu.
- Katil arkadaşına çok üzüldün değil mi ufaklık?
Andy hışımla arkasına döndüğünde Alef ona parlayan kırmızı gözlerle bakarken Andy arka cebindeki portatif silaha uzandı. Bu otomatik bir tepkiydi. Normal pozisyonuna geçti ama gözleri kısılı ve o piçin gözlerine odaklı yavaş adımlarla yaklaştı.
- En ufak hareketini inceliyor olacağım, bir sülük gibi yakana yapışıcağım, duydun mu beni? Ve sana daha öncede söylediğim gibi üslerine karşı saygılı ol!
Andy onun yüzüne bir tane daha geçirdi. Alef yüzünü buruşturdu. Andy ise öfkeyle Jeff'i kaldıran adamlara yöneldi. Durumu Katiller Kulübüne nasıl açıklayacağını bilmiyordu...
Grey uyuştuğunu hissediyordu. Gözleri bomboş halde Andy'e bakıyordu. Jane'in acı dolu feryadını Scarlett öfke ve üzüntü dolu sesini duyuyordu. Jack'in sesi titriyordu. Rave bilgisayarını bırakmıştı, Liu ve Kane sessizce ağlıyordu. Mitch bile titriyordu. Grey üstünde bir ağırlık hissediyordu. Sanki Kalbinde bir kurşun vardı. Hissedemiyordu. Vücudunu, varlığını. Hiç bir şeyi. Vücudu titredi. Ve gözlerinden acı dolu yaşlar aktı. Bazıları vücudundaki şey yüzünden siyah, bazıları renksizdi. Grey göğsünü tuttu. Acıyla haykırdı. Herkes ona yönelirken Grey acıyla ağlıyordu.
- Jeff... Jeff!
İnsanlar ona sakinleşmesini söylerken Grey acıyla hıçkırarak ağlıyordu.
-Sonsuz kadar demiştik piç kurusu! Biz sonsuz kadar arkadaş olacaktık!
Grey acıyla hıçkırırken diğerleri ne yapacaklarını bilemeyerek ve acı bir sessizlikle durdular...
Bir insan kendi yazdığı şeye nasıl ağlar ya? Resmen hıçkıra hıçkıra ağladım. Kendime inanmıyorum ya! Neyse sakinim, multideki şarkı ile yazdım arkadaşlar. Onun dışında yeni okurlara selamlar, kusura bakmayın çoğunuzun önceki bölümlerdeki yorumlarınıza cevap veremedim, ama güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim, hepiniz çok iyisiniz, bu kitabı böyle severek okumanız beni çok mutlu ediyor elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum. Hepinizi öpüyorum... (Bu arada hala ağlıyorum)
XOXO