Şekerli kahve sevilmemeli.

518 54 40
                                    

Derin bir iç çekti, Min Yoongi. Gözlükleri burnundan düşmek üzere olan eşi bilgisayarında yaptığı işten başını kaldırmazken içindeki sıkıntıyla bir daha derin bir iç çekti.

Ama eşinin dikkatini çekememişti.

Her hafta sonları beş çayını beraber içen ikili, artık buna zor zaman bulur olmuştu. Gelenek haline getirdikleri şu zaman diliminde bile birbirleri ile ilgilenmeleri zorlaşmaya başlamıştı. Çünkü boş zamanları pek olmuyordu. Sıkıntısı keşke bu yüzden olsaydı Yoongi'nin.

Çay fincanını masaya bırakıp bir kaşık şeker daha attı çayına. Ne de olsa sağlık bekçisi eşi onu izlemiyordu. Jimin birden gözlüğünü burnunun üstüne doğru ittirip gözlerini kısarak seslendi.

"Neye sıkkın canın?" Hemen anlamıştı zaten hayat arkadaşının tatsız olduğunu. Sadece işine odaklanması gerekiyordu ama yapamamıştı. Omuzları anında düşen Yoongi dudaklarını bükerek omuz silkmişti.

"Söyle hadi, bebeğim." Jimin üstelerken aslında üstelemese de eşinin çok içinde tutacağını düşünmüyordu.

Yoongi, onun ısrarı üzerine gülümsemesini tutamazken sandalyesinde biraz daha dikleşti ve Jimin'nin dikkatle yazdığı makaleye bakacakken Jimin bilgisayarının ekranını aşağı indirmişti. Onun bu aralar bu kadar meşgul olması Yoongi'yi daha çok korkutuyordu.

Yerinden kalkan Jimin, Yoongi'yi de yerinden kaldırıp kendisine çekti. Dudaklarına derin bir öpücük kondurup onu sıkıca sarmaladı. Bu sıkıntısının onunla ilgilenmediği için olduğunu sanıyordu, bu yüzden ona bu sıkı çalışması bitince aldığı parayla neler yapacaklarını fısıldamaya başladı.

Hayallerini usulca Yoongi'ye fısıldamaya başlamasıyla Yoongi daha çok korkmaya başladı.

"Yazdığım bu makale bilim dünyasında bir çığır açtığı zaman daha ünlü bir bilim adamı olacağım, Minnie. İlk başta yıllık iznini kullanırsın, sonrasında bilet bakmaya başlarız. İstediğimiz yere gidebiliriz. Belki de evimizi yenileriz veya tamamen taşınırız."

Kollarından çıkan Yoongi titreyen elleriyle ondan ayrılıp çayına biraz daha şeker attı. Anlamasını bekliyordu Jimin'in. Onun son zamanlarda ilgi göstermesinden daha ciddi bir kaygısı olduğunu. 

Onun güzel hayallerinden ve zekiliğinden, hayal dünyasının genişliğinden ve zeki bir bilim adamı olmasından.

"Tatsızlıkları şeker ile tatlandıramazsın." Bu sefer arkadan sarılan Jimin yavaşça ensesinden öptü eşinin.

"Korkuyorum, Jimin. Dünya artık yaşanacak kadar güvenli bir yer değil. Biliyorsun bugün birini daha elimizden kaçırdık." Jimin şimdi anlamıştı tatsızlığını.

"İnsanlar artık para veya onun alabileceği şeylerin peşinde değiller. Kalpleri köreldiği için başkasının hayallerine göz dikecek ve kendi zekaları yetmediği için başkalarını kıskanacak kadar iğrençler." Jimin eşinin mesleğinde zor zamanlar geçirdiğini biliyordu. Zihin polisleri ne kadar sıkı çalışsa da durum pek iyi sayılmazdı. Teknolojinin dünyayı ileriye taşıdığını sananlar onu yanlış kullanarak gittikçe dünyayı sona yaklaştırıyorlardı ama Jimin, Yoongi'nin dünyayı, dünyasını güzelleştirdiğini düşünüyordu.

"Bir zihin hırsızını daha kaçırdım. Bir çiftin hayallerini çaldı ve şimdi çift ayrıldı çünkü amaçsız olduklarını düşündüler. O şerefsiz kesin şimdi sevgilisiyle keyif çatıyordur."

Bu hırsızlığı ortadan kaldırmak için hiçbir önlem alamayan devlet sadece bu hırsızlığı önlemek için Yoongi gibi çalışanlar işe almıştı. Toplumun refahı için çalışmalar başlatmıştı.

Beyne yerleştirilen lanet ve çok fonksiyonlu bir çip ile insanların hayatlarını çalıyorlardı.

"Ne yani benim hayallerimi de çalacaklar diye mi korkuyorsun? Sonra ayrılacağımızdan, Bay Zihin Polisi?" Oyuncu bir edayla Yoongi'nin sırtında burnunu gezdiren Jimin, onun huylandığını bile bile devam etti yaptığı şeye.

"Zihnini de isteyebilirler, Jimin. Hatta seni kaçırıp sürekli ürettiğin fikirleri çalabilirler. Çok zekisin ve düşündüğün fikirler paha biçilmez." Yoongi felaket senaryosunu yazarken eşi sadece koca bir kahkaha atmıştı.

"Hadi ama, o kadar da değil! Beni korursun sen hem." Onu ciddiye almayan Jimin ondan ayrılarak Yoongi'den habersiz yazdığı Zihin hırsızlarının kullandığı çipleri etkisiz hale getirmek ile ilgili olan makaleye döndü. Gözlüğünü gözüne yerleştirirken kendi şekersiz olan çayını Yoongi'nin önüne koydu.

Jimin tatsızlıkları elbet şeker ile tatlandıramayacağını biliyordu. Yoongi'nin bol şekerli çayını önüne çekip bir yudum alırken sadece içindeki kaygıların ve tatsızlıkların geçmesini umuyordu. 

Çünkü hissediyordu.

Bu zamanda düşünenler ve karşı çıkanlar susturuluyor, zekiler zekalarını kullanmaktan çekiniyordu. Çünkü her an okları üstlerine çekmek isteyecekleri son şey bile değildi. Kimse bir şey yapamadıkları yaşamlarını çalan hırsızlara karşı koyacak cesareti gösteremiyordu. Susmayanların başına gelenleri gören diğerleri daha da yerlerine siniyorlardı. Jimin ise artık buna bir son vermek için gecesini gündüzüne katıyordu.  

Yoongi'nin yazdığı felaket senaryosu başına gelebilirdi. Bu çok fonksiyonlu çip ile yaptığı çalışmalar onun hayatını tehlikeye atacaktı. Makale yayılmaya başladığı an hem bu kadar zeki olduğu için hem de Zihin hırsızlarının işine taş koyduğu için kesinlikle büyük bir belada olacaktı.

Ama insanların refahı ve mutluluğu için bunu yapmak zorundaydı. Daha sonra eşi ile onları kimsenin bulamayacağı bir yere gitmeyi planlıyordu.

Her şeyin yolunda ilerleyeceğini kim söylemişti?

xxxx

Benim distopyama hoş geldin, girişi bırakıp kaçıyorum. Seni seviyorum.

From Ra xx

Take a look at me now.
I never really made you proud.
I've been floating on the clouds of black and grey.
So just leave me here like this.
Without a lovers goodbye kiss.
You know I'd only take the piss.
I'm going out of my mind.

mind thieves | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin