25

6.3K 304 48
                                    

Jungkook~

"Baba ben geri döndüm. Bilginiz olsun diye arıyorum arkadaşımın birkaç hafta ailesi gelmeyeceği için yanında kalacağım."

İzin vermeyecek olsa bile eve geri dönmeyecektim. Bu şans bir daha ayağıma gelmezdi, değil mi? Kendimce sırıtıp, babamın sesiyle kendime geldim.

"Peki oğlum."

"İzin vermeye- ne?"

"Adresi konum atarsan eşyalarını getireceğim."

Babamın kafasına bir şey düşmüş olmalıydı.

"T-tamam baba hemen atıyorum."

Telefonu kapatıp, adresi konum olarak attım. Min'e baktığımda götünü devirerek koltukta yatıyordu. Valizini alıp odamıza doğru çıkardım. Odasına ilk defa geldiğim için etrafı incelemeye başladım. Büyük bir elbise dolabı, komidini ve çift kişilik yatağı vardı. Çift kişilik? Sırıtıp, kendimce kahkaha attım. Etrafta biraz daha gezindikten sonra ayağıma batan şeyle duraksadım. Ayağımın altına baktığımda fotoğraf çerçevesi olduğunu gördüm. Elime alıp, fotoğrafa baktım. Fotoğraftaki kişi bendim? 2 sene önceki okuldaki bir fotoğrafımdı. Demek Min beni o zamandan beri seviyordu. Yanaklarımın kızardığını fark ettim. Bunca sene sevgim karşılıksız değildi. Düşüncelerimi bölen zil sesiyle aşağı doğru fırladım. Kapıyı açtığımda babamı karşımda gördüm.

"Getirdim, Jungkook-ah. Eğer arkadaşın müsaitse bizi tanıştırabilir misin?"

"Hayır baba. Şu anda uyuyor belki başka zaman?"

"Anladım, oğlum. Kendine dikkat et. Biliyorsun eğer zayıf bir hâlde eve dönersen annenden kurtulamazsın."

"Biliyorum, baba. Bunun için çokça yiyeceğim. Teşekkür ederim."

"İyi geceler."

"İyi geceler, baba."

Min Jung~ (Min'den devam ediyoruz.)

Gözlerimi açtığımda saatin 7.5 olduğunu gördüm. Tam gözlerimi kapatıp yeniden yatacağım sırada aklıma okula geç kaldığımız gelmişti. Etrafa baktığımda odamda olduğumu fark etmem zaman almamıştı. Vücudumda sarılı olan kolları kaldırmaya çalıştım. Sanki bir yere kaçacakmışım gibi sımsıkı sarılmıştı.

"JUNGKOOK! KALK GEÇ KALDIK!"

Birkaç mırıltısından sonra gözlerini yavaşça açtı. Yüzüme bakmadan saate baktığında sıçrayarak kalktı. Bu hâline karşı dudaklarım yana doğru kıvrılmış 32 diş gülmeme yol açmıştı. Daha fazla oyalanmamak için okul üniformamı alıp banyoya doğru yöneldim. Üzerimi hemen geçirip, gerekli birkaç bakımımı halledip banyodan çıktım. Gözüm saate gittiğinde 20 dakikamız kaldığını gördüm. Çantamı alıp, birkaç haftadır komidinin üzerinde duran unuttuğum telefonumu da aldım. Şansıma şarjı vardı. Direkt aşağıya doğru koşup kapıda bekleyen Jungkook'un yanına gittim.

"Okulda bir şeyler yeriz. Acele etmeliyiz."

Kafamı sallayıp, açtığı kapıdan çıktım. Büyük bir hızla ellerimden tutup koşmaya başladı. Hızına yetişebilmem için daha çok koşmam gerekiyordu. Caddeye çıktığımızda kalabalık olduğunu gördüm. Koştukça herkese çarpıyorduk. Çarptığımız kişilerden özür dileyip hızlanmaya başladım. Sonunda okulu gördüğümüzde yavaşlayıp dikkatimi hızlıca koşmaktan karışmış nefeslerimize verdim. Birkaç hafta önce beraber okula gittiğimiz ve yaşadığımız anılar aklıma gelmişti. İlk kez bu yolda ona karşı dürüst olmuştum. Dürüst olmama karşılık bana soğuk davranmıştı. Bunun nedenini öğrenmeden gittiğim için gerçekten merak etmiştim. Okulun içerisine yavaş adımlarla girmiştik. Ağzımı açıp, Jungkook'a dönüp soracağım sırada gözüme bize bakarak sırıtan Hoseok'u görmemle ağzımı kapattım. Kavga çıkmaması için Jungkook'un onu görmemesi gerekiyordu. Bu yüzden bana dikkat vermesi için boğazımı temizledim.

Daylight / Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin