3. Bölüm GERİYE KALAN SON ELF

25 1 3
                                    


Kraliçe Flea ve Dadı Gulia, prenses'i ve çiçeği alıp odadan çıktılar. Flea'nın yapacak hiçbir şeyi yoktu. Geride ne halkı kalmıştı ne de ailesi. Koridorlar boyunca koştular ve dışarıya açılan bir yeraltı mahzenine indiler.
Bu mahzen Kral Alon tarafından acil durumlar için yapılmıştı. Bunun gibi saldırılar daha öncede oluyordu ama bu saldırı gerçekten aralarında en çok kanın döküldüğü ve en haince saldırıydı.

Yeraltındaki tünellerde koşuyorlardı. Arkalarından bazı sesler duydular.
"Durun sizi aptallar!"
"Çiçeği bize verin!"

Adımları daha da hızlandı. Ama askerler onlardan daha hızlıydı.

Dadı Gulia'yı yakaladılar. Kraliçe biraz duraksadı.
"Beni bırakın!" dedi dadı.

Bırakmak zorundaydı koştura koştura yolun sonuna ulaştı. Yeraltından yerüstüne uzanan merdivenden yukarı çıkıp yukarı açılan kapağı kapattı. Askerler o kapakla biraz oyalanırken Flea birazda olsun uzaklaştı.
Uzaklaştığını farkedince yaşlı bir ağacın koruğuna saklandı.
Lumier kucağında, çiçek ise boş kalan elindeydi.

Ağlıyordu.
Gözyaşları çiçeğin üzerine düştü ve hiç beklemediği bir şey oldu.

Çiçek gözleri kör edercesine parlıyordu.
Flea uzaklaştı.
Çiçeğin bütün yaşam enerjisi Lumier'e doluyordu sanki.
Çiçeğin ışığı yavaş yavaş söndü. Flea koşarak bebeğinin yanına diz çöktü. Bebek uyuyordu. Yol boyunca ağlayan bebek birden derin bir uykuya dalmıştı adeta.
Çiçeğe baktığındaysa kurumuş ve soluk bir şey görüyordu.
Lumier artık çiçeğin bütün enerjisini içinde barındırıyordu.

Tam o sırada insan askerleri Flea'nın saçlarından tutup onu yerde sürüklediler.
Çiçeğin parıldamasını görmüş olmalıydılar, bu da onları buraya çekmişti.
"Bırakın beni! Bebeğimi rahat bırakın!"
diye çırpınıyordu Kraliçe.

Komutan Ronald:
"Bunu siz istediniz çiçeği ilk başta bize verseydiniz bunların hiçbiri olmayacaktı!"

"Çiçek Avalon'un yaşam enerjisini içinde barındırıyor eğer size verseyd..."

Sözünü bitiremeden öldürmüşlerdi zavallı kraliçeyi.
Geriye sadece o kalmıştı. Lumier.

Komutan bebeği es geçerek yerde gördüğü kırık saksının yanına gitti.
"Ee çiçek nerede?"
diye sordu yanındakilere.
"Size söylüyorum aptallar!"
diye bağırarak yineledi.

Askerlerden biri öne çıkarak:
"Komutan korkarım ki burada aptal bir elf bebeğinden başka bir şey yok!"
dedi ve komutan askere sert bir tokat attı.
"Bebeğin işini bitirin." dedi Komutan Ronald.
"Geride tek bir elf kalmamalı!"
diyerek uzaklaştı Komutan.

O an orada iki asker ve bir elf bebeğinden başka kimse yoktu. O sırada aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"Hadi, ne duruyorsun? Komutanı duydun!"
"Bunu gerçekten yapacak mıyız?"
"Yapmazsak ne olur biliyorsun!"
"Gizleyemez miyiz? O daha bir bebek."
"Başka bir yolunu bul o zaman!"
"Peki şöyle yapalım, bebeği güvenli bir yere götürelim, sonrada komutana öldürdüğümüzü söyleriz."
"Ama..."
"Bir bebek katili mi olmak istiyorsun?"
"İstemiyorum ama... neyse dediğin gibi olsun."

Askerler bebeği alıp orman perilerinin yaşadığı sakin, cıvıl cıvıl bir meşe ormanına götürdüler.
"Burası onun için güvenli. Hadi gidelim."

Orman perileri; ufak, hatta ufacık kanatlı birer türdü. Avalon'un Rinaya kıtasında bir Meşe ormanında yaşıyorlardı. İyilik sever ve sevecan olan orman perileri. Sevgi ile beslenirlerdi.

Lumier kendi türünün geriye kalan tek kişisiydi. Meşe ormanında tek başınaydı. Ağlıyordu.
Yakınlarda uçuşan yaşlı bir peri onun ağlama sesini duydu ve yanına sokuldu.

"Aa, bir elf bebeği! Ne işin var senin burada küçüğüm."

ELF 1: Element KoruyucusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin