Park Jimin
Taehyung ile konuştuğumuzda göreve devam edeceğini söylemişti. Kimse kararına karşı gelememiş ve tek kelime etmemişti. Oyun sahibi yeni bir bölüm oluşturmuş ve buraya virüs bulaşmaması için bütün önlemleri almıştı. Açıkçası önlemlerine güvenememiş ve tedirgince görevi kabul etmiştim. Görev yerimiz biraz karmaşıktı. Bölümde ayrı ayrı kategoriler bulunmaktaydı ve her kategori de birbirinden farklı kasabalar vardı. Şimdilik üç kategori seçmiş ve kişi dağılımı yapmıştık. Namjoon Yoongi ile ilk kategoriye yani büyülü kasaba adlı yere gidecekken, Hoseok ve Taehyung 1978 yıllarına ait bir kasabaya gideceklerdi. Seokjin ve ben ise modern kasaba adlı yere gidecektik. Seokjin ile gideceğimiz yer yıl 2015'lerde bulunan bir kasabaydı ve o yer diğer kategorilere göre daha büyüktü.
Oyun sabibi sayesinde bölüme gönderildiğimizde kasabaya girmeyi başarmıştık. Seokjin benim önümde yürüyor ve her tarafı ustaca inceliyordu. Ben de ona ayak uydurmaya çalışsam da etrafıma boş boş bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Seokjin etrafına baktığında bu şekilde daha uzun süre burada vakit kaybedeceğimizi söylemişti. Haklıydı da. Burası gerçekten çok büyük bir kasabaydı. "Jimin, ayrılıyoruz." dediğinde boş kasaba da sesi yankılanmıştı. "Sen sol tarafa bak ben de sağa bakacağım. Fazla uzaklaşma ve bir şey olursa seslensen de duyarım." Ses yankı yaptığı için rahatça duyması normaldi. Onu onayladığımda sol tarafımda ki ara sokağa girmiştim.
Bir süre sonra baya bir yeri incelemiş fakat hiçbir sonuç bulamamıştım. Seokjin'den daha fazla uzaklaşmamak için döneceğim sıra da bir şey dikkatimi çekmişti. Hemen yanımda ki evin camları parlıyordu ve sanki beni oraya çağırıyordu. Işıkları yanıp sönmüş ve tekrar tümüyle yanmıştı. Seokjin hala görünürdeyken gitmek için hareketlediğim sıra da bir şey beni engellemişti. Evin kapısının önünde gördüğüm bedenle gözlerim kocaman açılmıştı.
Karşımda bana elini uzatan kişi Jungkook'tan başkası değildi. Bir adım gerilediğimde kaşlarını çatmış ve elini indirmişti. Kafasını eve çevirdikten sonra bana döndüğünde gözlerinin parladığını görmüştüm. "Jimin," diye seslenmişti. "Benimle gel." Kafamı sağa sola sallayarak onu reddettim. Yaptığım harekete karşı sinirlenmiş ve kollarını göğsünde birleştirmişti. "Seni öldürecek değilim Jimin." Öldürmeyeceğini bilsem de korkuyordum. "Neden gelmemi istiyorsun?" Soruma karşı evi işaret etti. "Burada görmen gereken bir şey var," kapı açıldığında loş ışıklı koridoru görmüştüm. "Jimin, oyunu tamamlamanıza yardım edemedim. Küçükte olsa bir iyiliğimin dokunmasını istiyorum." Gözlerim dolmuştu. Kendini suçlu hissediyordu ve ölmüş olsa dahi yardım etmek istiyordu. Kafamı salladığımda gülümsemiş ve benden önce eve girmişti. Peşinden ilerlediğimde ve koridoru geçtiğimiz de kocaman salon karşılamıştı bizi. Salonun içinde üç tane oda bulunmaktaydı. Mutfak salonla birleşikti. Jungkook'un gösterdiği ikinci odaya girmiştim. Girdiğim oda çalışma odasına benziyordu. "Bilgisayar." Demesiyle masaya ilerlemiştim. Deri koltuğa yerleştiğimde bilgisayarı da açmıştım. Şifresiz olması şaşırtsa da bunu umursamadan dosyalara baktım. "Jungkook hangisi?" Jungkook yanıma geldiğinde parmağıyla bir dosya göstermişti. "Aç onu." Dediğini yapmış ve dosyayı açmıştım. Dosya da birkaç tane video vardı.
İlk videoyu açtığımda karşıma Jungkook çıkmıştı. Video da suratı asık değildi ve kameraya kocaman gülümsüyordu. Oyun sahibinin sesine benzettiğim bir ses konuşmuştu. "Jeon Jungkook," dediğinde Jungkook kamera da görünmeyen adama bir kağıt uzatmıştı. "Onu yenebileceğinize emin misiniz Bay Jeon?" Jungkook emin bir sesle cevapladı. "Kesinlikle! Bu işi elime yüzüme bulaştırmayacağımı size temin ederim bayım." Adamdan bir süre hiçbir ses gelmemişti. Jungkook tedirgince kameraya bakmış ve tekrar gülümsemişti. "Bilgilerinizi aldım Bay Jeon, yarın tekrar gelin ve diğer arkadaşlarınızla birlikte sizi oyuna alayım." Daha sonrasında Jungkook kameranın arkasında ki adamla el sıkışmıştı.
Video bittiğinde yanımda Jungkook mırıldandı. "Elime yüzüme bulaştırdım." Bakışlarım onu bulduğunda yüzünde ki ifadeyi anlayamamıştım. "Elinden gelen her şeyi yaptın Jungkook, sen bir kahramansın." Şaşkınlıkla bana baktığında ona gülümsedim. "Teşekkür ederim, Jimin. Ona iyi bak lütfen." Başımla onayladım ve kafamı bilgisayara çevirdim. Dosya da Jungkook dışında iki kişinin videosu vardı. Birisi Taehyung diğeri ise Namjoon'du. Videoları izledikten sonra Jungkook bana başka bir dosya gösterdi. Dosyaya tıkladığımda ekran bir anda kararmıştı. Geri açmaya çalışsam da bir işe yaramamıştı. Umutsuzca koltuktan kalktığımda dışarıdan gelen sesler kulaklarıma ulaşmıştı. "Gitmen gerek, Jimin." dedi uyarıcı bir sesle. "Diğerlerine de söyle burayı ama beni gördüğünü Taehyung duymasın olur mu? Zaten yıkılmıştır daha da kötü olmasın." Gözyaşlarımı tutamayınca Jungkook kaşlarını çatmıştı. "Ağlamayı kes ve git Jimin." Zar zor gülümsediğim de o da gülümsemişti. "Son bir şey söylemek istiyor musun?" dedim zorlanarak. Kafasıyla onayladı ve gözlerini yere sabitledi. "Taehyung," dediğinde tekrar Seokjin'in sesini duymuştum. "O yalnız kalmaktan çok korkar, ben olmayınca odasına kapanıp saatlerce ağlamıştır. Ona destek ol ve yanlış bir şey yapmasına izin verme." Gözyaşlarım akmaya devam ederken Jungkook yavaş yavaş kayboluyordu. "Dikkatli olun Jimin."
Ve kayboldu.
Seokjin'le birlikte eve geldiğimizde bizi Hoseok karşılamıştı. Taehyung odasında uyurken onunla konuşmak istesem de diğerlerini de beklemiştim. Hepimiz salonda toplandığımız da onlara bugün olan her şeyi anlatmıştım. Başta şaşırmış ve inanamış olsalar da bulunduğumuz yeri hatırlayınca bir şey dememişlerdi. Hoseok, "O halde yarın o bölüme mi gideceğiz?" diye sorduğunda Namjoon onu cevaplamıştı. "Bilgisayar kapandığına göre aradığımız kişi fark etmiştir. Oraya gidersek bir tuzağa düşebiliriz." Yoongi'nin homurdanmasını duyunca bakışlarım onu bulmuştu o ise ona baktığımı görünce kafasını bana çevirmişti. Gözlerimiz buluşunca gerginlikle bakışlarımı yere indirdiğimde bakışlarını çektiğini hissetmiştim.
Onlar konuşmaya devam ederken ayağa kalmış ve adımlarımla Taehyung'un odasına ulaşmıştım. Odasına girdiğimde yatakta oturur pozisyonunda yastığına sarılan bir Taehyung görmeyi beklemiyordum. "Taehyung?" Seslenmeme karşı kafasını kaldırmış ve bana bakmıştı. "Efendim Jimin?" Sesi kısık çıkmıştı. Yatağının diğer ucuna oturduğumda yastığını biraz daha aşağı çekmiş ve gözlerini parmaklarına indirmişti. "Seni görmeye geldim." Ona ne söyleyeceğimi ve onu nasıl rahatlatacağımı bilmesem de yanına gitmek istemiştim. "Teşekkür ederim Jimin ama yalnız kalmak istiyorum." dediğinde umursamadan daha çok yaklaştım ona. "Yalnız kalmana izin vereceğimi mi sanıyorsun?" dedim yanaklarını avuçlarıma hapsederek. Yüzü soğuktu, üşümüş gibiydi. "Jimin," fısıltıyla konuşmuş ve elini kalbine koymuştu. "Burası," dediğinde bir damla gözyaşı elime ulaşmıştı. "Çok acıyor."
Taehyung'la konuşurken ağlamam onu kötü etkileyeceğini bildiğim için kendimi tutuyordum. Fakat o karşımda ağlarken ve acı çekerken ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum. "Biliyorum, Tae." Kelimeler beni terk etmişti sanki. Konuşmak istiyor fakat cümlemi tamamlayamıyordum. Taehyung konuşmak için benden önce davranmıştı. "Hep onun yanında olacağımı ve elini sımsıkı tutacağıma söz vermiştim. Elleri tutmam için yalvardı ve ben duyamadım, Jimin. Bana çok kızmıştır, hem de çok fazla. Kızdığında onu öper ve sakinleştirirdim. Şimdi ise kokusunu da alıp götürdüğü yastığını öpüyorum." Dayanamamış ve gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Taehyung ellerimi yüzünden çektiğinde elimin tersi ile gözyaşlarımı silmiştim. "Jungkook bir kahramandı." dedim usulca. Taehyung şaşkınlıkla bana baktığında sözümü tamamladım. "O bir kahramandı Taehyung. O birçok insanın yapamayacağı şeyi içinde büyüyen sevgi sayesinde yaptı. Kendini onun yerinde düşün. Sen olsan onun için kendi canına kıymaz mıydın?" Kafasını hızla sallamıştı. "Kıyardım." dedi kararlılıkla.
"Kendini toparlaman gerek Taehyung. Toparlanman zor olacak biliyorum ama Jungkook için bunu yapmak zorundasın." dediğimde anlamadığı belli edercesine suratıma bakıyordu. "Jungkook'un intikamı için kötü karakteri öldüreceğiz. Bunu tek başına yapmayacaksın, hep birlikte yapacağız." Gözlerinin parladığını görmemle saniyesinde kollarını boynuma dolamıştı. Sarılmasına karşılık verdiğimde bizi ayıran kapı sesi olmuştu. Hoseok içeri girdiğinde biz de toparlanmış ve ona dönmüştük.
"Gidiyoruz, çocuklar. Eşyalarınızı hazırlasanız iyi olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game over | yoonmin ✓
Fanfiction[yoonmin & taekook] "Jimin," dedi zihnimde ki ses. "Oyunumun bir parçası olduğun için sana minnettarım." Dediklerini anlayamıyordum. Ne oyunundan bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Unuttun değil mi? Ben de öyle tahmin ediyordum zaten. Burası...