Park Jimin
"Pekala, her şey tamamsa gidiyoruz." Seokjin konuşmasının ardından oyun sahibi ile görüşmüş ve gideceğimiz yerleri ayarlamaya başlamıştı. Gideceğimiz yer kocaman bir ormandı ve oyunun yeni güncel bölümüydü. Herkes ormanın bir kısmına ışınlanacak ve Virüs'ten bir şey bulana kadar arayacaktı. Takımlar yine iki kişi şeklinde olmuş ve bu kişiler; Namjoon'la Hoseok, Taehyung'la Seokjin, ben ve Yoongi'ydi. Zaman kaybetmeden yerleri seçmiş ve saniyesinde ormana ışınlanmıştık. Ormanı incelediğimde dediklerine hak vermiştim. Orman öyle büyüktü ki orta yol bulsak bile takımı birleştirmemiz zor olurdu. Yoongi beni boşverip önden ilerlediğinde peşine takılmış ve etrafımı incelemeye devam etmiştim. "Silahını aldın mı Jimin?" dediğinde başımı sallamıştım. Arkası dönük olduğu için görmediğini fark etmiş ve yaptığım salaklığa kızmıştım. "Evet, aldım." dedim rezilliğimi fark ettirmeden. Tabancasının sürgüsünü çektiğinde koca ormanda sürgü sesinin yankısından başka bir ses duyulmamıştı. Ben de ona ayak uydurarak tabancamı elime almış ve sürgümü çekmiştim.
Takımımızda en iyi silah kullananlar Seokjin ve Hoseok'du. Onlara göre ustaca silah kullanan kişi Jungkook'du. Bize hava atmak için yaptığı gösterileri ağzım açık izlemiştim. Silahını öyle kusursuz kullanıyordu ki kurşunların hiçbiri istemediği bir yere çakılmıyordu. Jungkook'u hatırlayınca dalmış ve önümde ki bedene çarpmamla kendime gelmiştim. Yoongi'den duyduğum sinirli homurtularla geri çekilmiş ve başımı eğmiştim. "Jimin, sesi duydun mu?" dediğine karşı başımı kaldırmış ve anlamsız bakışlarımı Yoongi'ye sunmuştum. "Ne sesi?" Ani rüzgârla korkmuş ve Yoongi'ye yaklaşmıştım. "Bir kız sesi duydum. Çığlık atıyordu." Yoongi'ye baktığımda gözleri kocaman açılmış önüne bakıyordu. "Ben bir ses duymadım, Yoongi." Kafamı sağa sola çevirdim ve etrafıma bakındım. Ne bir şey görüyordum ne de duyuyordum. Bu çok sürmemişti tabii. Yoongi'nin bahsettiği çığlık sesini duyduğumda yanımda ki bedenin koluna tutundum. "Bu kız da kim?" Aynı sesi duyduğumu anlamıştı. Adımlarını sesi duyduğumuz yere atmaya başladığında ben de kolundan tutunduğum için peşinden sürükleniyordum.
Çok yakınımızdan bir ses duymuştuk. Aynı kızın sesiydi fakat bu defa gülüyordu. Gülüşü korkunçtu ve istemsiz kulaklarımı kapatmıştım. Ellerimi kulaklarımdan çekmemi sağlayan şey Yoongi'nin bizi çalıların arasına fırlatması olmuştu. Hemen yakınımda ki surat bana bakmıyor dim direk karşısına bakıyordu. Yine bir çığlık sesi duymuştum. Fakat bu ses kıza ait değildi. Bu ses... Taehyung'a aitti. Kafamı aniden sola çevirdiğimde Taehyung'u görmüştüm. Çalılardan kurtulup yanına gitmek istemiş ve bedenimi kaldırmaya çalışmışken Yoongi'nin beni tutmasıyla amacıma ulaşamamıştım. Belime attığı eli sıkılaşmış ve beni bulunduğum yere hapsetmişti. "Ne yapıyorsun, Yoongi? Bırak beni." diye sitem ettiğinde sessiz olmamı söylemişti. Taehyung orada öylece dururken neden yanına gitmeme izin vermiyordu? Kızın bu defa kahkaha seslerini Taehyung'un olduğu yerde işitmiştim. Dibinde gibiydi ama kızı göremiyordum. Taehyung titreyen bedenini durduramamış ve yere çökmüştü.
Kız bir kez daha güldüğünde Taehyung çığlık atmaya başlamıştı. Neler olduğunu ve kızın nerede olduğunu anlayamamıştım. Taehyung gözlerini açtığında gözlerim kocaman açılmıştı. "Gözleri..." dedim fısıltıyla. Yoongi de anlamış ve başını sallamıştı. "Kız Taehyung'un içinde." dedi rahatlıkla. Taehyung'un gözleri sarıya dönmüş ve göz küresinin kenarları kızarmıştı. Dudakları belirli belirsiz oynuyor ve titremekten başka bir şey yapamıyordu. "Ne yapacağız, Yoongi?" Endişeyle fısıldamış ve Taehyung'dan bakışlarımı bir saniye olsun çekmemiştim. "Biz bir şey yapamayız," demişti. "Taehyung'un bir şey yapması gerek." Taehyung ne yapabilirdi ki?
"Taehyung ne yapabilir, Yoongi?" dediğimde cevabımı biraz geç vermişti. "Kız Taehyung'un beynine hakim olmaya çalışıyor. Buna izin verirse kontrolü tamamıyla ele alabilir. Taehyung'un kendini ona açmaması gerekiyor, eğer açarsa kaybeder." İşler karışıyordu. İşler gittikçe karışıyordu. "Onu öldürür mü?" dedim titreyen sesime hakim olamadan. "Öldürebilir de işkence de çektirebilir." Taehyung'un dudakları kıpırdadığında onun sesini değil de kızın sesini duyuyordum. "Zayıf bir beden... Demek sevgilin öldü. Ah, zavallı şey çok acınasısın." dedi ayağa kalktığında. "Seni de onun gittiği yere mi göndersem?" Bu defa duyduğum ses Taehyung'a aitti. "Lütfen..." dedi göz kapaklarını birkaç saniye kapadığında. "Yoongi bir şey yap. Onu öldürecek!" Yoongi gözlerini kapatmış ve suratı düşünceli bir ifadeye bürünmüştü.
Taehyung'un konuşmasıyla ikimizin bakışı da ona dönmüştü. "O benim için öldürüldü. Aptallık yapıp onun intikamını almadan ölemem! Bana istediğini yapamayacaksın küçük kız!" Bağırmasıyla içinden beyazlar içinde bir kız çıkmıştı. Kızın saçları dağınık ve kumral tonlarındaydı. Üstünde ki beyaz elbise toprak ve kan izleriyle doluydu. Taehyung küçük demekte haklıydı çünkü kız 10 yaşlarında duruyordu. Kız mızmızlanarak konuştuğunda ürpermiştim. "Seni ucube! Bunu ödeyeceksin!" Kızın kaybolmasıyla Yoongi elini belimden çekmişti. Çalılardan kurtularak yere yığılan Taehyung'a ulaştığımda bayıldığını anlamıştım. Yoongi yanımızdan ayrılmadan önce son kez konuştu. "Taehyung'u eve götür, ben Seokjin ve diğerleriyle iletişime geçeceğim." Onu başımla onaylamış ve hızlı davranarak oyun sahibiyle iletişime geçmiştim.
Aklıma takılan soruyla meraklanmıştım; Seokjin Taehyung'la birlikte değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game over | yoonmin ✓
Fanfic[yoonmin & taekook] "Jimin," dedi zihnimde ki ses. "Oyunumun bir parçası olduğun için sana minnettarım." Dediklerini anlayamıyordum. Ne oyunundan bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Unuttun değil mi? Ben de öyle tahmin ediyordum zaten. Burası...