♧Davetsiz Misafir♧

98 9 30
                                    


Okyanus gözlerini açtığında vakit gece yarısıydı. Yolda arada geçen araçlar dışında etraf sessizdi. Başını çevirip etrafına baktığında şehrin daha kalabalık bir ilçesine geldiklerini fark etti. Şu ana kadar hep ıssız ve ağaçlık alanlardan ilerlemişlerdi lakin şu an devasa gökdelenleri ve arada evlerden dışarı süzülen ışıkları görebiliyordu. Kafasını çevirip Bay Sessiz'e bir bakış fırlattı. Genç adam bunu mavi irisleri ile yakaladı ve yavaşça başını salladı.

Bay Sessiz tuhaf bir şekilde gergindi. Gözleri sürekli olarak etrafı tarıyor ve ön aynadan bakarak arkasındaki yolu gözlüyordu. Genç kız bir şeylerin yanlış olduğunu hissetti. Normalde Bay Sessiz sakinliğini koruyan birisiydi ve geçen günlerde ağladığına tanık olduktan sonra tekrar böyle telaşlanması onu endişelendiriyordu. Ana yoldan ayrıldı ve daha sakin bir yola girdi. Gökdelenler ve yüksek binalar hala gözükse de etraf boş ve sessizdi..

Genç adam gözlerini kısa süreliğine aynaya çevirdi ama o sırada Okyanus'un tiz çığlığı dikkatini dağıttı. Gözlerini panik ile yola çevirdiğinde tam karşısında bir figürün durduğunu fark etti.

Ama direksiyonu kırmak için çok geçti. Eğer direksiyonu kırarsa yoldan sapacaktı ve daha büyük bir kazaya neden olacaktı. Okyanus hemen yanındayken bunu yapamazdı. Tek çare olarak yolun ortasındaki kişiye doğru çarpmaya hazırlandı.

Ancak çarpışma beklediği gibi olmadı.

Figür bir direk gibi yerinden kıpırdamadı. Araba kendisine doğru çarptığında, araç bir ağaca çarpmış gibi ön tarafının zedelenmesine neden oldu.

Bay Sessiz ve genç kız öne doğru savruldu ama emniyet kemeri sayesinde geri koltuklarına yapıştılar. Genç kız neye uğradığını şaşırarak kafasını kaldırdı ve etrafına bakındı. Neler olduğunu çözmeye çalışıyor gibiydi.

Yeşil gözleri arabanın kime çarptığına bakmak için etrafı gözledi. Ancak karşısındaki görüntü ile karşılaştığında tüm kanının bedeninden çekildiğini hissetti. Kırmızı irislere sahip gözler öfke açlıkla kendisine bakıyordu. Tuhaf ve fazlasıyla rahatsız hissediyordu. Bay Sessiz yavaşça kafasını kaldırdı ve Okyanus'un aksine olayın ciddiyetini daha sonradan kavradı. Bay Kırmızı yolun ortasında hiç kıpırdamadan duruyordu. Sanki kendisine bir araç çarpmamış gibi olduğu yerde duruyordu. Üstündeki siyah ceketini düzeltti. Uzun ve güzel parmaklarını pantolonunun cebine soktu ve yavaşça geri çekilip Okyanus'un durduğu kapıya doğru ilerledi.

Genç kız panik ile emniyet kemerini kilidinden çıkarmaya çalıştı. Bay Sessiz ile şokun etkisiyle donup kalmış ve ne yapacağını şaşırmıştı.

Bay Kırmızı anlaşmalarını kendisi uygulamazdı. Onun anlaşmalarında maddeler ve yükümlülükler yerine getirildiği sürece anlaşmanın nasıl veya ne zaman sona ereceği pek umurunda değildi. Ancak nedense Okyanus'un ruhunu almak için acele ediyor hatta Bay Sessiz'i takip edecek kadar ileri gidiyordu. Yamulmuş olan aracın kapısını hiç zorlanmadan kendisine doğru çekti ve kapıyı rahatlıkla kaldırıp yolun diğer ucuna attı.

Havadaki soğuk anında aracın içini doldurdu ve Okyanus yanaklarının ısı kaybettiği hissetti.

Neden korkuyordu bilmiyordu. Ama karşısındakinde korkunç bir tanıdıklık hissi vardı. Onunla daha önce karşılaşmış gibi hissediyordu. Bay Kırmızı emniyet kemerini tuttu ve tıpkı kapıyı çekip attığı gibi hiç zorlanmadan bir kenara fırlattı. Elini Okyanus'un koluna geçirdiğinde genç kız istemeden küçük bir çığlık attı. Bay Kırmızı genç kızı kendisine doğru çekerken fazladan bir kuvvet ile karşılaştı ve bu, onu şaşırttı.

Kızıl irislerini yavaşça kaldırıp baktığında Bay Sessiz'in kendi kolunu tuttuğunu gördü.

Gözleri yalvarırcasına ve acı içinde bakıyordu. Kızıl irisleri yavaşça kaydı ve genç kıza baktı. Okyanus titreyen alt dudağı ve korkmuş gözleri ile etrafını kolaçan ediyordu.

Bay Kırmızı içinde bulundukları durumdan zevk aldı. Daima korku ve acıdan beslenen bir iblis olmuştu ve şu anki duygular onun istediğinden çok daha fazla miktardaydı.

Genç kızı kendisine doğru zorlanmadan çekti, bu hareketi ile Okyanus zorla arabadan çıktı ve ayakta tam olarak durabilmesi için biraz zaman geçti. Nedenini bilmiyordu ama ölecek gibi hissediyordu. Kolunu tutan adamın, insan olmadığını ve celladı olduğunu biliyordu. Nefes alış verişleri hızlanırken gözlerini Bay Sessiz'e çevirdi. Genç adam hızla emniyet kemerini çıkardı ve kapıyı zorlayıp açtı. Hemen Bay Kırmızı'nın yanına geldi ve soran gözlerle baktı.

Bay Kırmızı zehirli ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Biliyorsun, normalde anlaşmanın uygulanış şekillerine karışmam."

Gözleri ile Okyanus'u süzdü ve hoş olmayan bir gülümseme belirdi yüzünde. "Ama duygularını sevmedim."

Boşta kalan elini yavaşça genç kızın yanağına sürttü. "Anlaşmamızda daima acı içinde olacağın ve onu tekrar kollarının arasında tutana kadar vazgeçmeyeceğini söylemiştin. Şu ana kadar dokunamamamın sebebi buydu. Ama artık buna gerek yok."

Narin elleri çirkinleşti, büyüdü ve birer pençe halini alıp genç kızın suratını sardı. Kızıl saçlarının rengi soluklaştı ve yapış yapış hale geldi. Gülümsediğinde dişlerinin birer birer keskinleştiği ve ağzını her açtığında ölüm kokusunun yayıldığı fark ediliyordu.

Genç kız korku için de soluklandı. Onu tanıyordu. Emindi.

"Biliyorsun Bay...Sessiz. Çocukluğundan itibaren masum kalan çok az ruh vardır. Hepimiz günahlar işleriz. Bazı ruhlar çok basit günahlar işler ve bu o kadar da sorun değildir. Ruhları hala yenebilecek tazelik ve saflıktadır. Lakin bir de senin gibiler var."

Sakin sesi görüntüsü ile uyuşmuyordu. Keskin tırnaklarını Okyanus'un yüzüne bastırdı ve yavaşça kızın çenesine doğru ilerleyerek çizik attı. Genç kız başını çevirip kurtulmak istedi, hatta neredeyse bağırıp yalvaracaktı da. Ama bu durumda bunun kendisine fayda etmeyeceğini biliyordu. Zihnin köşesinde paslanmış bir anıda küçüklük halini görüyordu ve de hemen arkasında kendisini rehin tutan adamı. Ağladıkça daha mutlu olduğunu ve ruhunun daha da yenilesi olduğundan bahsetmişti. Bu yüzden kendisini tuttu ve gözyaşlarının akmaması için büyük bir savaş verdi. Bay Sessiz ilerleyip genç kızı iblisin kollarından ayırmak istiyordu. Hatta bunun için bedenini ileri savurmak istemişti ama hareket ettirememişti.

"Senin gibi kurtulamayanlar."

Bay Kırmızı kızıl irislerini kaldırdı. "Ama artık neşelenebilirsin. Sonuncu ruh hemen ellerimin arasında ve hem ruhunun hem de etinin kokusu beni baştan çıkarmaya yetiyor."

Hoş olmayacak bir şekilde kıkırdadı.

"Belki de bana hep olgun olmayan meyveleri getirmişsindir."

İğrenç bir konuşmaydı. Ancak Bay Sessiz'in yaptığı buydu. 99 tane çocuk avlamıştı. Ruhları temiz, kalpleri saf ve etleri yumuşak olan. Hepsinin canlı canlı yenmesine tanık olmuştu. Bay Kırmızı'nın keskin dişlerinin yavaş yavaş parmaklarını kopardığına sonra ayakları yediğine tanık olmuştu. Tüm bunları çocuklar acıyı hissetsin diye yavaş yavaş yapmıştı. Bazen derilerini soyuyor parmaklarını canlı derinin üstünde gezdiriyor ve atılan çığlıklar ile de varlığını doyuruyordu.

Genç adamın kalbi sıkıştı. Okyanus'u o durumlardan herhangi birinde düşünmek canını yaktı.

İlerlemek için kendisini zorladı. Yapma mecburiyetindeydi. Bay Kırmızı omuzlarını silkti ve arkasını döndü. "Doyduğum an anlaşman bitecek ve istediklerine sahip olacaksın."

Genç kız iblisin kollarının arasında çırpınmaya başladı. Yanaklarındaki çiziklerin acısı gittikçe derinleşiyor ve sanki fırında kızartılmış bir demirin çenesinden aşağı indiğini hissediyordu. Bay Kırmızı'dan korkuyordu. Elleri ile yüzündeki ve bedenindeki pençeleri çekmeye çalıştı. Ama çabaları ve çırpınışları boşuna ve faydasızdı.

Bay Sessiz gözlerini genç kıza çevirdi. Kendisinden yardım istemesi lazımdı. Sadece 'yardım et' diye çağrıda bulunsa kendisini tutan kuvvet gevşeyecekti. Biliyordu çünkü o zaman da bu şekilde kurtulmuştu. Lakin kopuk dili ile anlamsız sesler çıkarmaktan başka hiçbir şey yapamadı.

Bay SessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin