Yarıya kadar açık olan perdeyi biraz daha aralayıp dışarı baktım, güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyordu. Hep bu saatlerde havaalınından kalkan uçakların sesine uyanıyordum, bu uçaklar yarım saat arayla geçiyordu. Rötar yapmış olacak ki her zamankinden 17 dakika sonra uyandım. Bu saatleri seviyordum.
Şehrin en ücra köşesinde oturmak benim fikrim değildi ama gitgide sevmeye başlamıştım. Annem başka bir adamla evlendiğinde babamı yalnız bırakmamamı istemişti. Uzun süre psikolojik sorunlar yaşamıştı ve ayık kalmakla arası pek iyi değildi. Kendi kendine konuşan, varlığını hissedemediğim bir adama dönmüştü yıllar geçtikçe. Sürekli elinde bir kalem küçük küçük notlar alıyordu. Bir keresinde sorduğumda, bildiğimiz herşeyi unutacağımızı ve bize bu notların yardımcı olacağını söylüyordu. Köşe yazarlığını da asla bırakmıyordu, bu işin onun için var olduğunu iddia edip kendinle hep övünüyordu.
Mutfağa geçip sabah haberlerini açtım, bir yandan da atıştıracak birşeyler arıyordum. Son zamanlarda hayvan saldırılarının çok arttığını söylüyordu spiker. İnanmıyordu tabii kimse. Doğaüstü varlıkların olduğunu biliyorduk, sadece görmüyorduk. Geçen gün şehirdeki bir bara gittiğimde yaşlı bir amca "Filmlerde gördüğümüz zombiler gerçek oluyor, hepimiz cehennemi boylayacağız." dediğinde herkesin alaycı şekilde güldüğünü hatırlıyorum. Başka biri ise vampirlerin olduğunu iddia ediyordu. Benim kafamda kurduğum olağan dışı yaratık ise bir devdi, insan gibi görünen ama ilkel, 3 metre boyunda adamlar. Bundan babama bahsettiğimde gerçek olanın gözle görülür olduğunu söylemişti. Yine de bu olanlara kendimce bir açıklama getirmek istiyordum.