8

2.2K 235 60
                                    

Enjoy every moment.
(Her anın tadını çıkar.)

~

Kanatlarım sınırlarını zorluyordu. İki beden taşımak zor olmalıydı. Ama taşımak zorundaydı. Orada olmazdı.

Annemi bulduğumda yıkılmak ne? Ölmüştüm resmen. Çünkü yüzünde ve vücudunun birçok yerinde derin yaralar vardı. Darp edilmişti annem. Ama normal değil. Resmen ellerine ne geçerse vurmuşlardı. Ne için? Neden? Bunun asla ama asla mantıklı bir sebebi yoktu. Darp etmenin nasıl mantıklı bir sebebi olabilirdi ki zaten.

Ama benim kendimce çok mantıklı bir sebebim vardı. Annemi bu hale getirenleri yaşatmak ne kelime, öldürmekten beter edecektim. Bunu çoktan hak etmişlerdi.

Yeryüzüne yaklaşırken annemden duyduğum mırıltılarla kucağımda yatan küçük ve masum bedene baktım. O bunları hak etmemişti.

"Anneciğim iyi misin? Ağrın çok mu fazla. Merak etme seni en iyi şifacılara götüreceğim. Emin ol anne bundan. Ne olursun bırakma bizi."

Yalvarır tonda çıkan sesimle annem kısık gözleriyle bana bakmıştı. Onun o güzel açık gri gözleri...

Adımlarımı Sağlık ve Hekimlik Tanrısı Seokjin ve Sağlık Tanrıçası Jimin' in binasına yönlendirmiştim. Görenler peşime takılıyor bazıları da aileme haber vermeye gidiyorlardı. Uçarak daha hızlı gidebilirdim ama kanatlarımın daha fazla gücü yoktu uçmak için.

Binaya girmemle yanıma Jimin ve Seokjin gelmişti. Duymuş olmalıydılar geldiğimi. Onlarla annemin esir alındığı gün masada karşılaşmıştım ve hepsiyle tanışmıştım.

Annemi yatırdığım beyaz çarşaflı yatağın yatırmamla beraber bazı yerleri kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü bile.

Beni odadan çıkardıklarında titreyen çenemi ve dolan gözlerimi daha fazla tutmadan ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra. Bağıra bağıra. Arkamdan biri sarıldığında burnu boynuma değiyordu. Başımı hafif çevirdiğimde bulanık görüşüme rağmen Jimin olduğunu anlamıştım.

Şu an birilerine ihtiyacım vardı. İçimdeki yarım kalan yaralı çocuğu iyileştirecek birilerine. Ama benden de önemlisi annem vardı. Jimin onun yanına gitmeliydi ve annem yaşamalıydı.

Kendimi iyi olduğuma ikna edip Jimin' i annemin yanına gönderdiğimde kapı çarpılarak açılmıştı. Babam kızarmış gözleriyle üstüme yürürken hiçbir kaçma durumunda bulunmamıştım. Hakkı vardı çünkü.

Sağlam bir yumruk yediğimde yere düşemeden bir yumruk daha yemiştim. Kaybetmişlikle babamın beni dövmesine izin veriyor ve içli içli ağlıyordum.

Hepsi benim yüzümdendi. Aptal bir kuyuya aptal merakım yüzünden düşmüş ve ailemi 600 yıl evlatsız bırakmıştım. Evime döndüğümde ise elbette ailemin dış dünya ile bir süre irtibatlarını keseceğini biliyordum.

Adım sesleri çoğalmış olduğum bölgeye koşmaya başlamışlardı. Bense ayık olmanın son demlerini yaşıyordum. Biri babamı üzerimden çekmese hala yumruk atıyor olurdu büyük ihtimalle.

Jennie' nin kısa kolları başımı sardığında her ne kadar acısa da belli etmeyip bende ona sarılmıştım. Jungkook babama iki yumruk atıp yanıma gelmişti. Yüzüme sanki çok kıymetli bir taşmışım gibi dokunuyordu parmaklarının ucuyla.

Annemi öylece yerde her hatırladığımda sinirlerim bozuluyor ve ağlamak istiyordum. Ama kız kardeşim de gelmişken ağlayamazdım.

- Taehyung iyi şeyler olmuyor. İyi şeyler olmuyor.

"Ne oldu yine lanet olası? Neden hiç iyi haber vermiyorsun? Savaş mı başlıyor? Söylesene!"

-Büyü! Üzerine büyü yapılıyor Taehyung. Beni senden alacaklar. Buna izin verme! Yalvarırım!

"Ne demek büyü yapılıyor. Tam açıkla. Seni benden alamazlar tamam mı?"

- Ate! Ay Halkını Ate kışkırttı. Yalan söyledi onlara. Halk da buna inandı ve annene zarar verdi. Şu an ise üzerine büyü yapıyor Kirke. Yoongi' ye söyle. O seni koruyacaktır. Emin ol. Ama elini çabuk tut. Hadi!

Duyduklarımla gözlerim büyümüştü. Başım Yoongi' ye döndüğünde başka yere bakıyordu ama sanki baktığımı hissetmiş gibi bakmıştı. Dudaklarımdan çıkan kelime ise onu harekete geçirmiş beni bayılmıştı. Evet onun adını söylemek lanetliydi ve bayıltıyordu. Zaten gücü çekilmiş vücudum bayılmayı nimet olarak görmüş ve kendi bırakmıştı. Ağzımdan dökülen kelime ise belliydi.

"Kirke!"

~

Centuries-Old Loneliness 'TAEKOOK'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin