"Nefes al"
Zihninde yankılanan sese kulak vermek istese de bunu bir türlü beceremedi.
Her kâbus sonunda geçirdiği krizler etkilerini gittikçe arttırıyordu. Ciğerleri oksijensizlikten yanarken öksürmeye başladı.
"Nefes al" diye bir kez daha hatırlattı kendine. Kalbi bir çift pençe tarafından sıkılıyor gibiydi. Elinin altındaki çarşafı kavrayan genç kız çığlıklarının duyulmaması için yastığını ısırdı.
Boğulacağını düşündüğü anda nefes almaya başladı. Ciğerleri rahatlarken öksürüklerinin arasından derin bir nefes almaya çalıştı.
Sonunda biraz sakinleştiğinde aldığı nefesler düzene henüz girmişti. Yavaşça pencereye uzanan genç kız soğuk havanın içeri girmesiyle biraz daha rahatladı. Gözlerini yumarak ağlamayı diledi.
Keşke ağlayabilseydi, keşke içindeki bütün bu zehri ve öfkeyi akıtacak hıçkırıklara sahip olsaydı. Ne yazık ki olmuyordu. Astoria ağlayamıyordu.
Anthony, ona bir keresinde canın yandığında tepki vermezsen acının daha çok arttığını söylemişti, bu yüzden bir yerimizi yaraladığımızda bağırır ve ağlarız diye devam etmişti genç adam, verdiğimiz tepki acıyı azaltır.
Belki de Astoria'nın bu kadar çok acı çekmesinin nedeni buydu. Tepki veremiyor, ağlayamıyordu. İçinde büyüyen acıyı dışa vuramıyordu ve bu onu içten içe öldürüyordu.
Krizlerinde yapabildiği tek şey çığlık atmaktı. Bağırıyor ve krizi bitene kadar saçlarını çekiştiriyordu.
En kötüsü ise o histi. Sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen o acı hissi, insanı çıldırdırtıyordu. Çoğu kez zihnindeki sesler Tony'nin ölümü için kendisini suçlayan şeyler fısıldıyordu genç kıza.
Kâbuslarının yarım bıraktığı işi sesler tamamlıyordu belki de.
Soğuktan ürperdiğini hissedince pencereyi örtüp yatakhaneden çıktı. Bu sefer ortak salonun bile onu rahatlatamayacağını anladığında kendini Hogwarts koridorlarının gezerken buldu. Ayağına değen soğuk zemin onu rahatlatıyordu.
Gecenin bir yarısı çıplak ayakla şatoda tek başına dolaşmak dışarıdan pek de normal görünmeyebilirdi ancak bu Astoria'nın umrunda değildi. Onu krizlerinden uzak tutacak ne varsa yapmaya razıydı. Şu an Filch ve aptal kedisine yakalanacak olmak bile umrunda değildi, gezintisine devam etti. Ta ki üçüncü kattaki koridorun boş duvarının önünde durana dek.
Kapı kendiliğinden oluşurken Astoria burukça gülümsedi.
İhtiyaç Odası diye geçirdi içinden Keşke bana gerçekten ihtiyacım olanı verebilseydin.
"-Patronum! Hadi ama lanet şey"
Sinirli bir sesin ardından tahta bir şeyin zemine çarpma sesini duydu genç kız.
Merakla kapıyı açtığında içeride ayakta dikilen bir Draco Malfoy görmek pek de alışık olduğu bir şey değildi. Astoria ihtiyaç odasının kapısının kapandığını hissederken Draco ile göz göze geldi. İkisi de bir süre birbirlerine şaşkın bakışlar attılar. Sonunda konuşan Draco oldu.
"Greengrass, demek seni de uyku tutmadı" diye mırıldandı genç adam yerdeki asasına uzanırken.
Astoria ne yapacağını bilemez bir şekilde ayakta dikilirken o sırada yanı başında oluşan koltuğa kısa bir bakış attı.
"Sen neden uyuyamadın?" diye sordu genç kız koltuğa yavaşça yerleşirken
"Uyku tutmadı işte" dedi Draco omuz silkerek ve Astoria'nın karşısında oluşan koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Extinguished Lonely Stars ×Drastoria×
FanfictionSönmüş Yalnız Yıldızlar - Draco Malfoy x Astoria Greengrass "Çünkü ikimiz de biliyoruz ki tek başımıza bu savaş yaralarından sağ çıkamayacağız"