Jimin, hayranı olduğu futbolcu Jeon Jungkook'un aslında yıllar önce sokağın bitimindeki kaldırımda birlikte oturmuş dondurma yedikleri Jeon Jungkook olduğunu öğrendiğinden beri garipti.
Kin mi tutuyordu yoksa hayranı mıydı?
Onu özlemiş miydi yoksa yüzünü bir daha görmek dahi istemiyor muydu?
Tek bildiği şey; hafızası Jeon Jungkook ile olan anılarını beyninde en uzak köşeye atmış kapısını kilitlemiş bir de üzerine kırmızı boya ile "GİRİLMEZ!" damgası vurmuştu. Bu damgayı anılarının kapısına vuran ise aklıydı eğer bu işi kalbine bırakacak olsa bırakın odayı kilitlemeyi hergün tozu bile alınırdı acı ve anılarının.
Ama bir karar verdi, madem o Jungkook onu bırakıp giden Jungkook'tu onu görecekti. Ya öyle ya da böyle onu görecekti. Ama Jungkook onu hatırlıyor muydu ki?
Şimdi ise Jimin neşeyle ellerini birbirine vuruyor, evin içinde zıplıyor ve Hoseok'u kendini deli olduğuna inandırmaya itecek bir sürü hareket sergiliyordu;
"Hoseok Hyung! Bugün Jungkook Rusya'dan gelecek!"
Hoseok, tek kaşını kaldırarak Jimin'e baktı. "Adam seni gördüğü an tanıyıp, nikâhına almayacak ya Jimin."
Jimin başını eğdi ve yeni aldığı sweatshirtünün kollarını yavaşça sallandırdı, sesi biraz kısık çıkmıştı. "Bu umrumda değil, ben de onu nikâhıma almayacağım ya zaten."
Hoseok kendini, salonun en rahat koltuğuna atarak bakışlarını şüpheli bir tavırla Jimin'in üzerinde gezdirdi. "Acaba tekrardan şu top hırsızına âşık oluyorsun mu dersin ha?"
Jungkook, Jimin'i bırakıp gittiği günden beri Hoseok'ta ağabeylik iç güdüleri ile Jungkook'a karşı bir nefret filizleri oluşmuştu. Aciz bir nefret.
"N-ne? Tekrar âşık olmak mı? Hyung deliriyor musun? Âşk mı? Peh! Futbolcu Jeon ile beni bırakan bir zamanlar a-arkadaşım Jeon arasında farklı- Hyung! Sen ne diyorsun!" Jimin kendini ifade edemeyince yerinde zıplayıp, ellerini kapatan sweatshirtün kollarını hızlı hızlı ve bir o kadar heyecanla sallandırmaya başladı. "O öyle değil hyung, o başka bu başka! Ya bu seni ilgilendirmiyor! Ben sana niye açıklama yap-"
Hoseok gözlerini büyük bir bıkkınlıkla devirdi ve Jimin'in sözünü kesti. "Jimin. Geç kalıyorsun."
Jimin tekrar yerinde zıplamaya başlayınca Hoseok, Jimin'i başından savmak istercesine elini havada savuşturdu ve konuştu, "Üstelik seni ve âşkını düşündüğümden değil, Yoongi'yi düşünüyorum. Yoongi birazdan gelecek ve senin böyle aptal hareketlerini görecek, bebeğimin psikolojisini bozacaksın."
Bu sefer gözlerini deviren Jimin oldu, sap olduğu tokat gibi yüzüne çarpmıştı. Kendi kendine kıskançlıkla mırıldandı,
"Gün gelecek bende Jungkook'u eve atacağım... "
Hoseok duyduğu mırıltıyla sesli bir kahkaha attı, "Arkadaşını eve atıp ne yapacaksın?" Sesini vurgulu bir tona getirip sözlerini devam ettirdi. "Yine de arkadaşlarını sakın odana sokma Jimin, rezil olmanı istemeyiz."
Jimin, Hoseok'un sözlerini umursamayarak son zamanlarda alışık olduğu hareketi tekrar yaparak ellerini çırptı, "Son kez bak! Yakışıklı olmuş muyum? Biliyorsun, Jungkook'u karşılamam gerek. "
Jimin'in eski futbolcu kimliği olmayan Jungkook'u hatırlaması ve anılarını birbir düşünüp hazmetmesi pek zamanını almamıştı. Açıkca söylemek gerekirse ona aşık değildi, aşık olmadığına emindi. Lakîn ona eski nefretini tekrar duyamıyordu. Jungkook onu 3 yıl boyunca görmemezlikten gelmişti. Jimin hiçbir şey olmamış gibi davranamazdı ama önemsediği tek bir şey vardı; acaba jungkook kendisini hatırlayacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
football ✦ kookmin
FanfictionPark Jimin, hayranı olduğu futbolcuyla tanışma fırsatı yakalar. ©lilkookmin