İyi okumalar :-)
EMRE GÜNDOĞDU
Altımda taş kesilen bedeni basamaklarla kendi arama sıkıştırdığımda iri mavi gözleri korkuyla bana bakıyordu. Kıpırdanıp Yaklaştım, kirpikleri titredi. Yaklaştım, dudakları aralandı ve bir kez daha yaklaştım, gözlerini kapattı. Yüzümle, beyaz teni al al olmuş yanakları arasında birkaç santimetre ya var ya yoktu. Biraz daha yaklaşıp burnumu boynunun hizasına getirdiğimde kokusunu içime çektim. Değişik bir kokusu vardı. Meyve gibi kokuyordu sanki. Dışarıdan gören, birbirimize muhtaç bir şekilde öpüştüğümüzü, birbirimizi yiyip bitirdiğimizi düşünebilirdi.
Artık aradaki mesafeyi kapatıp, onu kontrol altında tutan elimi sabit tutup diğer elimle bedenini kapana kıstırdım. Ellerim karıncalanıyordu. Neden, basit bir kızla gerçekleşecek olan öpüşmeyi bu kadar abartıyordum ki? Sadece dudaklarımız değecekti belkide. Dudaklarımızı değdirmeli, aklını başından almalıydım. Ben sekizinci harikaydım ve işim kızların aklını başından almaktı zaten, değil mi?
Derin bir nefes çekip büyük bir hızla, bu şeytan kılıklı minik yaratığın dudaklarını, dudaklarımla örtmek için eğildim ve... Daha dudaklarının tadını hissedemeden sert ve ahşap bir sopayı tam sırtıma, belimin ortasına yedim!
"Dede ne yapıyorsun?" can havliyle uzandığım yerden kalktığımda, kemikleri zonkluyordu. Dedemin deyimiyle gavura vurar gibi vurmuştu Erzurumlu pehlivan!
Kızın gözleride hızla açılıp, dedemin burda olmasının verdiği utançla yanakları kızarırken, serbet kalan bileklerini ovuşturdu. Ben daha sertte sıkacağım, merak etme sen!
"Elinin körünü yapıyorum!"
"Ama dede-"
"Sus. Hamile kızı altına almaya utanmıyor musun sıpa!"
Gamze otururduğu basamakta dikleşirken gözlerini ellerine çevirdi. Tabii onu izlemeye sonra devam edecektim çünkü benden cevap bekleyen bir adet azgın pehlivan vardı!
"Dede hiçbir şey gördüğün gibi değil. Biz aslında şey yapıyorduk..." Biz aslında öpüşüyorduk mu demeliydim yaşlı ve öfkeli adama! Kapa çeneni iç ses!
"Ne yapıyordun ya? Kızın dişini mi çekiyordun sıpa!"
"Hayır dedeciğim... Benim aniden midem bulandı, bende yere düşünce torununuzda beni kaldırmaya gelmişti." Konuşan zeka küpü(!) Gamze'di. Şimdilik bu yalan bizi idare edebilirdi.Tabii dedem hastaneye gidelim diye tutturmazsa.
"Gelinim şimdi iyi misin peki? İstersen bir doktora gidelim, ne dersin?" Adamın zihnini okuyordum.
"Sağolun iyiyim. Tansiyonum düştü heralde..." Dedem ellerini Gamze'nin ellerine sarıp bir şeyler mırıldandı. Sanırım bebek için iyi dileklerini sunuyor, Gamze için, bebeğin annesine dua ediyordu. Araba kazası geçirdiğim zamanda hastanede kaldığımda hep böyle yapardı.
"O halde herkes yatağa. Minik torunumun dinlenme vakti geldi çoktan. Sende gelinime dua et torun, yoksa seni ayağımın altına almıştım çoktan. " Dedem, sırtıma sertçe vurup beni yukarı doğru ittirdiğinde,
"Hadi Gamze gidelim," dedim. Ama dedem, "Sen git, gelinimle konuşmam gereken bir konu var,"dediğinde kaderime boyun eğip, olur, demekten başka şansım yoktu.
...
Ayakkabılarımı çıkarmış, gömleğimi dolabıma astıktan sonra koltuğa oturmuş bekliyordum. Aradan neredeyse bir saat geçmişti ki kapı açıldı. Hızla ayağa kalkıp kapımı açtım ve Gamze'yi dirseğinden tutarak içeriye soktum. Hem sinirli hemde meraklı olduğum için kendi kendime konuşuyordum.Gözlerini kırpıştırarak konuştu,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAŞMA #Wattys2016
HumorEgosu boyundan uzun yakışıklı playboy. Erzurum'lu pehlivanın torunu Emre Gündoğdu. Hayatın toz pembe olmadığını yeni anlayan genç bir kız. Gamze Kandemir Mutluluğu ve kaderleri, kağıt üzerinde bir anlaşma ve olmayan bir bebek üzerine kurulu. Özgü...