Volkan, telefonu kapattıktan sonra Caner'i aradı. "Aferin. Umarım geriye herhangi bir delil bırakmamışsındır." dedi keyifli keyifli. Tuğra, onun dediklerini yapmayıp Sezen'le arkasından iş çevirdiği için hak ettiğini bulmuştu. Hiçbir şeyi cezasız bırakmazdı, Tuğra'yı daha önce de uyarmıştı.
"Hayır efendim, arabaya yerleştirilen bomba oldukça küçük ve motora yerleştirildiği için arabadan kaynaklı bir sorunmuş sanılıyor. Herhangi bir problem çıkmayacak fakat Tuğra arabanın yakınında değildi. Ölümcül bir yara aldığını sanmıyorum."
Volkan cevap vermeye tenezzül etmeden telefonu kapattı. Tuğra'ya güvenemezdi bundan sonra. Şirketi ona bırakma ihtimalini kafasından tamamen sildi. Bir süre bekleyecekti, iki kardeşin arka arkaya ölmesi şüphe uyandırabilirdi. Tuğra'yla daha sonra ilgilenebilirdi.
Araba patlarken Masal'sa kana bulanmış gelinliğiyle elinde dağılmış bir belge yığını tutarak lobiye indi. Meraklı bakışlar o hızla yukarıya çıkarken olduğu gibi yine üzerindeydi. Kaşından akan usulca akan ve ağzının kenarında kurumuş kan dağılıp kabarmış saçlarıyla onu, sanki bir savaştan çıkmış gibi gösteriyordu.
Aslında bir savaştan çıkmıştı. Senelerce üzerinde kurulan baskı ve korku terörünü artık bitirmişti. Bundan sonra ona ne olacağını umursamıyordu. Kardeşinin güvende olduğunu bildiği sürece huzurlu olacaktı.
Yanına yaklaşan birkaç kişiyi görmezden gelip binadan çıktı ve Cansu'yla Cengiz'in beklediği arabaya bindi. Sanki hala kaybedebilirmiş gibi sımsıkı tutuyordu elinde belgeleri. "Babam biraz zorluk çıkarttı ama hallettim. Sanırım sonsuza dek hallettim."
Cansu, Masal'ın yara berelerini cebinden çıkarttığı ıslak mendille temizlerken canı yansa bile bir mimiğini bile oynatmadı Masal. Bir an önce karakola gidip şirketi babasının ve abisinin kirli ellerinden kurtarmak istiyordu.
Cengiz karakola doğru sürerken, Ferman ise hala oteldeydi. Ablasının yüzüne bakacak hali yoktu. Sezen ise Tuğra'yı resmen gözlerinin önünde kaçırmıştı. Son zamanlarda hep yaptığı gibi, yine bara gitmiş ve kendini alkolden zehirlenecek kadar içmeye odaklamıştı. Önündeki kadehi havaya kaldırdı. "John, sayende düğünün içine sıçtım ve elime hiçbir şey geçmedi."
Hayali bir şekilde kadehi tokuşturup kafasına dikti. Düşünmesini engelleyen yegane şey, ayık kalmamaktı.
Patlamanın ardından, çevredeki insanlar ambulansı aramışlardı. Tuğra, patlamanın etkisiyle birkaç metre uzağa savrulmuş ve bilinci kapalı bir şekilde uzanıyordu ambulans geldiğinde.
Arabadan geriye kalan yıkıntıdan birkaç metre uzaktaysa kan birikintisinin içinde yatan Sezen'i daha sonradan gördüler. Kan kaybetmişti, yüzü bir ölü kadar beyazdı.
Sezen'le Tuğra hastaneye götürülürken Masal, yanında Cansu ve Cengiz'le beraber elindeki belgelerle bir karakola girmişti. Saçları kabarmış, üstü kanla ıslanmış bir gelinlikle girdiği için tüm bakışlar ona yönelmişti.
Elindeki belgeleri uzattı. "Ben Masal Karen, babamın şirketindeki kanuna aykırı her şeyi bu belgelerde bulabilirsiniz." Ardından ellerini uzattı. "Ayrıca şirkete bir ambulans göndermeniz iyi olur. Babamın boğazına kalem sapladım."
Cansu ve Cengiz şaşkınlıkla birbirlerine bakarken polis memuru Masal'ın eline kelepçeyi geçirip onu tutukladı. Cengiz, belki bir şey yapabilir diye Tuğra'yı arasa da ona ulaşamıyordu.
Aradan geçen birkaç saatten sonra, Tuğra gözlerini açtığında tanıdık gelmeyen bir yerdeydi. İlaç kokusu burnunu yakarken en sın aklına gelen şeyle nefesi kesildi. "Sezen..." diye mırıldandı yavaşça. Çevresinde kimse yoktu ve artan kalp atışıyla bağlı olduğu makine düzensiz sesler çıkartmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars °bxb
Short StoryTuğra Korhan'ın yirmi yedi yıllık yaşamı, hayattaki tek amacı olan aile şirketini babasından devralmasına hazırlanarak geçti. Amacını gerçekleştirmeye çok az kala, babasının son sürpriziyle hayatının beklediğinden çok daha farklı olacağını asla haya...