The 1975 ~ somebody else
~~
Karşımda durmuş oflaya puflaya telefonla bakışan jimin'e anlamaz bakışlarımı atmaya devam ettim. Bir an önce boyu kendininkini geçmiş kardeşini merak etmeyin kesmeliydi. Çünkü bu ilk değildi. Son da olmazdı büyük ihtimal. Telefonları açmamak jungkook'un sürekli yaptığı bir şeydi. Ama aşırı korumacı abisi henüz buna alışamamıştı. Bu gözlerindeki endişe kırıntılarından belli oluyordu."Boşa endişelendiğinin farkındasın değil mi jimin. Elbet çıkar bir yerlerden her zamanki jungkook işte" bir kez daha oflayıp ekrandan ayırdı gözlerini. Telefonu kapatıp cebine attıktan sonra konuştu. "Biliyorum da işte ne bileyim içimde bir sıkıntı var." Korumacı abi jimin.
"Fazla büyütüyorsun" deyip ayna karşısındaki yerimi aldım. Bir hafta, kopuk kaldığım dans hareketlerini yanlış yapmama yetiyor ve artıyordu da. Sırf bunları tekrar yerine oturtmam için bile en az bir saat ek çalışmam gerekiyordu. Vakit kaybetmemem lazımdı. Jimin ve çoğu zaman ortadan kaybolan sevgili kardeşinin her zamanki dramı ile bugün ilgilenemezdim yani. Evet belki azıcık bencildim ama kimin umurundaydı.
Bildiğim hareketleri tekrar mükemmelik seviyesine getirme çalışmalarım son hızla devam ediyor ve her geçen saniye sayamadığım ter damlaları vücudumu terk ediyordu.
Geçen saatleri fark etmediğim bir zamandaydım yine. Yarınım yokmuşçasına dans ediyor ve mükemmeliyetçi ruhumu doyurmaya çalışıyordum. Son provamın son hareketlerindeyken artık bitap düşmüş vücudumun yer yer izleri belli oluyordu. Diyafram bölgemde hafif kasılmalar ve klasik kas ağrıları işte, hepsi bir kerede kendime yüklenmemin cezalarıydı sanırım. Ceza ne kadar doğru kalır bilmiyorum ama sonuç buydu işte. Klasik ağrılar bir kaç gün hareketlerimi kısıtlayacaktı.
Bildiğim ağrılar korkutmazdı beni hiç bir zaman. Ne geleceğini bilir ona göre tedbir alırdım yada en kötü çekeceğim acıyı önceden bilirdim hiçbir şey yapmasam bile. Bazen sadece acıyı bilmek bile insanın yüreğine su serperdi. Hiç bilmediğimiz sancılardansa bildiğimiz büyük ağrılar her zaman tercih ettiğimiz kısımdı. Nereden geldiğini bilmediğimiz büyük acılar silsilesi bazen ölüme bile sebep olurdu.
O ölümün ne çeşit olduğunu çoğu zaman tercih edemeyiz. Tamamen ruhumuzun merhametine kalır bu. Gerçek bir ölüm mü korkuturdu insanları yoksa ölü gibi hisseden yaşayan bir beden mi? Ne var biliyor musunuz, aptal insanlar gerçek ölümden o kadar korkuyorlar ki bu dünyada ölü gibi yaşamaya bile razılar. Gerçek ölümün aslında o kadar da ürkütücü olmadığını bilen kesim ise zaten ölmüş ruhlardır. Ama artık ölmek için çok geçtir. Bir kez ölen tekrar ölemez sonuçta.
Sırf kendi nefislerini tatmin etmek için bedenlerini yaşatan ölü ruhlar topluluğu aynı zamanda ölümü arayan en büyük devletin üyeleridir.
Olurda birini seçmek zorunda kalırsam eğer ruhumu öldürürdüm bende, biliyorum. Ölü ruhlar topluluğunun en büyük önderi falan olurdum hatta. İşleri eksiksiz yapmayı seven mükemmeliyetçi ruhum kendini bile en mükemmel şekilde öldürürdü. Kim bilir belki içimin gördüğü en büyük yangını yakar ve kendini içine atardı. Gösterişli işleri her zaman sever sonuçta.
Aynada gördüğüm kıvrak vücudumun hareketleri şimdilik beni tatmin ediyordu. Bu artık bırakmam gerektiğinin en büyük kanıtıydı. Ani bir şekilde durmamla dönen başım ve yere kapaklanmam bir olmuştu. İsteyerek uzanmak istediğim yere istemsiz bir şekilde düşmem bile gururumu kırıyordu şuan. Her zaman ne yaptığını bilen bir insan olarak yaşamak ve hayatımı o doğrultuda ilerletmeye çalışırken, isteyerek yapacağım bir şeye istemsiz ulaşmak zayıf bir insanmışım gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance breaker | SoPe
Fanfiction"Gülüşüne bakarak gülümsediğim tek kişisin" Sope - Yoonseok