Nereye gittiğimizi anladığımda kafamdaki tek düşünce de yavaş yavaş silinmeye başlıyordu. Neden böyle bir şey yapma gereği duymuştu ve daha önemlisi o daha önce görmediğime emin olduğum çocuk ona ne söylemişti ?
Ben bunları düşünürken o hala beni sürükleyerek götürmeye devam ediyordu. Sonunda soyunma odalarının olduğu araya geldik. Suratını incelemeye fırsatım olduğunda gerçekten ne kadar sinirli olduğunu yeni fark etmiştim.
"Tanıyor muydun ?" Sesi korkmama neden olacak kadar sakin çıkıyordu. Ne söylemem ya da ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum.
"Kimi ?" Cevabını bildiğim bir soruyu tekrar sorduğumu anladığımda gerçekten aciz durumdaydım. Ne hakkında konuştuğumuzu bile bilmiyordum.
Ellerini saçlarına daldırdı ve bir süre öyle bekledi. Ben de ona bakmaya ve ne yaptığına anlam vermeye çalışıyordum.
"Kavga ettiğim orospu çocuğunu." Dişlerini sıkarak söylediği cümle daha çok korkmama neden olurken dilimin de aynı şekilde daha çok birbirine dolanmasına neden olmuştu.
"T-tanımıyorum." Ben ve kekelemek, hem de aynı cümlede. Asla inanmayacağım şeyleri Aras'ın önünde yapıyor olmak başka bir zamanda utanç duyacağım bir durum olabilirdi ama şu anda burada bunu düşünmek için bile kafam yeterince yerinde değildi.
"Tanımayacaksın, gördüğün yerde uzaklaşaksın ve... Ve o seninle konuşmaya çalıştığında izin vermeyeceksin, tamam mı ?" Bağırarak başladığı cümleye fısıldayarak devam ettiğinde gözlerindeki öfkenin başka bir şeye dönüştüğünü görmüştüm. Acı çekiyordu. Gerçek anlamda her hücremde hissedebiliyordum. Yavaşça yanına yaklaştım.
"Söz veriyorum." Gözlerimin içine baktı ve ben beklerken yavaşça bana doğru eğildi. Alnıma alnını yasladıktan sonra sadece gözlerini kapatıp bekledi. Bir süre anlam veremedim ama geri de çekilmedim.
Ona ihtiyacım vardı. Kokusuna, gülüşüne, nefesine. Ona her şeyiyle ihtiyacım vardı. Bir anlamı yoktu ama onun yanımda olmasını seviyordum.
"Yanımda olmanı seviyorum." sonra farkında olmadan söylediğim cümleye gözlerini hayretle açarak cevap verdi.
"Yanında olmayı seviyorum." Aynı yavaşlıkla benden uzaklaştı ve sırtını duvara sabitleyip bir süre o şekilde bekledi.
"Orada ne oldu ?" Beni yanında buraya getirdiği andan beri merak ettiğim şeyi sorma cesaretini kendimde bulduğum için bir kez daha lanetler savurmuştum.
"Bilmen gerekmez." İşte bunu yapmaması gerekiyordu. Çünkü ben Gizay'ım ve biri beni geçiştirdiğinde kendimi değersiz hissederim. Her ne kadar böyle bir durumda kendimi düşünmek saçma oluyorsa da kurallarım vardı ve onları görmezden gelmek bana göre değildi. Aras da onlardan biri olduğuna göre, geçmiş olsun.
"Ama daha tanımadığım birinden sen istedin diye resmen kaçacağım, öyle mi ?" Bu da mantıklı ya da mantıksız haklı olduğum bir konuydu.
Ne olursa olsun kimseye karşı içimde sebepsiz öfke biriktirmezdim. Aras hariç. O zaten hayatımın her bölgesinde bir istisna olarak bulunuyordu.
"Aynen öyle." Sakince verdiği cevaplar daha çok sinirlenmeme neden olurken nereye gideceğini kestiremediğim cümleleri rastgele üstüne savurmaya devam ettim.
"Benden bu kadar büyük bir şeyi istemek için neyim oluyorsun peki ? Tabi senin yaptığının karşılığı istemek kelimesiyse." Yapabileceğim en büyük hatayı yapmış ve basit bir kız gibi davranmıştım. Aynı zamanda bunu sesimi yükselterek yapıyor olmam beni daha çok rezil duruma düşürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pulsar
Teen FictionPulsarlar, yıldızların hayal dolu ışığı sayesinde görünen, gaz yığınlarının kalbi olan nötron yıldızlarıdır. - Dileklerle atmaya devam eden bir kalp gibi - Uzaktan bir bakış, farkında olunmayan hisler ve sebepsiz umutlar... Aşk denilen his yığının y...