Şimdiden herkese iyi okumalar. Multimedyayı söylediğim yerde başlatmayı unutmayın, kulaklıklarınız yanınızda olsun 🌹
"Hayatım, aşağı geliyor musun?" diye seslendi Ronald merdivenlerin başında bir ayağını ilk basamağa koymuş bir vaziyette. Hermione ise odasını toparlamak ile meşguldü. Üstelik asa kullanmıyordu, böylelikle odasında huzurlu bir kaç saat geçirebilmenin keyfini doyasıya yaşıyordu.
Son bir kaç yıl Ron ile arasındaki ilişkinin pek iyi gitmediğini düşünüyordu güzel cadı. Aslında böyle düşünen sadece Hermione'ydi. Ron'a göre her şey mükemmel ilerliyordu. "Geliyorum canım!" dedi Hermione de açık olan kapıya doğru. Ron aceleci biriydi ve hemen aşağı inmezse genç kadın eşinin söyleneceğini biliyordu.
Çocuklar Hogwarts'a gittiğinden beri Ron Hermione'den çok daha fazla şeyler istiyor ve böylelikle onu boğuyordu. Bazen Ronald ile evlenmenin başına gelen büyük bir talihsizlik olduğunu düşünürdü. Tabi bunu son bir kaç yıldır düşünüyordu. Onunla evli olduğu ilk yıllar sanki rüyadaymış gibi hissederdi. Ama bu denli bıkkınlık hissedeceğini geçmişte tahmin bile edemezdi. "Hermione!" diye seslendi Ron tekrar ıslarla.
Hermione okul eşyalarını koyduğu büyük kutuyu makyaj masasının üzerine bıraktı. Tekrar odasına geldiğinde kutu için güzel bir yer ayarlayabilirdi. Zaten Ronald'ın arada bir eski okul eşyalarına bakmak isteyip kendisinin eşyalarını karıştırması Hermione'yi epey gıcık ediyordu. Hermione giydiği siyah elbisenin eteklerini düzeltirken duyduğu gürültüyle arkasına döndü. Kutu yere düşmüş ve içindeki her şey yere saçılmıştı. "Lanet olsun!" diye mırıldandı bıkkınlıkla parkenin üzerindeki dağınıklığa bakarken. Fakat buna ayıracak vakti yoktu. Hermione sonra toparlamayı düşünerek odasının kapısını kapattı ve koridorun sonundaki merdivene vardı.
Derin bir nefes alıp boynundaki inci kolyeyle oynayarak ahşap merdivenlerden indi. "Harry ve Ginny bizi çağırıyor gitmeyecek miyiz?" diye sordu Ronald, elini eşinin kalçasına koyduğu anda yüzünde sinsi bir sırıtış belirdi. Bunun üzerine ise Hermione burukça gülümsedi. "Sen hazırlanmışsın ama ben daha hazır değilim." diye söylendi genç kadın da. Elbisesini sabahtan bakanlığa giderken giymişti ve saçlarında dağınıktı. Uzun zamandır Harry ve Ginny'i de görmüyordu fakat onlara pek de gidesi gelmiyordu. Ginny yine abisinin ne kadar mükemmel bir koca olduğunu ve Hermione'nin çok şanslı olduğunu söyleyip duracak ve canını sıkacaktı.
"Seni beklerim."
Hermione ellerini eşinin omuzlarına koyup ileri geri hareketlerle yavaşça okşadı. "Aslında sen önden gitsen daha iyi olur. Saat daha erken. Benim duş almam da gerekiyor." dedi cilveli bir ses tonunda Hermione. Eşini yalnız bu şekilde kandırabilirdi. Genç adam gülümseyerek Hermione'ye yaklaştı ve dudaklarından bir kaç saniyeliğine öptü. Bu durum Ron'da içindeki bütün hormonların hareket etmesine yol açarken, Hermione ise yalnızca bir et parçasının dudağına değdiğini düşünüyordu.
"Pekala sen öyle diyorsan. Ama çok gecikme." diyerek güldü Ronald, bir kaç adım geriye gittikten sonra asadını tuttuğu eliyle Hermione'ye el salladı. Pop sesi duyulduğunda Ron çoktan gideceği yere varmıştı.
Hermione öyle bir derin nefes almıştı ki, göğsü neredeyse bir karış kalkmış ve nefesini vermesi bir kaç saniye sürmüştü. Bıkkınlıkla merdivenleri çıktıktan sonra metal kapı kulpunu hızlıca çevirdi ve kapıyı çarptırarak kapadı. Gözlerini yumduktan sonra sabır dilercesine nefes alıp verdi. Ardından çocuklarını düşündü, bu yıl Rose'un ilk senesiydi. Hermione bir an Kings Kross'daki ilk gününü hatırladı. Yüzünde özlem dolu belli belirsiz bir gülümseme oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost years | dramione
Short StorySana yaptıklarım için beni affet ve bu soğuk bedenimden çıkmak için çırpınan ruhumu özgür bırak. Sevgilerle... Seçim Şansı Olmayan Çocuk.