Merhaba arkadaşlar anlatacağım anı yüzde yüz kendime ait olup garip bir hikayeyi anlatmaktadır. Öncelikle bunun ne hikâyesi olduğu bende bilmiyorum. Platonik mi? saplantı mı? hayaller üzerine kurulu bir aşk mı bende bilmiyorum. Bunu neden anlatma ihtiyacı hissettim? Çünkü artık içimde tutmak istemiyorum birilerine bunu anlatmak içimdekileri dökmek istiyorum. Öncelikle “amanın” “woooo” gibi bir aşk hikâyesi sonu mutlu biten bir hikâye beklemeyin arkadaşlar. Ama tavsiyemdir eğer bu hikâyeyi okumaya başladıysanız bırakmayın belki size de bir şeyler katabilir. Uzun bir hikâye olacağını söylemeliyim. Hikâyemizin ana karakteri benim.Aslında her şey 2007-2008 yılında liseye başlayıp yakın arkadaşlık kurduğum Buçe arkadaşımla (evet Buçe yanlış yazmadım) başladı. Lise 1 bitmişti ve biz her zaman ki gibi yaz tatilinde köyümüze Trabzon’a gitmiştik. Köyden indiğimiz zaman Sürmene’de halamlara gidiyorduk ve ben gerekli olan sörf ihtiyacımı kuzenlerimde gideriyordum Bu sörf sırasında o zamanların meşhuru olan Msn de vakit geçirirken arkadaşım Buçe kuzenimin msn sini vereceğim onunla konuş dedi. Çok ayrıntıları hatırlamıyorum tamam ver dedim. A kişisiyle tanışmam bu sırada oldu (evet isim vermiyorum bir sürü isim düşünün çatlayın diye) yani arkadaşlar bu gerçek bir görüşme, dokunma, koklaşma hikâyesi değil daha önce hiç görmediğim bir insana âşık olma hikâyem. Zaten hikâyeyi ilginç yapan da bu. Aslında burada anlattığım her şey benim duygularımdan ibaret. Yine kuzenler de sörf sırasında hayatımda ilk defa karşımdaki bir insana yani A kişisine kamera açmıştım. Bir gün önceden kuzenim beni süsleyip püslemişti saçımı düzleştirmişti sağ olsun öpücükler ona
A kişisiyle muhabbetlerimiz ilerliyordu 1 yıl boyunca konuşabildiğimiz süre içerisinde ne kadar denk gelirsek kendisiyle konuşmaktan zevk almaya başlamıştım. Hani msn deki o oturum açma sesi var ya pür dikkat onu beklerdim. Telefonum yoktu tek ulaşım aracım msn idi. Bu şekilde A kişisiyle konuşurduk hatta onun kankası olan Oğuz diye bir arkadaşıyla da tanışmıştım. Genelde üçümüz sürekli muhabbet filan eder baya eğlenirdik. 1 yıl boyunca böyle konuşmaya devam ettik. A kişisi telefonum olması konusunda çok ısrarcıydı. Babama telefon konusunda yoğun yalvarmalarım sonuç vermiyordu. Neyse yine bir gün üçümüz toplu konuşma yaparken Oğuz bana “Elif A kişisi seninle sevgili olmak istiyor” dedi. Tabi hem şaşırdım hem de heyecanlandım. Çünkü böyle bir durumda oluşabilecek tüm sorunları kafamdan geçirmiştim ve dile getirdim. Dedim “A kişisi Eskişehir’desin ben Gebze’deyim yol=problem?” Bunun üzerine A kişisi “Elif yolu problem etme fırsat bulduğum zaman yanındayım sadece acele etme bekle” dedi. Bende tamam dedim. Bu tarih arkadaşlar tam olarak 09.09.09 Evet evet tam evlenilecek tarih Bu tarih aynı zamanda A kişisinin doğum günüydü. Ah aptal rakamlar beynime mıh gibi çakılı kaldılar. Kadınların laneti. Erkekler şunu unutmayın kadınlar değer verdikleri insanlarla ilgili her ayrıntıya dikkat ederler bunlara aptal sayılarda dâhil. Ve sonunda babama yalvarışlarım sonuç vermişti. İlk telefonuma kavuşmuştum. Nokia 5800 Express müzik. Güzel telefondu baya idare etti beni sağ olsun. Telefonu babam verdiği andan itibaren aklımdan geçen tek şey A kişisine müjdeyi vermek artık onunla olan sınırlı konuşmalarımı saatlere çevirebilmek. Heyecanlıydım fazlasıyla çünkü bu benim için gecelerimi gündüzlerimi onun kelimelerine muhtaç olduğum insana daha fazla yakınlaşmak için bir fırsattı. Hemen fırsat bulduğum bir anda bilgisayara msn yi açmaya uçmuştum diyebilirim bir an önce A kişisinin numarasını almalıydım. Evet, müjdeyi verdim numarasını istedim ve bir daha ( çoğu kez unutmak istediğim ama aklımdan çıkaramadığım) numarayı ezberledim. 0535… evet msn ye elveda merhaba on bin sms Bu şekilde A kişisiyle geceler, gündüzler birbirine karışmış sürekli mesajlaşıyorduk. Evet, sadece mesaj konuşma filan yok deli gibi mesaj. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki bir insanla konuşulabileceğinden haberim yokmuş gibi davranıyordum. Herkes sevdiği insanın bir ya da daha fazla özelliğine âşık olur ne bileyim tipine, saçlarına, gözlerine, gülüşüne, nefesine peki ya ben? Ben bu adamın neyine âşıktım? Kendisini hiç görmeden, sesini duymadan, dokunamadan neyin sevgisi bu? Yanımda sevgilisini anlatanlara şunu şunu yaptık diyenlere gıcık olurdum ( evet evet ya bizde mesajlaşıyoruz) A kişisinin facebook fotoğraflarını alır kendi fotoğraflarımın yanına yapıştırırdım picasa diye bir programda . Bunları yaşayıp bu aşk bilinmezinde yaşarken 16 yaşındaydım ve her ergenlik çağındaki aptallıklar ve salak düşünceler beni de sarmaya başlamıştı. O çağların vermiş olduğu değişik hallerle A kişisini daha çok sevmeye, düşünmeye zamanımın çoğunu ismini söyleyerek geçiriyordum. Öyle ki henüz yakın zamanda doğmuş olan kardeşime bazen onun ismiyle sesleniyordum Sonradan anladım ki içimde o ismi ne kadar söylemek haykırmak istesem de yoktu ben A kişisinin ismine bile aşıktım. Evet bende aşıktım tipine, öpüşüne, kokusuna değil mesajların sonunda yaptığı (xD) gülüşüne aşıktım. Onunla kalıplaşmış şeyler hayatımda artıyordu ne kadar yan yana olamasam da birçok şey bende artık onun ismiydi sadece. Ne diyordum he yavaş yavaş A kişisini kalbimde, beynimde yüceltmeye devam ettikçe zamanla A kişisini kendimden üstün görmeye kendimi ona yakıştırmamaya başlamıştım. Artık kamera ile görüşmek istediğinde geri çeviriyordum beni görmesini istemiyordum. Ocak ayına geldiğimizde yarıyıl tatilinde karne alacağımız günün gecesinde çeşitli bahaneler üreterek onu görmediğim için uzaktan ilişkilerin bana göre olmadığı falan filan gibi bahanelerle ( hâlbuki alakası yok beni görmesinden çok görmemesini diliyordum o sıralar. Ben onu böyle de seviyordum ben göreyim o beni görmesin diyordum ) ayrıldım A kişisinden. Ona söyledikten sonra gece boyu dil döktü ayrılmayalım diye ama geri çevirdim. Karne günü sabahı gitmek için hazırlık yaparken en yakın arkadaşım Funda bize gelmişti. Sabah A kişisi senin Facebooktaydı ayrıldık dedi hayırdır diye sordu.( O zamanların meşhur şifre vermesi Facebook hesaplarımız filan birbirimizde vardı ) O sorunca tabi ben başladım ağlamaya bir yandan da saçımı yapıyorum gerçekten kadınlar olarak süperiz Kızım dedi mal mısın sen hem seviyorsun hem niye ayrılıyorsun? Fundaya o zaman neleri bahane ettiğimi bilmiyorum sınavlara çalışamıyorum falan filan demiş olabilirim hatırlamıyorum. Çünkü gerçek sebebini söylemek istemiyordum dalga geçileceğini düşünüyordum. (Ne aptalca şeyler ) Karneleri alıp eve döndük. A kişisinin böyle yapma diye ısrarları sonucu tekrar konuşmaya devam ettik ama bu da uzun sürmedi. Şubat 2010 da tamamen ayrıldık. Artık A kişisi de bana tamamen yol verdi GİT dedi. Son cümlesi bu olmuştu. Dedim ki kendi kendime bunun artık sonu yok. Meşhur ayrılma seremonileri facebooktan silmeler, şifre değiştirmeler yapıldı.