Arabaya yaklaşarak şoför koltuğuna oturmak istediğimde Buray benden önce davranarak kapının kolunu tutmuştu bile "Bu aralar oldukça dalgın olmalısın, ben kullansam iyi olur." dediğinde başımla onu onaylayarak şoför koltuğunun yanındaki kapıya doğru ilerlemiştim. Karan önüme geçerek "Bende kullanabilirdim." diyerek söylenmişti. Gözlerimi büyüterek ona baktığımda "Sen arka koltukta otursan daha iyi olur." demiş ve arka koltuğun kapısını açmıştı. Kaşlarımı çatarak anlamlı bir ifade sergileyerek bu davranışın sebebini anlayabildiğimi gayet net bir şekilde belli ettiğimden emindim.
Karan "Ne yani halletmem gereken işlerim olamaz mı? Bunun altıda başka sebepler araman hoşuma gitse de şuan ön koltukta oturması gereken kişinin ben olduğumu düşünüyorum." dediğinde ona fısıldayarak "Kesinlikle haklısındır!" demiş ve kaçamak bir gülümseme sergileyerek kapının kolunu tutmak istediğimde elini kavramıştım. Karan'a baktığımda yüzümde oluşan yanmayla elimi geri çekmiştim. Kapıyı açtığında arka koltuğa oturarak Buray'a bakmamaya özen gösterdim. Aramızda olan soruna bir yenisi daha eklemek istemiyordum. Bir şeyler olduğunun farkında olmalıydı. Ama bunun sebebinin çok yakınımda olan biri yüzünden olmasını öğrenmek onun kalbini incitebilirdi.
Karan'ın da arabaya binmesiyle sessizlik iyice artmıştı. Gerginlikten tuttuğum nefesimi serbest bıraktığımda karanlıklar içinde süzülen siyah silüeti fark edebilmiştim. Büyük kapıya yaklaştığımızda belirginleşmeye başlayan silüetin son gördüğüm ruha ait olduğunu fark ettim. Açık olan camdan başımı hafifçe dışarı doğru uzattığımda "Kanlı ay tutulması yaklaşıyor ve karanlık ruhun sahibi daha da güçleniyor." demiş ve ortadan kaybolmuştu. Buray'ın büyük kapıları kapatmak için arabadan inmesiyle "Bu bir uyarı!" diye fısıldamıştım. Karan ise arkasını dönerek "Ne uyarısı?" diye sormuştu.
Ona "Az önce ikinci ruh kanlı ay tutulmasının yaklaştığını söyledi ve karanlık ruhun sahibinin daha da güçlendiğini. Bu uyarı ne için olabilir?" diye sorduğumda açılan kapı ile Buray'ın da "Ne uyarısı?" diye sormasıyla ikimizde birbirimizi susmamız için uyaran bakışlarla sessizliğe bürünmüştük. Buray'ı bu durumdan uzakta tutmam gerektiğinin farkındaydım ama ona zarar vermeden bunu nasıl başara bileceğimi bilmiyordum.
Son kurban
Karanlık dipsiz bir çukurda tek duyabildiğim belirli aralıklarla damlayan suyun yankılanma sesiydi. Bu yankılanmanın bir saatin yelkovan hızıyla eş değer aralıkta çıkarttığı sesi çözdüğümde içimden saymayı bırakarak bu dipsiz çukuru keşfetmek için her bir zerresini incelemeye koyuldum. Ağır rutubet kokusu ciğerlerimi mahvederken çıplak ayaklarımın altında hissettiğim nemli toprak nerede olduğum ile ilgili beni çıkmaza sürüklüyordu.
"Azelya? Sen misin?" tanıdık sesle heyecanlanarak bir adım öne atıldığımda "Bana ulaştığına inanamıyorum. Bu nasıl mümkün o-" dediğinde duraksamış ve kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. "Bu kadar erken mi? Demek bu yüzden ruhum hapis." dediğinde bu sefer konuşmak için ben dudaklarımı aralamıştım.
Amcama "Senden sakladığım için üzgünüm ama eğer öğrenseydin yeniden buna bir son vermeye çalışacaktın. Gördüğün gibi hiçbir şey son bulmuş değil.. Daha önceden yapılan mühürler bu laneti ertelemekten başka bir işe yaramadı. Bu lanetin bir sonu yok tek bir sonu olabilir o da.." dediğimde duraksayarak daha önce ki düşüncelerim aklıma gelmiş ve dudaklarımdan çıkarak bu boşlukta yankılanmıştı. "Benimle birlikte son bulacak olması."
Amcam "Azel..." dediğinde sesindeki hüznü hissede bilmiştim. Kendimi toparlamaya çalışarak "Seni de kurtaracağım tıpkı onun gibi.. Kız kardeşini kurtardığım gibi.." dediğimde amcam "Annen.." demişti. Kabullenemediğim gerçek bu yerde yankılandığında hissettiğim acı karşısında gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığını fark ettim. Amcam "Üzgünüm Azel ama benim için artık çok geç.. Karan'a güven.. Ve onu durdur.." demişti.
Korkuyla "Amca.." dediğimde herhangi bir yanıt gelmemişti. Bir kaç kez defa tekrarlamam ile artık onun yanımda olmadığını anlamıştım.
Gözyaşlarım içimde uyandığımda aralık kapıdan dışarı çıkan bir kadın olduğunu fark ettim. "Bakar mısınız?" dememe rağmen durmayan bu kadının varlığı içimi büyük bir korkuyla doldurmuştu. Amcamın bağlı olduğu bir makineden gelen sesle arkamı döndüğümde odanın çoktan insanlarla dolmaya başladığını görmüştüm. Sanki her şey ağır çekime alınmış gibi yavaşça ilerliyor ama o korkunç ses tüm hızıyla odayı doldurmaya devam ediyordu. Kedimi odadan dışarı attığımda köşeyi dönmekte olan kadını görmüştüm. "Kızıl kahve saçlar!" dediğimde yandan gördüğüm yüzünde oluşan ufak tebessümle bu tanıdık gelen yüzün varlığı dürtülerimi harekete geçirerek peşinden gitme isteği uyandırmıştı.
Ardından koşmak istediğimde kolumu tutan Buray'ı uzaklaştırarak Karan'a baktım. "O buradaydı! O buraydı!" diye yüksek sesle bağırdım. Karan şaşırmış gözlerle "Bu mümkün olamaz!" demiş ve koridorda koşmaya başlamıştı. Ardından bende koştuğumda etrafta hiç kimseyi görememiştim.
Karan'ın "Ben bu taraftan gidiyorum." demesiyle bende diğer koridorda koşmaya devam etmiştim. Yanlarından geçtiğim bir grup hemşirenin arasından gelen o korkunç gülünç ve dudaklarında dökülen adımla "Lema.." olduğum yerde duraksayarak dona kalmıştım. Arkamı döndüğümde onu karşımda bulamamıştım ama varlığını yakınımda hissede biliyordum.
Tanıdık ses bir kez daha konuşarak "Amcan için üzgünüm, senin içinde çünkü sen benim son kurbanımsın." dediğinde başım dönmeye başlamış ve gözlerim kararmıştı.
Yeniden o isimsiz mezarın başında olduğu gibi karanlığın içine düşmüştüm.
Beğenmeyi ve yorum yapmayı lütfen ihmal etmeyin.
Takipte kaldığınız için teşekkürler. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
XIII Kayıp Ruh
FantasyBir lanet, ikiz kız kardeş ve yasak bir aşkın hikayesi.. Geçmişin izlerini taşıyan, ihanetin ve sırların yaşandığı meşe ağacının altında yaşamlar ölümle son bulmuşken, lanet herkes için yeni başlamıştı. Azelya'nın ailesinden geriye sahip olduğu tek...