℘on

8.4K 548 21
                                    

Baran Kaya: Bulut? [16.28]

Bulut Çelik: Ne [16.30]

Baran Kaya: Düşünüyorum da garson kız da sarışındı. Sana tutunan adam da. [16.30]

Bulut Çelik: Hiç başlama [16.30]

O fobi eskidendi [16.30]

Sarışın severim [16.30]

Baran Kaya: Tamam. Ne yapıyorsun? [16.31]

Bulut Çelik: Baran [16.31]

Baran Kaya: Efendim? [16.31]

Bulut Çelik: Sana ne [16.31]

Baran Kaya: Merak ettim. [16.31]

Bulut Çelik: Beni sıkıyorsun [16.33]

Seni ne ilgilendir nasıl olduğum ya da ne yaptığım [16.33]

Baran Kaya: Ben de yürüyorum, az önce indim arabadan. [16.33]

Bulut Çelik: Sormadım [16.33]

Çattık amk [16.34]

Baran Kaya: Ayrıca iyiyim, teşekkürler. [16.34]

Bulut Çelik: Engel atsam kapıma gelirsin değil mi [16.35]

Baran Kaya: Şu anda da oradayım. [16.35]

Açsana. [16.41]

Kaşlarımı çatarak bakışlarımı telefondan kaldırdım, televizyonun sesini kıstım. Bilerek telefonda oyalanmıştım. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledim. Yürürken Baran'ın şaka yapıyor olma ihtimalini değerlendirdim ama hayır, o adamdan eğlenceli bir şey çıkmazdı.

Ve gerçekten kapıdaydı.

Yüksek sesle konuştum: "Geri çekil de yüzünü göreyim ayı."

Kollarını göğsünde birleştirerek geri çekildiğini gördüm, kapının gözünden. Kapıyı aralayarak ona baktım. İçeri girmek için hareketlendiğinde "Orada dur bakalım. Ne istiyorsun?" diye sordum.

Sorarcasına "İçeri girmek?" dedi.

"Hayır. Annem yok, ben de sana dayanamam." Kaşlarını kaldırdı. "Mallığına yani. Kotam doldu."

Elini kapıya koyarak ittirdiğinde bıraktım çünkü zorlasam ya kapı kırılırdı ya da benden güçlü olduğu için kapıyı yüzümde hissederdim.

Kendi eviymiş gibi salona doğru ilerledi, o sırada da sordu: "Tişörtün yok mu senin?"

Alayına karşılık elim dizlerimde biten şortuma gitti. "Benim evim. Çıplak da gezerim."

"Dur." diyerek teslim oldu. "Söylememişim say."

Başımı geriye atarak nefesimi verdim. "Ne yapışık bir şeysin sen. Uğur ile takılsana, evimde ne arıyorsun? Rahat kalamayacak mıyım ben?"

Koltuğa oturdu, daha doğrusu yayıldı ve koltuğu falan kapladı. "Ne izliyoruz?"

"Anasının amını." diyerek bir hışımla kumandayı çektim.

Başımı yana çevirdim, sakin bir nefes aldım. Yumruklarımı sıktım ve sakinleştiğimi hissettiğimde koltuğun karşısındaki masaya oturdum. Bir çocuğa laf anlatıyormuş gibi tane tane konuştum. "Burada olman hoşuma gitmiyor çünkü bir art niyetin olduğunu düşünüyorum. Seninle uğraşmak istemiyorum, Uğur'la da. Ya da buradan gitmeme sebep olan herhangi biriyle."

Ara sıra art niyetinin beni öldürmek olduğunu düşünmüyor değildim fakat eğer şu anki hareketleri gerçekse homofobikliği atlatmıştı. Öyle gözüküyordu en azından. Ama her gözükene inansaydım hayatım kolay olurdu. Oysa bilindiğim sokaklarda dolaşmak korkulu rüyam haline gelmişti. Ben de hiçbirini düşünmemeyi, her şeyi alaya almayı seçmiştim. İnsanların nefreti yüzünden ölümün kıyısına gelmediğim anlarda işe yarıyordu.

Öne doğru eğilerek kollarını bacaklarının üzerine koydu, ellerini arada birleştirdi. Mafya babası gibiydi.

"Seni inandırmadan bir adım bile ilerleyemeyeceğiz anlaşılan."

Bana doğru hareketlendi, elleri omuzlarıma uzandı ve yüzünü yaklaştırdı. O an kendimi nasıl geriye attığımı, masanın diğer tarafına düştüğümü inanın bilmiyorum ama toparlanarak ayağa kalkmam ve ona dönmem kısa sürmüştü. "Ne oluyor lan manyak?"

"Sarılacağım oğlum, yemeyeceğim seni."

Ha, öyle desene...

Ben de şey sandım...

Allah korusun.

"Eylemini ilk önce belirt. Sen değişik adamsın. Belli olmaz ne yapacağın." Titredim, sanki iğreniyormuş gibi yüzümü buruşturdum. "Sarılmayı da deneme bir daha."

"İnandın mı peki artık?"

O an duraksadım. Eski Baran bana dokunmaya bile kalkışmazdı, vebalıymışım gibi. Bu ise sarılmaktan söz ediyordu.

"İkizin mi var? Sen Baran'ın ikizi misin?"

Ellerini ilk yukarı doğru açtı, sonra da yüzüne sürdü. Sabır dileniyor gibiydi. "Pekala. Bu hallerini çekeceğim. Hak ettim."

"Şizofren misin bilmiyorum ama çek diyen yok. Silah dayamadım kafana ki silahım bile yok." diyerek farklı düşüncelere daldım.

Bence silahım olmalıydı.

"Bulut." Ona baktım. "Git üstüne bir şeyler giy de dizi izleyelim. Black Miror'a başlamışsın, ben de ikinci bölümdeydim."

"Uyuyacağım ben." diyerek elimle kalkmasını işaret ettim.

Öylece baktı.

İsteksizce dediğimi yaptığında yattım, yastığı başımın altına çekerek koltuğun sırtına döndüm yüzümü. "Sen ne yaparsan yap."

Tekli koltuğa geçti. "Kaldığın yerden devam ediyorum. Sakın dönüp izleyeyim deme."

Dediğinin tam tersini yaptım.

iki şehrin ayrılığı ⚣ • textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin