43.Bölüm: Şarkıların gözü kör olsun

52 3 6
                                    

Tarık Taşdemirin gözünü bu gece uyku tutmuyordu. Öyle bir köşeye sıkışmıştı ki onu kimse kurtaramazdı. Kara kara ne yapabileceğini düşünüyordu. O adamın sözleri kulağında yankılanırken hiddetle doğruldu:
- Kızkardeşimin mezarını çiğneyip geçemezsin!

Ne demişti:
- Üç ay! Borcunu ödemediğin taktirde bu toprak ve üstündeki çiftlikte benim olacak!
- Ben senden borç almadım!
- Bir başkasından aldın.
- Evet aldım!
- Bana senin borcunu ödeyemeyeceğini, paraya çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Ve para karşılığı senin imzaladığın borç senetlerini verdi.
- Vermedi! Sen zorla aldın!
- Haddini aşma! Pılını pırtını toplayıp sessiz sedasız def olacaksın burdan!
Eski meseleleri açmadığıma dua et!
Gitmezsen elini ayağını kırdırtıp burdan sürdürmesini de bilirim!
- Adi aşşalık herif!

Yusuf beyin üzerine yürürken yanında duran iki adamı onu tuttu. Yaşlı adam ona nefretle baktı:
- Sen oğlumun katilini bugüne kadar neden yaşattığı mı merak etmiyor musun? İstesem çoktan kafana sıktırmıştım.

Bastonunu yere vurdu:
- Neden biliyormusun? Kızkardeşinin mezarının nasıl yerle bir olduğunu sana göstermek istiyorum. Onun adını sileceğim burdan! "Suna bağları" diye birşey kalmayacak!
- Yapamazsın! Kendi oğlunun kemiklerini sızlatamazsın!
- Ölüler acı çekmez, ama benim çektiğim acı bitecek. Bitireceğim sizi! Ne senin nede kızkardeşinin izi bile kalmayacak!

Adamlarını yanına alarak bastonunu yere vura vura kapıdan çıktı. Tarık bey arkasından bağırdı:

- Yanılıyorsun! Sen hala Muratın Sunayı sana tercih etmesine kızıyorsun. Mezarlarını ayırsanda ruhlarını ayıramayacaksın! Onların aşkının yegane nişanesine dokunamayacaksın!

Yusuf bey ona doğru döndü:
- Sen neden bahsediyorsun?
- Onurdan.

Yaşlı adamın alnındaki damar artı. Tarık beyin gözünün içine baktı ama ne söyleyeceğini bilemedi. Bir soru sorsa hakkında birşey öğrenecekti. Onu ne görmek, nede hakkında birşey bilmek istiyordu. Yoktu onun için. Oğlunu ondan çalan o kadınla birlikte nefretiydi. Hiçbir şey duymamış gibi yürüyüp gitti. Tarık bey hala peşindeydi:

- Hiç mi merak etmiyorsun torununu? Nasıl biri? Murata benziyor mu?

Yusuf bey bastonunu havaya kaldırarak başını salladı:
- Kimden bahsettiğini bilmiyorum. Benim yanlız bir torunum var, oda bana benziyor.

*****

Cenk her zamanki rahat kıyafetleri ve serseri sitiliyle dedesiyle toplantı yapıyordu. Yaşlı adam ona birkaç kere ters ters baktı:
- Bir daha böyle karşıma gelme.

Cenk onunla dalga geçer gibi kabadayı bir uslupla başını öne eğip selam verdi:
- Emrin olur dedem!

Yusuf bey ona terslenirdi de onun damarına basmaktan korkuyordu.
Eline bir kumanda aldı. Büyük ekranda bir yerin planı belirdi. Dedesi göğsünü kabartarak:
- Buraya eşi benzeri bulunmamış oteller dikeceğiz.

Cenk öne eğilip yakından baktı:
- Burası...

Şaşkınlıkla dedesine baktı:
- Suna bağlarına?
- Evet, orayı satın alıyorum.
- Ama benim bildiğim oradaki çiftliğin...
- Çiftlik miflik olmayacak! Adını da değiştireceğim. Üzerinde çalışacak ekibi senin kurmanı istiyorum.
- Neden dede? Neden orası? Başka bir yerde...
- Oraya dikilecek oteller! Projeyi inceleyip çalışmalara başlayacağız.
- Tamam. Sadece... beni düşündüren birşey var... Babamın mezarı.
- Onu başka yere taşıyacağız?
- Ya Suna?

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin