Kuluçka dönemi

123 9 3
                                    


Canın yanımda oturmaya başlaması ile sınıftakiler arasında merak konusu olmaya başlamıştık. Üç gündür bana canla aramda bir şey olup olmadığına dair sürekli sorular soruyorlardı. Tabi ki canın sert duruşundan ve kimseyle konuşmamasından kaynaklı olarak tüm sorularla ben muhatap oluyordum. Aynura, canın yanıma oturmaya başladığı ilk gün yaşanan her şeyi anlatmıştım. Canla aramdaki anlaşma dahil. Aynur önce çok şaşırmış sonra da korkmuştu. Aynurla çok yakın olmamamıza rağmen neden bunları ona anlattığımı ona neden güvendiğimi bilmiyordum. Sanırım biriyle dertleşme isteğim buna neden oluyordu. Bu zamana kadar yalnız iyi idare etmiştim ve ne kadar yalnızlığı sevsem de bir genç kız olmaya başladıkça kendim ve ailem dışındaki birilerinin de düşünceleri benim için önemli olmaya başlamıştı. Aynur dışında kimseyi tanımıyordum ve tanıştığım insanlarla çabuk kaynaşamıyordum. Bu yüzden aynur bana en yakın kişi oluyordu ve aynurun itirazı yoksa benim de onunla arkadaş olma konusunda itirazım yoktu. 

En sevdiğim ders matematikti. Bu yüzden büyük bir istekle matematik dersini dinliyordum. Can yanımda hem dersi dinleyip hem not tutuyordu benim gibi. Onun derslerine gösterdiği özen beni şaşırtıyordu; çünkü onun hiçbir şeye önem vermediğini düşünüyordum. Anlaşma yaptığımız günden beri sadece yanımda oturuyor, gerekmedikçe konuşmuyordu. Anlaşma yaptığımız günden sonraki sabah onu kapımızın önünde beni beklerken görünce çok şaşırmıştım. Yanına yaklaşıp sadece "günaydın" dediğimde o da kısaca "günaydın" dedi. Sonra servis gelince ikimiz de servise yöneldik. "Önden buyur" dedi hafif gülümseyerek. Canı gülümserken ilk kez görüyordum ve gerçekten kalbimin farklı atmasını sağladığına yemin edebilirdim. servise binip cam kenarı boş olan bir yere oturdum. arkamdan can da yanıma oturdu. uzun boylu ve yapılı olmasından kaynaklı neredeyse benim koltuğumun yarısını da bacakları kaplamıştı. servis hareket ederken kolunun birini de benim arkamdaki koltuğa atmıştı. eli köprücük kemiğimin üstüne gelince irkilerek ona baktım. derin bakışlarıyla gözlerimin içine baktı sanki ruhumu okuyormuşçasına  "bana güven böyle gidelim." dedi. ben de gözlerinin garip etkisinden mi bilmiyorum, sadece olur anlamında kafamı salladım. onun her sözünü nasıl bu kadar çabuk kabullenebiliyordum, beni yönetmesine neden izin veriyordum bilmiyorum ama ilk defa bir erkeğe aitmişim gibi hissediyordum. aramızda duygusal hiçbir bağ olmadan, fiziksel herhangi bir şeyleri paylaşmadan, birbirimizle doğru düzgün konuşmadan nasıl ona bu kadar yakın hissedebilirdim? bilmiyorum ama hissediyordum. başımı cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım. mertin durağına geldiğimizi fark ettiğimde içimde husursuzluk başladı ve ellerimi sıkıp dizlerimin üstüne koydum. yerimde rahatsızca kıpırdandım. can rahatsızlığımı hissedip o kocaman ellerinden biriyle elimi tuttu ve sıktı güven verircesine. kaygıyla gözlerinin içine bakarken sanki o an dünyadan beni soyutlamıştı. servis tekrar hareket edince gerçekliğe geri dönüp göz ucuyla merti aradım ve hemen önümüze oturduğunu fark ettim. bir anda geriye döndü sanki ona baktığımı hissettmiş gibi. göz göze geldiğimizde arsızca bana güldü ve sahte bir sevimlilikle "günaydın." dedi. aldığım terbiye gereği selam veren birini karşılıksız bırakmazdım o yüzden isteksizce başımı salladım karşılık olarak. başımı sallarken bir tutam saçım kulağımın arkasından özgürlüğüne kavuşup yanağıma doğru düştü. mert saçımı büyük bir dikkatle takip ederken can  elimdeki elini bırakıp önce elinin tersiyle hafifçe yanağımı okşadı ve saçımı tekrar kulağımın arkasına koydu. mert kısılmış gözlerle hiçbir şey demeden canın hareketlerini izleyip önüne döndü. mert önüne dönünce can "sana demiştim" der gibi bana baktı. o an anladım can gerçekten mertin benim üzerimde uygulayabileceği psikolojik veya fiziksel her türlü zulmü engelleyebilirdi; çünkü garip  bir şekilde mert canla mücadele etmiyordu. bu biraz tuhaf gelmişti bana. canın kulağına doğru eğilip "servisten inince seninle yalnız konuşabileceğimiz bir yere gidelim okulda" dedim. yüzüme bakmadan "olur" dedi. servis okula varınca mert bizden tarafa bakmadan hızlıca servisten indi. arkasından canla ben de indik. can elimden sıkıca tutup okulun arka tarafına doğru yürümeye başladı. zilin çalmasına yirmi dakika falan vardı. arka bahçedeki banklar bazı gruplar tarafından tutulmuştu. o yüzden adımlarımı yavaşlatıp "banklar dolu burada konuşalım" dedim. serseri bir ifadeyle sırıtıp oradaki çocuklara dönüp "beyler rica etsem ön bahçede otursanız kız arkadaşımla özel bir şey konuşmak istiyorum." dedi kibarca. gruptaki bazı çocuklar yarım ağız gülüp yanımızdan geçerlerken bazıları şaşkın bir şekilde diğerlerini takip ediyorlardı. içlerinden biri "abi size iyi muhabbetler ama dikkat et abla konuşmalarından zedelenmesin." dedi. can da "merak etme sen, gerçekten sadece konuşacağız. "dedi. çocuk sanki uzaylı görmüş gibi cana bakıp "hadi oradan can, seni bilirim bari bana yapma." deyip uzaklaştı. aralarındaki muhabbeti anlamayan tek ben miydim bilmiyorum ama konuşmalardan hiçbir şey anlamadan kafamı hafifçe sallayıp "evet sadece konuşacağız buarda, başka ne için burada duralım ki?" dedim merakla. canla konuşan çocuk yüksek sesli bir kahkaha atarak diğerlerine baktı. diğerleri de güldü o esnada. ben anlamaz şekilde hepsine tek tek bakarken can "hadi gel konuşalım ne konuşacaksan" dedi sıkkın bir sesle. canla konuşan çocuk cana "sıkılınca haberim olsun bu günlerde böylesi pek bulunmuyor" dedi. can yumruğunu sıkıp "s...tir ol git ceyhun, elimden bir kaza çıkmasın." dedi. ceyhun da gülmeye devam ederek "sakin ol can şaka yaptım sadece deyip" diğerlerine yetişmek için yanımızdan ayrıldı. "aranızdaki dil her ne ise hiçbir şey anlamadım." dedim cana. "ayrıca küfür etmek iyi bir davranış örneği değil. bence biraz daha kibar olmalısın arkadaşlarına."dedim. yüzüme üç gözlüymüşüm gibi bakıp "sen nerde yetiştin kızım? saf mısın? salak mısın? insanların hangi lafları ne için kullandığını gerçekten anlamayacak kadar da değilsindir herhalde. bence numara yapıyorsun. "dedi. ve ben yine hiçbir şey anlamadım dediğinden. öyle baktım suratına. ben boş boş bakınca can sıkılıp "ne konuşmak istiyordun benimle?"dedi huysuz bir sesle. ben de pat diye "mert neden senden çekiniyor? tanışıyor musunuz?" dedim merakla. suratıma dikkatlice bakıp "biraz önce demek istediklerini anlamayan saf kızımız bu bilmeceyi nasıl düşünüp çözdü? acaba"dedi. gayri ihtiyari "ne bilmecesi?" dedim. "boş ver" dedi. "evet mertle tanışıyoruz ve evet benden çekinir. sadece mert değil bu okulda üst sınıflardan birçok çocuk benden çekinir. bu kadarını bil daha fazla soru sorma tatlım." dedi ve yürümeye başladı. allahım delirmek üzereyim. can kimdi ki alt tarafı lise öğrencisi. insanlar ondan neden çekiniyorlardı ki? ben kendimi koşulsuz şartsız diğer öğrencilere korku salan birine mi teslim ettim şimdi? bedenim ürperdi bir anda. can arkasını dönüp "gelmiyor musun? iki üç dakikaya ders zili çalar ve ilk ders matematik. herhalde kaçırmak istemezsin" dedi. matematik lafını duyunca adımlarımı hızlandırıp canı geçtim ve "haklısın, hayatta kaçıramam." dedim. o da arkamdan gelmeye devam etti. sınıfa girince aynuru sınıftan bir kızla konuşurken gördüm. yavaşça yanlarına gidip "günaydın" dedim. aynur da arkama bakıp anlamlı anlamlı "gün sana aymış belli canım. "dedi göz kırparak. ben de "saçmalama kızım ya" dedim biraz utanarak. o sırada aynurun yanındaki kız olan sırma "defne canla aranda ne var? çok yakışıklı çocuk eğer sevgilinse sahip çık kızım. böyle okullarda sportif ve can kadar yakışıklı erkek sayısı iki elin parmakları kadardır ancak." dedi. sırmaya olayları anlatamayacağım için sadece gülümsedim " uyarını dikkate alacağım, sağol." dedim. demek ki puanı çok yüksek bir anadolu lisesine gitseniz de sevgili mevzuları burada da aynı  diye düşünmeden edemedim. zil çalınca canın yanına geçip oturdum ve dersi dinlemeye başladım. işte canla bu şekilde oturmaya başladık. şimdi de matematik dersindeydik ve üç gündür canla okula gelip canla eve dönüyordum. bu süreçte mert veya arkadaşları hiçbir şekilde benimle uğraşmadılar ve beni görmezden gelmeye başladılar. bu içime biraz su serpti ve kendimi biraz daha güvende hissettim. hatta bu gün ilk kez can olmadan kantine inmiştik aynurla. ve hiçbir olay yaşamadan sınıfa geri dönmüştük. bu durum mertin takıntılı tavrının geçtiğini hissetmeme sebep olduğu için okulda daha özgür dolaşmaya başlamıştım.

kimsesiz yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin