En son yıldızlarda kaldığımı hatırlıyorum.
Daha doğrusu benden yavaş yavaş uzaklaşan Ateş'i aslında benim olamayan bir gideni.
Gözümü açtığımda hala bir psikolog odasında olduğumu anladım ve bu oldukça iticiydi.
Tam kapıya doğru yöneldim ki kapı açıldı.."Ah uyandın mı" dedi pr. Dr. Aras Bulut Tan
"Evet" dedim saçlarımı düzelterek..
"Nasıl oldun peki" dedi kapıyı kapatıp içeri girdi.
"Iyiyim" dedim etrafı iyice göz gezdirerek..
"Teyzene haber verdim seni evde bekliyor" dedi masasının yanında ki çekmeceden bir şeyler arayarak.
"Peki bana müsade artık" dedim tam kapıya doğru yöneldim ki..
"Dur" dedi.
"Evet" dedim gözlerinin içine bakarak
"Seni herhalde bu saatte tek başına gönderecek değilim" dedi, yüzüme sinirle bakarak
"Saat iyide kaç ki" dedim gerçekten kaç olduğunu merak ediyordum.
"Gecenin 12'si, bu vakitte gidecek olursan başına her türlü kötülük gelir" dedi. Ceketini giyinerek.
"Ahh bu saatte kadar burda kalmak gerçekten fazlasıyla itici, psikologlar bu mesleği seçmiş olmaları onların kafa yediğinin tek kanıtı olabilir. Bunu tarihin tozlu sayfalarında bulabiliriz" dedim alaycı ses tonuyla.
"Bu senin düşüncen, sana saygı duyuyorum" dedi lafı ağzıma geri tıkarak.
"Benim gibi düşünen Milyon insan var şu dünyada. Eminim benim fikrime senin gibi saygı duyan geriye kalanlar kafayı yüzde 60 (%60) yiyenlerdir" dedim bu sefer ki ciddiyetimi fazlasıyla ortaya koyarak.
"Her neyse seninle burda durup vakit harcamayalım en iyisi. Düşüncelerini başkalarına sakla." Dedi benden daha ciddi bir tabir ile.
Sustum.
Arabaya geçtik, uyuz oldum bu adama.
Keşke araba yolda bozulsa da içim rahatlasa.Gerçekten de öyle oldu.
Yolda kaldık,
Yüzüme bakıp "beddua mı ettin sen" dediğinde kafamı çevirip kis kis gülmeye başladım.
"Ben mi etmişim" dedim ciddi bir tavırla.
"Neyse ki sadece motor sıkışmış, onu da hemen düzelttim. Bin hadi şu arabaya" dedi ve öyle de yaptım."Neden" dedi bana durup dururken.
"Anlayamadım" dedim başımı sağ tarafa çevirerek.
"Esila farkında değilsin ama çok derin duruyorsun. Seni bu hale getiren yaşantın ne, söyle bana" dediğinde ellerimi kaşımaya başladım.
Hafiften yüzümde kızarık olmaya başladı.
"Bunun zamanı gelecek" dedim ve sustum.Çokta fazla üzerime gelmedi.
Zaten dolmuşum, zaten zar zor topladım kendimi nasıl tekrar dağıtmaya izin veririm ki..!
Evin önüne geldik.
"Yarın yine aynı saatte seni bekliyor olacağım. Gerçekten iyi olmak istiyorsan yarın aynı saatte kapıma gelirsin. Çok şey değişecek senin için" dedi ve uzaklaştı.
Eve geçtim. Teyzem yoktu, odasına baktım orda da yok!
Hiç bir yerde, ama saat baya geç olmuş nerde olabilir ki!Odama geçip montumu ve çantamı bıraktım.
Salona geçip koltukta oturdum gelmesini beklemeye başlarken bir zarf gördüm.
Açtım zarfı.
İçinde para ve yazı yazılı bir kağıt."Canım kızım, bunu sana nasıl söyleyeceğim bilemiyorum ama sen bunu okuduğunda ben çoktan gitmiş ve bitmiş olacağım. Sana bunca zaman vakit ayırdım ama buraya kadar. Yoruldum ben iyi değilim. Annen baban yaşıyor, ben senin teyzen değilim. Gerçek annen babanı o Pisikolog sayesinde bulacaksın. Bu yüzden de seni ısrarla göndermek istedim. Sana yine arada bir para göndereceğim, aileni bul sana söz yine yanına geleceğim. Sadece şu an yokum. Kendine iyi bak" diye yazmış.
Kendime nasıl iyi bakarım ki ben!
Bu delilik.
Bunu nasıl layık gördünüz bana.
Kafayı yiyeceğim.
Ev telefonu ile pr. Dr. Aras Bulut Tan'ı aradım.
Geleceğini söyledi.Her şeyi dağıttım.
Aynanın karşısına geçip sadece kendimi izledim.
Yetmiyordu bu, bu bana yetmeyecek deyip tek bir yumruk ile aynayı paramparça ettim.
Ben gibi dağılan ayna ve ısrarla kapı zili.
Başım dönüyor, her an kusacak gibiyim.
Mecalim yok ki kapıyı açayım.
Dayanmalıyım ben, çünkü güçlü kızım ben.
Benim güçlü olmam lazım. Böyle kolay kolay pes edemem.Kapıyı zor bela açtım.
Aras Bulut bey gelmiş.
Evin halini gördü ve elimi fark etti "Sen iyi misin" dediğinde yere çöktüm.
"İyi değilim. Beni anlıyor musun iyi değilim olmadım da hiç bir zaman" dedim gülerek.
"Bak bu gördüğün kız bu zamana kadar kocaman bir yalan ile yaşadı. Kendini inandırdı. Hazmetmeye çalıştı ve başardı da, ama ne oldu! Şimdi baksana şu evin haline tıpkı içim gibi darmadağın. Yapamıyorum ben ben olmayı başaramadım. Güçlü falan da değilim sadece bu laflar ile kendimi kandırıyorum. Şimdi bana gerçeği sen söyle benim ailem nerde" dedim bağırarak.
"Ne bahsettiğini anlayamıyorum " dediğinde sinirlendim.
Teyzemin yazdığı notu eline verdim okuması için.
Okuduktan sonra yüzüme baktı. Tekrar kağıda bakıp "nasıl yani" diyip tekrar etti.Ağlamaya devam ettim.
Çaresizim, mecalim yok gibi.
Huzursuzum, yorgunum sanki.
Nasıl üstesinden gelmeyi başaracağım ki ben.
Nasıl bunlarla güçlü olmaya çalışacağım.Yaralı ve kanayan elimi tuttu.
"Bana bak" dedi.
Bakamıyorum. Başımı yerden kaldırmak istemiyorum. "Bana bak dedim sana" diye bağırdığında baktım bu sefer.
"Bana güven, senin aileni beraber bulacağız. Ben her ne olursa olsun senin yanındayım şimdi aynı sözü bana sen ver" dedi.
Sustum.
Gözlerinin içine baktım sadece. Ben tekrar bağlanmaktan, tekrar aynı şeyleri yaşamaktan yoruldum. Ya yine aynı şeyleri yaşarsam..?
Aşamayacağım şeyler olursa.
Nasıl dayanırım ki ben.
"Lütfen.." dedi gözlerime bakarak.
"Söz veriyorum"dedim.
Sarıldı bana,yüzüme bakarak tebessüm etti.
İçeriden bir bez parçası getirip elimi sardı "şimdilik bu böyle dursun hastaneye gidiyoruz" dedi.Yine kandırılmaya müsade ettim.
Yine acı çekeceğim.
Ve ben yine paramparçayım.