Güneşin Seul şehrini bütünüyle aydınlattığı güzel bir gündeydik. Somut olarak güneş aydınlık ve yakıcı bir hava verse de benim için daha doğmamıştı.
Elimdeki kalemi masaya koyup söz yazmayı bıraktım ve ayağa kalktım. Güneşim doğmamıştı,çünkü Suho hala uyuyordu. Dakik, erkenci ve düzenli bir kişiliği olsa da var gücümle ondan erken kalkmayı başarmıştım. Sahi, uyuyan güzel yanında çirkin kalırdı.
Küçük pembe dudakları büzülerek tavşana benzemesine yol açmıştı. Bir tavşan gibi ürkek, sevimli, güzel ve merhametliydi. Romantik tınıdaki sesi kulaklarımda her yankılandığında güzel görüntüsüyle ne kadar uyumlu bir bütün olduğunu fark ediyordum.
Tek emeli işi, başarısı ve kariyeri olan benim, Zhang Yixing'in tek işi anında o oluveriyordu. Çünkü öyle büyülü bakıyordu ki, bana gülümserken organlarımı yerinden çıkarsalar da fark etmezdim. Dünyanın tüm güzellikleri tek bedende toplanmış gibiydi. Çünkü tek bir kişide gökkuşağını görmeniz mümkündü.
Ona nasıl kapılmıştım? nasıl böylesine değerli olmuştu benim için? O ana dair tek hatırladığım sevimli gözlüklerini geriye iterek " Merhaba ben yeni grup arkadaşınız ve lideriniz, lütfen iyi anlaşalım. " demesiydi. Sanırım karşımda dikildiği ilk anda, hemencecik oluvermişti. Aşk böyle çabuk, böyle de etkiliydi.
Yanına eğilip hafifçe şişen yanaklarına dokundum. Kalbi gibi teni de sımsıcaktı. Şimdi içimde ne buz kalmıştı, ne de donarak yaşam fonksiyonlarını yitirmiş herhangi bir şey. Yalnızca uykudayken onu böyle yakından izleyebiliyordum. Fark etseydi ne derdi bilmiyorum ama içgüdülerimin ten teması hevesine karşı gelemedim.
Yanağına varla yok arası bir buse kondurup uyandırmamaya dikkat ederek yüzünü sevdim. Günahsız bir bebek gibiydi, insan yirmilerinde bir adamın nasıl böyle masum olabildiğine hayret ediyordu.
Yavaşça kıpırdanmaya başladığında yanından kalkıp masama döndüm. Güzel gözlerini aralayıp eliyle ovuşturdu. Esnedikten sonra ayağa kalkıp gülümsedi.
" Günaydın. Bugün erkencisin. "
Aynı sıcaklıkla karşılık verdim. Önümdeki kağıt tomarına odaklanarak ona aşkla bakmamak için kendimi dizginlemeye çalışıyordum.
" Günaydın Myeon. Uzun zamandır ilham geliyordu. Bugün biraz şarkı sözü yazayım dedim. Besteyi de kendim yapmayı düşünüyorum. "
" Vay canına. "
Dedi dudaklarını aralayarak. Yatağını topladıktan sonra banyoya girmeden önce kapıda durup devam etti.
" Eğer yardıma ihtiyacın olursa buradayım. "
Gülümsedim. Nasıl da sevimliydi. Konuşurken hareket eden dudaklarıyla hayaller kurmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
" Peki. "
Diyebildim zar zor. Yeniden gülümsedi ve banyoya girdi. Onun her hareketini öyle pür dikkat gözlemliyordum ki, birazdan ne yapacağı hemen kafamda beliriyordu. Duş alacak, üzerini değiştirecek, nefis bir kahvaltı hazırlayacak ve bir anne edasıyla tüm üyeleri teker teker uyandırıp kahvaltıya çağıracaktı.
Exo grubunun bir ferdi olduğumuz ilk günden beri aynı odayı paylaşıyorduk. Grupça birlikte çok şey yaşayıp aile olduğumuz gibi, aynı odada kalan iki arkadaştık aynı zamanda.
Onu daha yakından sevebilmek isterdim. Hislerimin yoğunluğu içimi kemirse de kendime mani olmaya çalışıyordum, sonuç olarak sevdiğimi iddia ettiğim kişinin duygularını da hesaba katmak zorundaydım. Bazen aniden sarıldığım oluyordu, biraz şaşırsa da hemen karşılık veriyordu. Ona ne kadar değer verdiğimin farkındaydı, ama ona sırılsıklam aşık olduğumu bilmiyordu. Böyle de mutluydum. Çoğu şeyi içime tıkmak zorunda kalsam da onunla aynı odayı paylaşıyor olmak bile beni yeterince heyecanlandırıyordu.
Banyodan çıktıktan sonra saçlarını kurulayıp elleriyle şekil verdi. Kullandığı şampuanın kokusu burnuma doluştuğunda derince iç çektim. Masamın önüne gelip nazikçe gülümsedi.
" Bugün kahvaltıda senin için ne yapmamı istersin? "
Her sabah sürekli bunu sorardı. Gerçi hoş, şikayetçi de değildim. Benim için yemek yapması kadar özel hissettiren bir şey yoktu.
Ayağa kalkıp gülümsedim.
" Gyeran Mari yapabilir misin? "
Gözleri kısılana dek gülümseyip çocuk edasıyla yürümeye başladı.
" Elbette yapabilirim. Şimdi gidip diğerlerini uyandırayım. "
Odadan çıkıp gittiğinde kokusuyla baş başa kaldım. Onun yokluğunda taze çilek kokusu bana eşlik eder,yalnızlığıma ortak olurdu. Bu odadan çıkmak istemememin nedeni buydu. Burada ona dair birsürü şey vardı. Her şey onunla ilgiliydi. Cennette gibiydim. Burası benim tamamen onunla dolu olan kendi cennetimdi.
Her günüm böyleydi. Suho ile geçirdiğim her gün boyunca hayatımda kötü olan tek bir an bile olmuyordu. Her şeyi güzelleştirmeye yönelik harika bir aurası vardı.
Dağılan masayı özenle toparladım. Düzene önem veren biriydi ve burayı nasıl bıraktıysa ona öyle teslim etmeliydim.
Kafamdaki düşüncelerle odadan çıkıp aşağı indim. Kahvaltı hazırlayan Suho'ya yardım etmek, onunla biraz daha baş başa kalabilmek için harika bir bahaneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roommate / LayHo
Fiksi PenggemarÇok güzelsin, bu yüzden korkuyorum. Derin bir tuzaksın ve sürekli bana baktığında, çoktan ayaklarım bağlı bir şekilde sana dönüyorum. *** 2018