yıldızlar kayıyordu saçlarıma o dokundukça.

116 14 89
                                    

Şarkı; Deniz Tekin - Yıldızlar

------

balıklar uçar, 

kuşlar yüzer,

gökyüzü yemyeşil,

ben de seni düşünmeyi bıraktım.

------

İlkbahar gelmesine rağmen hava bugün hiç aydınlık değildi. Aksine, bütün gün uyuma isteği uyandıracak kadar karanlıktı. Ruh halimin de pek bir farkı yoktu bu karanlık havadan. Bulutlar neredeyse her yeri kaplamıştı, ara ara bıraktıkları boşluklardan masmavi gökyüzü bize el sallıyordu. Saçım başım dağılmış, yüzüm hafif şişmişti. Sanatçı tıkanıklığı yaşıyordum. Çok sıklıkla olduğu söylenemezdi fakat bu seferki hepsinden daha kötü gibiydi. Sanatçı tıkanıklığımın bu kadar güçlü olması bir haftadır Yoongi'yi görmeye gitmememe sebep oluyordu. Onu görmeden bir hafta dayanabilmem beni şoka uğratmıştı. 

Dudaklarımı dişledim ve gözlerimi reçelli ekmeğini yiyen Taehyung'a odakladım. "Yeni parçanı tamamlamakta zorlanıyorsun yani?" dedi reçelli ekmeğini tamamen ağzına tıkmadan önce. Onaylar bir şekilde kafa salladım. "Sanatçı tıkanıklığı mıdır nedir, ondan işte," dedim özensiz bir şekilde. 

İlhamsızlık mıydı bu şey bilmiyordum. Fakat notaların olduğu her yerden kaçıyor, bir çocuğun korktuğu bir şeyden saklanışı gibi saklanıyordum onlardan. İçimdeki katlanılmaz huzursuzluk her saniye büyüyor, ezikliyordu kaburgalarımı sanki. Her gece derin nefesler alarak uyanıyor, sanki şeytan odamın ortasında geziniyormuş gibi bir korku ve aceleyle balkona atıyordum kendimi. Çalmayı denemiyor değildim fakat ne kadar denersem deneyeyim olmayacak gibi hissettiriyordu işte; hiçbir nota ne öncekilerle, ne sonrakilerle, ne de kendiyle uyuşmayacak gibiydi.

"Sen kaçıyorsun." Senelerdir bulmak için uğraştığı bir şeyi bulmuş gibi mutlulukla söylediği cümleden sonra kahvaltısına bir ara vermiş ve bir elini çenesinin altına koymuştu. Dudaklarımı dişledim ve sütümden bir yudum daha aldım. "Ne demek istiyorsun?" diye sordum sanki bahsettiği şeyi adım gibi bilmiyormuşum gibi. Büyük bir istikrarla umursamaz olmaya çalışarak kendi ekmeğime yağ sürmeye başladım. Taehyung ise yüzündeki alaylı gülümsemesi eşliğinde haşlanmış yumurtasını parçalara ayırıyordu. Küçük küçük kesip tuzlamadan yiyemiyor, beyaz kısmın midesini bulandırdığını söylüyordu.

"Sen Min Yoongi'den kaçıyorsun." Sesinde bolca sinsilik vardı; ki yüz ifadesindeki çarpık alay da bunu oldukça destekliyordu. Dudaklarımı yeniden dişleyip içimden cevap vermemem gerektiğini mırıldanıyordum kendi kendime. Her ne kadar bu konu hakkında konuşmamaya yeminli gibi olsam da Taehyung haklıydı. Notalardan köşe bucak kaçmam gibi Min Yoongi'den de kaçıyordum. 

"Seni deli eden beyaz teninden, küçücük gözlerinden, minik pembe dudaklarından, tutmak istediğin ellerinden ve uykunda bile mırıldandığın yumuşacık gözüken parlak saçlarından. En çok da bunlar birleştiğinde oluşan o nefes kesici görüntünün sende bıraktığı hislerden kaçıyorsun." dedi ve benim nefret etmemin aksine onun bayıldığı meyve suyundan büyük bir yudum aldı.

"O meyve suyundan nefret ediyorum." diye mırıldandım konuyu değiştirmek istediğimi oldukça belli ederek. Fakat o buna sadece alaylıca kıkırdamış ve yine en doğru cümleleri kurmak üzere aralamıştı dudaklarını. "Onun seni sevmeyeceğinden korkuyorsun. Bu sanatçı tıkanıklığı denen şeyin onu görünce uçup gitmesinden, üstünde olan bu büyük etkisine bizzat tanık olmaktan korkuyorsun. "Korkmuyorum," dedim derin bir nefes alıp, gözlerim kapalıydı fakat titriyordu göz kapaklarım. "Ona karşı engellenemeyen bir kaçma isteğim var." Zorlukla yutkunup gözlerimi tavana diktim. Hislerimin bir anda bu kadar yoğunlaşması sinirlerimi bozmuştu.

his smile +yoonmin+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin