"İplerin yerini nereden biliyordun?" dedi sorularına ara vermeyerek.
Bu soruya ne cevap verebilirdim ki? Senin evini ben tasarladım mı diyecektim?
"Tahmin ettim." diye bir yalan attım ortaya. İnanması güçtü.
Cevabım onu tatmin etmemiş olacak ki tek kaşı havalandı. Ancak üstünde durmayıp diğer sorusuna geçti.
"O gün," dedi ve duraksadı. "Seni bıçaklamak üzereyken," Düşündüğü şey hoşuna gitmemiş gibi kafasını hafifçe iki yana salladı. "Bıçağı nasıl bıraktım?"
Bu soruya ne verecek bir cevabım ne de uyduracak bir yalanım vardı.
"Bilmiyorum." dedim ve cevabımın hoşuna gitmeyeceğini bildiğim için devam ettim. "Eğer bilseydim, bıçağı bıraktırmak yerine kendini öldürmeni sağlardım."
Gülümsedi.
Nefes almayı unuttum.
Gülümsedi.
Zaman durdu.
Gülümsedi.
Evren, onun gülümseyişiyle saygı duruşuna geçti.
Dudaklarının yanındaki çukurlara takılı kaldı gözlerim. Gülümsemesinin bir saniyesinden bile mahrum kalmak istemiyordum. Çukurları gözden kaybolana kadar izledim onu.
Ancak onun gibi bir adam, bu söylediğime gülebilirdi. Ancak onun gibi bir adam, onu öldürmek istediğini söyleyen bir kadına böyle bir manzara sunabilirdi. Ölüm ona zevk veriyordu.
"Haklısın," dedi. "Kendimi ancak ben özgür kılabilirim."
Kendini öldürmeni sağlardım dememden bahsediyordu. Özgür kılmaktan kastı, öldürmekti. Artık onun lugatını çözmüştüm.
"Beni tanıyor musun?" dedi gözleri yüz hatlarımda dolaşırken. Bir açığımı yakalamak ister gibi süzüyordu beni. Keskin bakışları karşısında çırılçıplaktım.
Onu tanıyor muydum?
Onun karakterini benim şekillendirmiş olmam, onu tanıdığım anlamına gelir miydi?
"Hayır." dedim fısıltıya yakın sesimle.
"O kadını tanıyor muydun?" Gözlerim adem elmasındaydı. Siyahlarına bakmak istemiyordum. Bakmaya cesaretim de yoktu zaten.
Hangi kadından bahsettiğini anlamam uzun sürmedi. Öldürmesine engel olduğum kadından bahsediyordu.
"Hayır." dedim. Cevabım kafasına yatmamıştı.
"Ölecektin." dedi siyahlarıyla gözlerimi taciz ederken. "Tanımadığın bir kadın için, tanımadığın bir katil tarafından öldürülecektin."
Yanlış.
Tanımadığım o kadın, tanımadığım o katil tarafından benim yüzümden öldürülecekti.
"Evet." dedim hava durumundan ya da ülke gündeminden konuşuyormuşuz gibi rahat bir tavırla.
"Hiç ölmeye bu kadar meraklı bir kadın görmemiştim." dedi.
Çok fazla kadın görmüştü.
Çok fazla kadın öldürmüştü.
"Hiç öldürdüğünü yaşatmaya çalışan bir katil görmemiştim." dedim. Bu cevabı beklemediği belliydi.
O an hala aklımdaydı.
Boğazımdaki elleri.
Nefesimi kesişi.
Dudaklarımdaki dudakları.
Nefesim oluşu.
Gözlerim dudaklarına kaydı. Benimkilerden daha dolgundu dudakları. Güzeldi. Güzel bir adamdı.
"Bu kadar yeter." dedi ve oturduğu yerden kalkıp odadan dışarı çıktı.
Kaçıyor muydu o?
Şah ve mat. İlk raund benimdi.
¤
Gitmesinin üzerinden beş dakika geçmeden geri geldi.
"Kalk." dedi suratıma bakmadan.
Bacaklarım bana sormadan onun sözünü dinledi ve ayağa kalktım. Peşimden gel dercesine bir el hareketi yaptı. Odadan çıkıp merdivenlere doğru yürüdü. Tam arkasındaydım. O merdivenlerde hiç hoş anılarım yoktu. Popomu sağlama almak için bağcıklarımı kontrol ettim.
Yukarıya çıktığımızda mutfağa doğru ilerledi. Ben anlaşmamızın üstüme düşen kısmını yapmıştım. Şimdi sıra ondaydı. Bir şeyler yiyebilecektim. Karnım gururla kasıldı.
Salonun aksine mutfak küçük bir alana sahipti. Kırmızılı beyazlı mutfak dolaplarının tam karşısında bar tabureleriyle çevrelenmiş ince uzun bir masa duruyordu. Bar taburelerinden birine oturdu. Bense mutfağın ortasında öylece dikiliyordum.
"Karnını doyur." dedi gözleri vücudumda gezinirken.
Buzdolabını açıp yiyebileceğim herhangi bir şey bulmayı ümit ediyordum. Soğuk suratıma çarparken domates ve biberleri gözüme kestirdim. Menemen yapacaktım.
Mutfak dolabının sağdan ikinci kısmında tencereler ve tavalar vardı. Eğilip onlardan bir tane aldım. Her hareketimi izliyordu. Bıçaklar çekmeceli bölümün en altındaydı. Çok fazla bıçağı vardı. Rastgele bir tanesini alıp biberleri ve domatesleri doğramaya başladım.
"Evime daha önce gelmedin?" diyen sesini duydum. Daha çok soru sorar gibiydi.
"Evet." dedim ona dönmeden.
Yerinden kalktığını yaklaşan adım seslerinden anladım. Parmaklarım bıçağı sıkıca kavradı. Sesler durduğunda nefesi çok yakındı. Tam arkamdaydı. Kollarını belimin iki yanından mutfak tezgahına uzatarak etrafımı sardı. Katilim ve mutfak tezgahı arasında hapsolmuştum.
"Ama evimdeki her şeyin yerini biliyorsun."
Ölmek için harika bir zamandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya Katili
FantasíaBu bir yazarın hikayesi. Kendi yazdığı hikayeye hapsolan bir kızın hikayesi. Kurbanını öldüremeyen bir katilin hikayesi. Kendi elleriyle yarattığı katilin kurbanı olan bir kızın hikayesi.