Medyadaki Joon Seo.
Çağrı
Bugün sanki herkes benim sinirlerimi bozmak için uğraşıyordu. Önce Joon sonra Zehra ve şimdi de Gizem. Sakinleşmem gerektiğini biliyordum ama yapamıyordum işte. Ayrıca neden bu kadar sinirlendiğimi ve neden Gizem' i takip edip, gelip burada Sinan denen o herifle gülüşmelerini izlediğimi de bilmiyordum. Neden böyle hissediyordum ki? Ne vardı bunda sinirlenecek? Joon da ona bakabilirdi Sinan da sonuçta çok güzel bir kızdı Gizem. İçimden bu kız daha yeni bir erkek tarafından aldatılmadı mı ? Nasıl kalbini bu adama bu kadar kolay açabiliyor diye geçirdim. Sonra ne kadar saçmaladığımın farkına vardım. Sonuçta kız arkadaşım demişti. İçimdeki ses ama bu ilerde aralarında başka bir ilişki olabileceği ihtimalini değiştirmez ki dedi. Ben eskiden iç sesimle hiç konuşmazdım ne olmuştu ki şimdi susturamıyordum. Garip bir şekilde kendimi tanıyamaz hale gelmiştim normalde çok sakin biriyken her şeye sinirleniyordum.
Yaptığımın saçmalığının farkına varınca arabayı Ayça' nın evine sürdüm. Bugün ki toplantıya hasta olduğu için katılamamıştı. Hasta sevgilimi ziyaret etmemem dikkat çekerdi sonuçta. Ayça kapıyı kızarmış bir burun, elinde bir mendil ve üzerinde uzun kalın bir hırka ile açtı. Bu havada üşütmeyi nasıl başarmıştı onu da anlamamıştım ya neyse.
- Ayça senin bu halin ne? Hemen o üzerindeki o kalın şeyi çıkar ben sana ılık su ayarlayacağım banyoya. Sen ılık bir duş alırken ben de sana çorba yaparım.
- Ben çok halsizim ama aşkım. Duş almama yardım etsen ben biraz kendimi toparlarım sonra da çorbayı birlikte yaparız. Olur mu?
Ayça' nın suratına bakmak bile benim için çok zorken bir de onunla ilgileniyormuş gibi yapıyordum zaten. Birde üstüne bu teklif hiç hoşuma gitmemişti ama ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Fazla düşünmüş olmalıyım ki düşüncelerimi Ayça'nın cılız sesi böldü.
- Çağrı o kadar zor bir şey sormadım. Niye bu kadar düşünüyorsun ki?
- Yok benim aklım işlerde kaldı da onu düşünüyordum. Kusura bakma.
- Evet ya bugün Joon Bey ile toplantınız vardı değil mi nasıl geçti? Ben malesef gelemedim.
- Sen düşünme canım. İyi geçti toplantı. Tamam o zaman senin istediğin gibi olsun.
Küvetteki suyun ısısını ayarlamaya çalışırken içeriye bornozuyla Ayça girdi. O küvete girerken şampuanı alma bahanesiyle arkama döndüm. Saçlarını yıkarken ondan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyordum. Ayça'nın beni boynumdan tutup çekmesiyle burunlarımız birbirine değecek kadar yakınlaştık.
- Aşkım neden benden bu kadar uzak duruyorsun? Senin canını sıkan bir şey mi oldu? Ben mi kalbini kıracak bir şey yaptım yoksa?
Evet sen benim kalbimi paramparça ettin. Senin suratına bakmaya tahammülüm yok demek istedim de
- Hayır hayatım sadece sen hasta olduğun için bana bulaşmasın diye uzak duruyorum. Biliyorsun şu sıralar işler yoğun, sen de hastasın zaten bir de ben hastalanırsam Zehra tüm işleri tek başına halledemez değil mi?
- Evet haklısın canım. Düşüncesizlik ettim. Kusura bakma. Sen çık istersen. Çorbaya başla ben de üzerimi giyinip geliyorum.
- Önemli değil.
Hemen kendimi dışarı attım. Eskiden de böyle miydi acaba Ayça. Aşk insanın gözünü gerçekten de kör mü ediyordu yoksa ondan nefret ettiğim için mi artık hareketleri bu kadar yapmacık geliyordu.
Mutfakta hızlıca çorbayı yapmaya başladım. Onunla bir de mutfak romantizmine girmeye dayanabilir miydim bilmiyorum. Çorba bittiğinde işleri bahane edip erkenden kalktım. Gerçekten de çok işim vardı. Hem daha Gizem' in staj işini de düşünmemiştim. Aslında gerçekten bizim iş yerinde staj yapsa ne güzel olur diye düşündüm ama bildiğim kadarıyla evi 19 20 yaşlarında terk etmişti ve şu an cafe de çalıştığına göre üniversite diploması yoktu. Yine de gerçekten bizim şirkette çalışmak isterse bunu memnuniyetle kabul ederdim. Sonuçta bir hafta deneme süresi var. İşi kavrayamazsa ne kadar istesem de onu çalışmasına izin veremem.Gizem
Kafeden izin almıştım. Şu sıralar fazla izin aldığım için patron sıkıntı çıkarmıştı ama biraz sevimli kedi modumla yumuşatıp izin koparmayı başarmıştım.
Bugün de dikkat çekmemek için gayet spor bir kombin yaptım. Bileklerini kayladığım gök mavisi hafif bol pantolonumun üzerine favorim olan beyaz tişörtümü giydim ve tişörtü pantolonun içine verdim. Saçımı da sadece üst kısmına dağınık bir topuz yaptım ve sade bir makyajla artık hazırdım. Numara yapacak olmama rağmen kendimi çok heyecanlı hissediyordum. Sonuçta hiç böyle bir iş tecrübem olmamıştı.
Şirkete vardığımda beni ilk karşılayan yine geçenki isminin Aysu olduğunu hatırladığım kıvırcık kız oldu. O günün aksine bugün çok daha sakin ve çok tatlı bir havası vardı. Toplantının gerginliği onu da sarmış olmalı diye düşündüm. Çağrı' nın kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım acaba ne planlamıştı. Zehrayı nasıl kandıracaktık. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Çağrı dosyalara gömülmüş vaziyetteydi. Kafasını kaldırıp beni görünce yüzünü bir gülümseme kapladı ve
- Günaydın. Gel şöyle otur. Bir şeyler içer misin? diye sordu.
Hayret dün ki sinirli adam ne ara melek olmuştu. Sabah çayına asla hayır diyemezdim.
- Günaydın. Bir çayını içerim.
Çaylar geldiğinde Çağrı bana gerçekten burada staj yapmamı teklif ediyordu. Ama benim lise terk olduğumu düşündüğü için de bir yandan emin olamıyor gibiydi. Nedense bu beni üzmüştü. Kendimi aşağılanmış gibi hissettim. O niyetle konuşmadığını biliyordum ama yine de incinmiştim. Ben evi terk etmeden önce yazılım mühendisliğini kazanmıştım. Evi terk ettikten sonra bir yandan çalışırken bir yandan da okuluma devam etmiştim ve bu son senemdi. Bunu Çağrıya anlattığımda çok şaşırdı, verdiği tepki beni daha da üzmüştü. Benden beklemiyor gibi bir hali vardı. Acaba cidden beni aptal bir kız olarak mı görüyordu?
- Bunu bana niye daha önce söylemedin ki?
- Hiç sormadığın için olabilir mi acaba! diye çıkıştım.
Oda benim ona sinirlenmeme sinirlenmiş gibi görünüyordu. Çünkü hep sinirlenince bir şeyleri sıkıyordu. Dün arabanın direksiyonu bugün de kalemini.
- Sanki anlattığın her şeyi ben sorunca anlattın?
- Kusura bakma gereksiz dertlerimle senin kafanı ağrıttım.! Haklısın! Özür dilerim! Bunların hepsini kelimelerin üstüne bastıra bastıra söylemiştim. Gerçekten çok kırılmıştım. Ayağa kalkıp çıkacakken arkamdan hızla yetişip kolumdan tuttu ve beni kendisine çevirdi. Şimdi benim kızgın nefesim. Onun pişman nefesine karışıyordu.
-Özür dilerim dedi fısıldayarak özür dilerim, öyle söylemek istemedim.
- Çağrı sen neden birden böyle değiştin ben anlayamıyorum. Yeter artık. Her şeye sinirleniyorsun. Niye ya niye?
- Gerçekten nedenini bilmek istiyor musun? Soruyu sorarken sanki mümkünmüş gibi bana daha da yakınlaştığını hissettim. Bakışlarının gözlerimi deldiğini hissediyordum sanki. Bu duygu da neydi böyle. Birden nefesim kesilmişti sanki.
- Evet istiyorum dedim güçlükle.
- Gizem ben kendime bile itiraf edemiyordum ama başka bir açıklaması yok sanırım bu davranışlarımın. Gizem ben sana...
Tam o sırada kapı açıldı ve içeriye biri girdi.
- Ne oluyor burada?
Ses tonundan tanısam da emin olmak için suratımı döndüğümde yanılmadığımı anladım. Evet bu oydu. ZEHRA!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ACIDIR (DÜZENLENİYOR)
RomanceAcılar içinde kıvranırken bir ışığa tutunursun. Dünyan bu ışıkla aydınlanır. Sonra o ışığı kaybedersin. Anlarsın ki o ışık sahteymiş. Bir ilizyon gibi var olduğunu sanırsın ama yoktur. Bu sahteliği anladığında ise geriye sadece acı kalır. Aşk o ışık...