1

20 6 0
                                    

Herkesin bir hayat felsefesi vardır. Benimkisi oldukça net; zoru başarıp hayallerimin peşinden gitmek.

İnsanlar için konuşmak çok kolaydır. Hayatınızı bilen, bilmeyen; sizi tanıyan, tanımayan fark etmez, bütün insalar size akıl verebilir. Çünkü hep kendilerinin en iyisini bildiklerini düşünürler. Sizin hayatınızı kendilerinin çizebileceğine inanırlar. Sizin ne düşündüğünüz umurlarında olmaz. En acısı da böyle insaların sizin yakınınızda bir yerlerde olmasıdır.

Saatlerimi ortaya güzel sanat eserleri çıkarmak için harcamak da benim en büyük hayalimdi. Küçüklükten beri güzel olan şeyleri çok severim. Ama ondan daha çok sevdiğim şey, o güzel şeyleri çizmek. Ama doğduğumdan beri beni bir mimar olarak gören babam varken ressam olmak benim için imkansızın da ötesinde bir şeydi. Ressam olmak, özellikle de böyle başarılı bir ressam olmak hiç kolay olmadı. Lisedeyken babamdan gizli resim çizdiğimi hatırlıyorum. Gizli çizerdim çünkü çizdiğim ne varsa çöpe atıp böyle boş işler ile vaktimi boşa harcayamayacağımı, böyle başarılı bir mimarın, işsiz biri değil de kendisi gibi başarılı bir mimar oğlu olması gerektiğini söylerdi. Belki de bana destek olan tek kişi annemdi. Ama annemi de kaybedince hayatta bana destek çıkan tek kişi de beni terk etmiş oldu.

Babam, lise sonda benim delice resimler çizip güzel sanatlar fakültesine başvuru yaptığımı öğrendiğinde ise oldukça kararlı olduğumu farketmişti. Bununla birlikte beni evsiz ve beş parasız bırakmakla tehdit etmişti. Çünkü o benim babamdı ve hayatımı kolayca yöneteceğine kendini inandırmıştı. Ya mimar olup babamla şirkete sahip çıkacaktım ya da kendi imkanlarımla hayalimi gerçekleştirecektim.

Babam benden evsiz ve parasız bir hayatı seçeceğimi hiç düşünmese de ben anında kabul etmiştim babamın desteklerinden uzak hayatı. Çünkü ben asla korkak biri olmadım. Eğer babam olmazsa yaşayamam diye düşünmedim hiçbir zaman. Aksine, eğer babam olmazsa kendi ayaklarım üzerinde durur en azından sevdiğim işi yapar ve babam kadar olmasa da yaşayabileceğim kadar param olurdu.

Fakülteyi başarıyla kazandım ve yemek paralarımı boyalarıma yatırarak mezun oldum. Aç olduğum günlerim oldu ama hiç şikayet etmedim. Bana sunulan diğer hayatı bir kez bile arzulamadan resim tutkumun peşinden gittim. Sevdiğim, istediğim mesleği yapmak benim için bu hayatın bana verebileceği en büyük armağandı zaten.

Fakülteyi bitirdikten sonra tablolar çizmeye devam ettim. Artık bir sergi açabilecek kadar geliştirmiştim kendimi. O zamanlar oldukça mütevazı bir hayata sahiptim. Ama tablolarım açılan sergilerde az da olsa satılmaya başlayınca ve tablolarıma karşı olan beğeni gün geçtikçe katlanıp arttıkça güzel kazançlar sağladım.

Kısacası, ilerleyeceğim yolda her türlü zorluğu karşıma alacak kadar cesaretim vardı ve şuan Kore'nin en ünlü ve en çok kazanan ressamıyım.

Bütün zamanımı tabi ki eve kendimi hapsedip resim çizerek harcamıyorum. Dediğim gibi, güzel olan her şeyin peşinden giderim ben. Ve dünyada çocuklardan daha güzel bir şey de tanımıyorum. Onların sonsuz hayal gücü ve masum düşünceleri ile çalışmayı çok seviyorum. Ama en çok resim yaparken yüzlerinde oluşan gülümseme için her şeyimi verebilirim.

Çocuk yurtlarından sonra huzurevlerinde çocukluklarını yaşayamayan insanlar için biraz da olsa içlerindeki çocuğu yaşatmak için çabaladım. Kimi küçük yaşta evlendirilmiş, kimi hayatlarını başkaları için yaşamış yani kısaca çocukluklarını yaşayamayan insanlar. Ama resim çizerken hepsi birer çocuk gibi mutlu oluyorlar.

Şimdi ise bu zamana kadar karanlık olan hayatlarını biraz da olsa renklendirmek için bir hastaneye gidiyorum.

Aslında bunu yapmadan önce çok düşündüm. Çünkü gideceğim yerde ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum. Daha önce hiçbir akıl hastası ile karşılaşmadım. Ve bence iletişim kurması
en güç insanlar akıl hastası olanlar. Ne düşündüklerini, ne hissettiklerini, ne gördüklerini asla bilemezsin ve bu biraz.. Korkutucu?

SİLLAGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin