N-ne demek b-bowling to-topuna tekme a-attı?!"
Hira'ya şaşkın bir şekilde bakarak sorduğum soruya sakin bir şekilde cevap verdi.
"Bildiğin bowling topuna tekme attı Mira. Tam senin ayağına düşecekken tekme attı. Has çocukmuş hee, sevdim."
Hira sözünü bitirdikten sonra bana yandan yandan bakmaya başladı. Ben ise göz devirmekle yetindim.
Hira'nın anlattığına göre bowling topu elimden düştüğünde top benim ayağıma düşecekken Kerem bowling topuna tekme atmış. Hangi kafayla yaptı bunu anlamadım ama sanırım biraz hoşuma gitmişti.
Şimdi ise hastanedeydik. Kerem' in ayağını alçıya alıyorlardı. Biraz vicdan azabı çekiyordum aslında, ama bu yaptığı gerçekten çok güzel bir davranıştı. Sonu acıyla bitsede...
Bir süre bekledikten sonra bizi Kerem'in odasına aldılar.
Hastane yatağında uzanmış ve sağ ayağı alçıda, yukarıya asılmıştı. Bu berbat haline rağmen sırıtıyordu. Ve sanırım bu sırıtışın nedenini biliyordum.
Bowling salonunda Kerem'i öyle acı içinde kıvranırken gördüğümde dudaklarım benden izinsiz aralanmıştı. Ama onun benim kekelerken ki halimi görmemesi gerekiyordu. Kesin benimle dalga geçeceği bir şey bulduğu için sırıtıyordur. Hemen ona teşekkür edip çıkacaktım buradan. Çünkü bugün hiç aşağılanacak havamda değildim.
Odaya girdiğimizde doktor bize durumu ile ilgili bilgiler verdi. Ayağı kırılmış. Artık ne kadar sert vurduysa...
Doktor odadan çıktığında Bora konuşmaya başladı.
"Keşke topa kafanla vursaydın lan en azından pek zarar görmezdin."
"Siktir git Bora."
Bora, Kerem'in yüzünü buruşturarak söylediğine kahkaha attı. Hira da gülümsüyordu. Bora kahkasını durdurduğunda Kerem'e bakarak dudaklarımı araladım.
"Sa-saol."
Kerem kafasını bana çevirdiğinde gülümseyerek başını arkasındaki duvara yasladı. Gözlerini gözlerimden ayırmayarak, mayhoş mayhoş gözlerime bakmaya başladı. Hafif güldüğü için gözleri kısılmıştı. Güzel gülüyordu.. Güzel bakıyordu..
Ama bu bakışlarını altında ezilmekten korkuyordum. Benden kekemeliğimin aldığı tek şey doyasıya konuşmak değildi, doyasıya yaşamayı da almıştı ellerimden. Bu yüzden hiç bir erkeğe duygusal duygular beslemedim ben, bana besleyenleride kibarca reddettim. Çünkü onlar benim sadece fiziksel özelliklerime bakıyorlardı. Kim bilir kekeme bir kız olduğumu öğrendiklerinde hangi yöntemlerle aşağılarlardı beni. Düşünmek bile istemiyordum.
Kerem'in bakışları farklıydı. Bakmak için bakmıyordu bir kere. Ama ben bu bakışları, bu güzel bakışları haketmiyordum. Çünkü ben onu mutlu edemezdim. Hâlini hatrını soramazdım. Kendimi anlatamazdın ben ona, yapamazdım.
Buradan artık gitme vaktimin geldiğini anladığımda arkama dönerek kapıyı açtım.
"Mira! Dur!"
Arkamdan onun sesini duymuştum ama durmamıştım. Sadece eve gidip uyumak ve her şeyi unutmak istiyordum.
*
"Mira, kızım hadi uyan annecim. "
Annemin güzel sesini işitmemle gözlerimi araladım ve yavaşça yatakta doğruldum.
Dün eve gelir gelmez uyumuştum. Her zaman yaptığım gibi yine uykuya sığınmıştım. Uyumadan önce yine kekemesiz hayaller kurmuştum, gerçekleşmeyeceğini bile bile kurmuştum işte.
Şimdi ise annem karşımda şefkatli gözlerle yeşillerime bakıyordu.
"Hadi kızım, bugün izinliyim gel beraber kahvaltı edelim Kuzum."
Annem bana gülümserken bende ona eşlik ediyordum. Annemin teklifini başımı olumlu anlamda sallayarak cevap verdim.
"Sen hazırlan bende çay demleyeyim."
"O-olur."
Annem bana yaklaşarak alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Ve arkasını dönerek odadan çıktı.
Annemin arkasından bir süre baktıktan sonra yatağımdan çıkıp esneyerek lavaboya girdim. Rutin işlerimi hallettikten sonra odama girip üniformamı üzerime geçirdim. Çorabımı giydikten sonra kravatımı da takarak makyaj masama oturdum.
Makyaj yapmayı sevmezdim. Sadece özel günlerde yapardım. Ama bugün nedense hafif yüzümü renklendirmek istiyordum.
Saçımı taradıktan sonra yüzüme allık sürdüm. Daha sonra dudağıma pembe rujumu hafif sürdüm. Saçımı tepeden balık sırtı ördükten sonra makyaj masasından kalktım ve bir köşede duran çantamı alarak bugünkü ders programına göre çantamı hazırladım.
İşimi hallettikten sonra kapının arkasında asılı olan siyah kapişonlumu üzerime geçirdim ve çalışma masamın üzerinde olan not defterimi ve kalemimi cebime koyarak odadan çıktım.
Merdivenlerden aşağı inerken burnuma anne kahvaltısının o güzel kokusunun gelmesiyle gülümsemeye başladım.
Mutfaktan içeriye girdiğimde annem bir tabak böreği masanın ortasına koyuyordu. Benim geldiğimi görünce içimi ısıtacak bir şekilde gülümsedi.
"Gel Kuzum, otur."
Sandalyeyi çekerek yerime oturdum. Annem de çayları koyduktan sonra karşıma oturdu.
Annem tabağıma masada ne varsa boca etmeye başladığında bir yandan da yemem için ısrar ediyordu. Bende onu kırmamak için hepsinden azda olsa yemeye çalışıyordum.
Bir süre sessiz bir şekilde kahvaltı ettikten sonra annem boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
"Ee okulun nasıl gidiyor Kuzum, alışabildin mi?"
İyi annecim güzel gidiyor alıştım sayılır.
"İ-iyi."
Bu kadardı işte bu kadardım ben. Hiç bir zaman kalbimden ve aklımdan geçenleri dilime dökememiştim. Bana sorulan sorulara her zaman yeteri kadarı ve en azını cevap vermiştim.
Annem cevabıma kafasını hafifçe salladı. Çayımdan bir yudum alırken annemin gözlerini kaçırdığını gördüm. Ellerini masada birleştirmiş sol tarafına bakıyordu. Sanki bir şey söyleyecekte söyleyemiyormuş gibiydi.
Çay bardağını masaya bıraktıktan sonra arkama yaslanarak ellerimi göğsümde birleştirdim ve anneme beklentiyle bakmaya başladım.
Annem bir süre elleriyle oynadıktan sonra gözlerime bakarak dudaklarını araladı.
"Kızım, şu psikiyatrist işini bir daha düşünsen? Bak güzel kızım seni zorlamak istemiyorum zorlayamamda zaten bu senin kararın. Ama böyle hiç bir şey yapmadan da geçmez. Bak Kuzum en azından bir kez bi git gerçekten Sevgi Hanım çok iyi bir psikiyatristtir-.."
"Ta-tamam."
Annem sözünü kesmemle ilk önce yüzüme bir süre baktı. Annem Gülümsemeye başladığında ben kafam eğik bir şekilde duruyordum.
"Teşekkür ederim kızım."
"Ne-ne z-zaman?"
"Bugün randevu alırım yarın gidersin. Seninle gelmemi ister misin?"
Annemin sorusunu başımı sağa sola sallayarak cevapladım. Annem anlayışlı bir şekilde başını aşağı yukarı salladı. O psikiyatriste sadece annemin hatrı için gidecektim. Eğer o da diğer psikiyatristler gibi bana kekememi alıştırmaya çalışırsa arkama bile bakmadan gidecektim.
Hiç bir kekeme, kekemeliğine alışmak istemez, hiç bir kekeme, kekemeliğine sempati beslemez. Besleyemez çünkü, insan kendisine hayatı zehir eden bir şeyi neden sevsindiki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEKEME KIZ
Teen FictionKekemelik, ne kadar anlatırsanız anlatın: anlaşılmaz, yaşanır. Bu kızda bir kekeme : Mira... O hayatındaki zorlukları annesiyle aştı hep. Sanki başka derdi yokmuş gibi nefret ettiği babası yüzünden kekeme bir kız oldu. Birde biricik dostu Hir...