Yaklaşık bir haftadır hiç bir hareketlilik olmadan bekliyorduk. Fikret amcanın iyileşeceğine inanıyordum ancak artık uyanması gerekiyordu. Çünkü uyanmadığı her gün Batuhan biraz daha yıkılıyordu.
Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamış, yağmurlar ardı arkası kesilmeden yağıyordu. Sonbahara gelmiştik. Sonbaharı severdim. Yağmur sesi beni hep özgür hissettirirdi.
Batuhan hafif ıslanmış bir şekilde içeri girdiğinde onu izledim. Dışarı çıkmış, kim bilir kaç tane sigara içmişti.Yanıma oturduğunda ona bakmaya devam ettim.
'' Saat geç oldu. Biraz uyu Deniz. ''
Onu sarmalama isteğimi bastırarak konuştum.
'' Benim uykum yok. Senin uyuman gerek Batu. 1 haftadır seni hiç uyurken görmedim.''
Uyumadığını belli eden mor halkaları beni destekliyordu. Bana cevap vermedi, yerinden de kalkmadı. Uyumayacağını biliyordum . Israr etmedim. Bir anda önümüz de hareketlilik olunca bakışlarım o tarafa kaydı. Büyük bir kalabalık Fikret amcanın odasına dolmuştu. Batuhan korku ile ayaklandı.
'' Baba! ''
Hızla cama koştu ve camdan içeriyi izlemeye başladı. Ben de ardından koşarak yanındaki yerimi aldım. Doktorlar Fikret amcaya bir şeyler yaparken içim daralmış,gözlerim dolmuştu. İçimdeki kötü hissi dışarı atamıyordum. Fazlasıyla korkuyordum.
Arkamı dönüp daha fazla izleyemeyeceğime karar verdim. Ne zor bir durumdu bu böyle...
Saniyeler kendini dakikalara teslim ederken ben de sadece dua ediyordum. Odanın kapısı açılınca koşarak doktorun yanına gittik.Batuhan'ın korku dolu sesi tüm hücrelerime işledi.
'' Uyandı değil mi? Uyandı, iyi o değil mi? Bir şey söyle! ''
Doktor acı dolu bir sesle konuşunca hayat durdu.
'' Üzgünüz. Hastayı kaybettik. Başınız sağolsun. ''
Batu bir anda duvarın dibine çöktü. Ben doktorun peşinden bakakalmıştım. Şakaydı bu değil mi? Bu olamazdı.. Gözlerimden yaşlar sıra sıra akarken hızla Batu'nun yanına çöktüm. O an dünya başıma yıkılsa daha iyiydi. Batuhan sessizce gözyaşı döküyordu. Gözyaşları birbirini takip ederken canının ne kadar yandığını hissediyordum. Hızla kollarımı boynuna doladım. Gözyaşları boynumu ıslatırken hıçkıra hıçkıra ağladım.
'' Batu...''
Kısık sesi kulaklarıma doldu.
'' Deniz, o gitti. Babam gitti. ''
Söyleyecek sözüm yoktu. Sadece sarıldık. Sarıldık ve ağladık.
☁️ ☁️ ☁️Bu iki gün acı şeylere şahit olmuştu. 25 yaşında dahi olsa bir insan babasının tabutunu taşımıştı. Onu kendi elleriyle toprağa yerleştirmişti. Onu orada öylece bırakmıştı ve tüm bu acıların yanı sıra kalbi paramparça olsa bile tek bir yaş bile dökmeden dimdik ayakta durmuştu.
O an erkeklere yüklenen 'erkekler ağlamaz' gibi saçma bir sorumluluğun tekrardan ne kadar aptalca olduğunu fark ettim. O çok acı çekiyordu. İçinde tutmak yerine, ağlasa daha çabuk toparlanacaktı belki de. Yapmadı ve içine attı. Kendiyle yüzleşmeyi sonraya erteledi.
Batuhan'ın bedenine bakmam bile yaşadığı hislerş anlamama yetiyordu. Onu tanıyordum çünkü.Bense ağlamıştım. Kayıplar her zaman çok zordu. Fikret amcayla geç tanışsam bile ne kadar iyi bir insan olduğunu anlayabilmiştim. Hayat çok zordu. Özellikle arkada kalanlar için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM
Teen FictionDeniz ve Batuhan'ın yarım kalan bir hikayesi vardı. Bu hikayenin ardında ise bazı sırlar ... Kader onları tekrar bir araya getirmişti ancak hiçbir şey 7 yıl öncesi gibi olmamıştı. Olmayacaktı. Deniz ve Batuhan'ın yarım kalan hikayesindeki sır...