10.BÖLÜM

413 27 2
                                    

Herkese merhaba!

Gecikme için çok özür dilerim, bir türlü kafamı toparlayamadım ama sonunda dönebildim. 

Keyifli okumalar!  

Parti gecesi yaşadığım olaydan sonra burada hayatın nasıl olduğunu daha iyi anlamıştım fakat alışamamıştım. Kendi evrenimde belalardan olabildiğince uzak durmuş olmam da buraya adapte olmama yardımcı olmuyordu. Burada hayat zordu, sokaklar uyuşturucunun hakimiyeti altındaydı. Kendi evrenimde de bu durum mevcuttu ama işler orada en azından biraz daha gizli işliyordu. Burada garip bir şekilde bu konuda insanlar fazla tasasız ve rahattı. Fakat bu, zehirleniyor oldukları gerçeğini değiştirmiyordu ve acilen bu duruma müdahale etmeliydim.

Partide karşılaştığım yeni ve korkutucu bir kişi olan Kılıç, tahminimce yoluma taş koymaya çalışacaktı. Ama duramazdım. Bu illete bulaşmaya da bunun daha da yayılmasına aracı olmaya da hiç niyetim yoktu. Artık başkaları için bir şeyler yapmak istiyordum ve işe buradaki insanları bu bataktan çıkarmakla başlayacaktım. İşin ucunda ölümüm olsa bile.

Öğlen olmuştu ve ben fazlasıyla boştum. Nilüfer, sabah küçük bir işinin çıktığını söyleyerek evden ayrılmıştı bu yüzden koca evde tek başımaydım. Normalde evde yalnız kalmak hoşuma giderdi ama burada kendimi huzursuz hissediyordum. Bu yüzden biraz dışarıda dolaşmaya karar verdim. Fazla uzaklaşmasam da olurdu. Yalnızca evin boğucu havasından kurtulmak istiyordum.

Yukarı Derin'in odasına çıkıp dolaptan kendime uygun kıyafetler bulmaya çalışırken yorulmaya başlamıştım çünkü bu dolaptan kendime uygun bir şeyler bulmak madende altın aramaya benziyordu. Sonunda siyah bir kot pantolonla şaşırtıcı derecede sade olan siyah bir tişört bulduğumda sevinçten ağlamak üzereydim.

Hızlıca üzerimi değiştirip hazırlandığımda komodinin üzerinde duran Derin'e ait telefonu ve cüzdanı aldım ve küçük bir çantanın içine koydum. Belki kimseye haber vermeden, tek başıma dışarı çıkmak salaklıktı ama umrumda değildi.

Evin anahtarını kapının girişindeki küçük kutudan aldıktan sonra ürkütücü bir şekilde sessiz olan bahçeye adım attım. Derin'in evi şehirden uzak sayılırdı. Etrafta tek tük ev vardı ve bu durum Derin'in insanlardan çok da haz etmediğini gösteriyordu.

Büyük taşlarla döşenmiş yoldan geçip bahçeden çıktım. Sağıma ve soluma bakıp etrafı incelediğimde aynı ilk geceki gibi kimseyi bulamayınca suratım asıldı. Anlaşılan küçük gezintimde yalnız olacaktım. Issız yolda yürümeye başlarken bu şehrin ne kadar farklı olduğunu daha iyi anlamıştım. Burada hava her zaman kasvetliydi. Güneş kendini hafifçe gösterse de şehirdeki karanlık havaya etki edemiyordu. Hava sıcaklığı gündüz normaldi fakat gece oldukça soğuk olabiliyordu. Mevsimi ne yazık ki anlayamamıştım.

Bir süre daha yürüdükten sonra telefonum çaldığında kaşlarımı çattım. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordum ama kimin aradığını da merak etmiştim. Telefonu çantadan dikkatle çıkardığımda ekranda gördüğüm isimle somurttum. Özgür arıyordu. Ona karşı hislerim hâlâ fazlasıyla karışıktı ama emin olduğum bir şey varsa o da ondan artık hoşlanmadığımdı.

Telefonu sıkıntıyla açtım.

"Özgür?"

"Derin? Merhaba. Nasılsın?" Özgür'ün hafif sıkıntılı bir sesle sorduğu soruya kaşlarımı çatarak tereddütle cevap verdim.

"İyiyim. Bir sorun mu var?"

Özgür sıkıntıyla iç çektikten sonra konuşmaya başladı.

PARALELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin