"Hayatını planlı yaşayıp da aşk arayanlar, sizler de salaksınız. Aşk planı sevmez!"
Salonda o kadar büyük bir alkış tufanı kopmuştu ki, şaşırmıştım. Seda'nın tiyatrosuna gelmiştik. Seda birinci perdenin son repliğini de söylemişti ve hemen ardından salondan muazzam bir alkış yükselmişti. Daha replik birmeden Ayaz yerinden fırlayıp deli gibi alkışlamaya başlamıştı. Pınar ise diğer tarafımda ağlıyordu. "Bravo!" diye bağırdı, Ayaz! "Senarist kimse çok doğru söylemiş!"
Dudaklarımı büzdüm ve alkışlayan insanlar arasına ben de katıldım. Alvi olsaydı o da Ayaz'ın yaptığını yapardı. Alkışlarım daha da kuvvetlendi.
Alvi ile Ayaz iyi anlaşıyorlardı çünkü düşünce yapıları birbirlerine uyuyordu. Alvi ile birlikte Ayaz da gitmeyi çok istedi fakat babam ondan önce davranmıştı. Alvi'nin gidişinden Ayaz da etkilenmişti. Ama belli etmemeye çalışmıştı çoğu zaman.
Ayaz yerine otururken "Haklıydı, değil mi?" diye sordu bana. Sadece kafamı salladım. Biraz daha benim tarafıma yaklaşıp kolunu omzuma attı. "Üzerine alındın?"
Kaşlarımı çattım. Haklı olduğunu düşündüğü konuları çocuksu bir masumlukla anlatırdı ve bu sefer de öyle olmuştu. "Hayır!" diye ciyakladım. Parmaklarımı saçlarımı uçlarından çekti ve "Evet, alındın!" diye üsteledi. Bir şeyde haklı olduğuna inanıyorsa çocuklaşabiliyordu. "Nesine alınacağım be!" diye çıkıştım ve neyseki Ayaz, ısrarlarını devam ettiremeden ikinci perde açılmıştı.
"Sensiz olmak mı?" dediğini duydum başrol erkeğin ve hemen arkasından iplemez bir gülüşü yakaladı kulaklarım. Seda, "Düşün!" diye karşılık verdi çocuğa. "Ya şuan da ölürsem. Bensiz neler hissederdin?"
Bir süre konuşmadı çocuk. Pınar kulağıma eğilip "Kıza sarılıyor," dedi. Kafamı hafifçe salladım. Sonra Seda, "Üzülür müydün?" diye sordu. Ardından bir salondaki bir kaç kızın iç çektiklerini duydum. "Hayır," diye cevap verdi çocuk. "Üzülmezdim!"
***
"Başarılı bir tiyatroydu, Seda!" diyip Seda'ya sarıldıktan sonra Ayaz'ın koluna girdim. Pınar ağlamaktan tam anlamıyla helak olmuştu ve şuan da tuvalette ağlamaya devam edilyordu. Hemen yanındaki lavoboda Fatih ona eşlik ediyordu. Ayaz da Seda'yı tebrik ettikten sonra, beraber arabaya yürümeye başladık. İkimizde konuşmadık.
Boşta kalan eliyle arbanın kilidini açtıktan sonra ilk önce beni bindirip emliyet kemerimi bağladı. Ardından, diğer kapının açıldığını duydum ve Ayaz'ın kokusu arabayı doldurdu. Arabayı harekete geçirirken "Güzel bri tiyatroydu." diye mırıldandı. Kafamı salladım. "Gerçekten güzeldi."
"Hissedebildin mi?"
"Neyi?"
Ayaz, soruma cevap vermedi. Başka bir şey de söylemedi. Kısa bir yolculuk oldu bizim için. Kısa ve sessiz bir yolculuk... En sonunda sessizliğe dayanamayan yine Ayaz oldu ve "Çağla da severdi bence, ne dersin?" diye sordu. Kafamı iki yana sallayıp "Onun için çok duygusaldı. Pınar'ı görmedin galiba!" diye cevapladım onu. Haklı olduğuma dair bir kaç onay verdikten sonra sıkıntıyla nefesini dışarıya üfledi. "Söyle," dedim. Dilinin aklında bir bakla vardı ama söyleyemiyordu. "Alvi..." diye mırıldandı ve hemen ardından boğazını temizledi. Boştaki elimle yüzümü sıvazladıktan sonra saçlarımı geriye attım ve Ayaz'ın tamamlamadığı cümleyi ben tamaladım. "Kesinlikle bayılırdı!"
Ayaz'ın güldüğünü duydum. Bir kaç hızlı nefesten sonra Alvi'nin gülüşünü hatırladım ve derin bir nefes aldım. Ayaz da girdiğim kasfetli havayı hissetmiş gibi "Özgür neden yoktu?" diye sordu. Omzumu silkip "Bilmem," diye cevapladım. "Pınarlarda kaldığımız günden sonra hiç konuşmadık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyaha Çalan Renkler
Ficção AdolescenteKeşke hayat rengarenk olsaydı... Kör bir kız... Renklerden habersiz, insanlardan, yaşadığı şehirden... Ve kızı seven bir adam... Kızın kör olduğunu bile bilmiyordu üstelik. Onların hikayesi yok gibiydi ama renkler onları birleştirdi. Gerçeği öğrenme...