Lanet olası telefonum yine çalmaya başlamıştı ama ses alarm sesine benzemiyordu tam kalkacakken telefonum susmayı seçince bende uyumaya devam edecektim ki tekrar çalmaya başladığı içeriye üfleyerek giren Aslı'yı gördüm ardından Aslı telefonumu eline alıp çağrıyı yanıtlama butonuna bastı ve büyük ihtimalle karşıdakinin alo demesine bile izin vermeden "buyurun defnenin telefonu malesef bende sekreteri" dediğinde kahkahayı patlattım ama bana ters ters bakan Aslı'yı görünce elimle ağzımı kapattım. Ev arkadaşım Aslı telefonu bana doğru fırlatırken "yanlış numaraymış" dedi. Umursamadan uyumaya çalışacaktım ki Aslı'nın nefesini ensemde hissettim ve Aslı yine acımadan bileğimden çekeleyerek "sen beni rahatsız ettin sende rahatsız ol" diyordu papağan gibi tekrarladığı için gülümsedim ve cezasını da aldım. Kapının oradan geçerken hızlıca çekti sanki kafam yarılmıştı o kadar çok acıyordu ki gerçekten yarılabileceğini düşünürken elimi başıma koydum ama bir de ne göreyim Aslı boş dolaba bakıyor hemen kalkıp yanına gittim gördüklerim karşısında bir dakika kadar şaşırdım ama ardından "sipariş versek" dedim "aynen ya" diyen Aslı sipariş etmek için eline telefonunu alıp 3lü kanepeye geçti bende yanına oturdum.
Sevgilinden 18 cevapsız çağrı ve 18 mesaj vardı. Sanki reklam bildirimi gibi ekrandan bildirimi silmişti, üzülmüştüm ama uykum da vardı. Siparişler gelene kadar uyudum. Siparişler geldiğinde Aslı ilk defa beni sakince uyandırdı ve kahvaltımızı yaptık. Kirli botlarımı giymek zorunda kalarak evden çıktım ardından okula yakın bir yerde kaldırımın kenarına oturdum.Yanıma aldığım ıslak mendille botlarımı silmeye başladım. Tam sağ ayağımdaki botu silecekken birinin bana çarpmasıyla sağ tarafa düştüm canım acımıştı ama yine de ayağa kalkıp hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam eden salağın kafasına bir tane vurdum kulağındaki kulaklığı çıkarıp bana döndü bir süre beni inceledikten sonra "ne var" dedi. Ben de onu inceledim ama onda bir farklılık vardı gözlerinin güzelliğinin yerini sinir kaplamıştı ve şu an bana aynen öyle bakıyordu ardından tüm düşüncelerimden bir sürelik kurtulup "ne yok ki?" dedim dedikten sonra onu dinlemek istemediğimden hızlıca okula doğru yürüdüm.Okulun giriş kapısından geçtikten sonra nöbetçi öğrenciyle karşılaştım. Ona sınıfımı sordum. B sınıfında olduğumu öğrenince sınıfa doğru yöneldim.
Sınıfa ilk girdiğimde herkes bana doğru dönünce erik dalı oynuyor olmamdan şüphelenerek kendime baktım fakat normal duruyordum. Aldırış etmeden sınıfa girdiğimden beri gözüme kestirdiğim en arka sıralardan birine geçtim. Başımı sıraya koydum ve okula gelmeden önce olanları düşünmeye başladım. Çocuğun yanından gitmeden önce kokusunu almıştım. Değişik ama çok güzel kokuyordu. Ben bunları düşünürken yaptıklarımdan dolayı dertlendiğimi kendime belli edercesine derin bir nefes aldım ve geriye veremedim çünkü beynim bana yalan söylemişti ben de birazcık kandıracaktım. Ardından yanımda gerçekten birisinin var olduğunu hissettim ama hala inanmıyordum beynime inanmayacaktım da...
Sustum. Biraz susabildim. Ardından başımı kaldırmadan "sıra dolu" dedim. ardından sabah duyduğum ses yutkunmama sebep oldu. "Asıl sıra doluydu sen kalk" dedi. Yine sustum ama bir yere kadar demi başımı kaldırdım. "Kalk geçeyim" dedim. Kalkmadı. O da sustu ve başını benim gibi sıraya koydu. Yine dayanamayıp "Kalkmayacaksın öyle mi ?" dedim. Hâlâ başı sıradaydı ama sesi benim sesimin aksine daha gür çıkıyordu. "Kalkmayacağım ne yapacaksın ?" dedi.
Konuşması bittiği anda çantamı orta sıranın en arkadaki masasına fırlattım. Hâlâ başını sıradan kaldırmamıştı. Bende bunu fırsat bilerek hala başı sırada olan çocuğun üstünden yere doğru atladım ve yere de düşmemiştim aksine ayakta dimdik duruyordum. Kalkmamasını fırsat bilerek yan sıraya oturup nu taklit edercesine sıraya başımı koydum. Kafamı esnemek için kaldıracakken birisi beni *ölüme* itercesine diğer sıranın demirli kısmına doğru fırlattı. Aslı'dan dolayı alışık olduğumdan canım bile acımamıştı ama sanki bayılacaktım.
Evet size söylemeyi unuttum benim en büyük sorunlarımdan birisi ağlayamamam. Ne kadar kimse inanmasa da ağlayamıyorum. Ağlayamadığım için acım oturma hissine dönüşüyor ve oturamadığım için bayılıyorum. Hayatımdaki en saçma sebebim bu olmalı. Sonunda bir tepki vermek için ayaklandım ama kıyamadım o güzel gözlerine... Verebildiğim ilk tepki ona değil çantama zarar vermeye yönelikti. Çantamı yere ondan bıkmışçasına sinirli bir şekilde attım. Ardından bu sefer kendimden bıkmışçasına aldım ve kendimi kontrol edemeyerek çantayı sabahtan beri benle uğraşan salak çocuğa doğru salladım ve tam yüzüne geldi. Üzüldüğümü anlayarak sınıftan dışarıya çıktım. Okulun kapısına geldiğimde düşmemek için mermerden olan merdivenlere sertçe oturdum. Oturdum ama sadece biraz o zaman içerisinde de en son duyduklarımı düşündüm. Sabahtan beri ismine salak çocuk dediğim şahısın ismi Kaan çıkmıştı. Hayal kırıklıklarımla birlikte kalkmaya çalışınca yere düşecek gibi oldum ama birisi beni tuttu. Yine beynim bana yalan söylüyordu. Yine aynı kokuyu almıştım. Kaan gibi kokuyordu. Ne olursa olsun inanmayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSANLARDAN uzak ÖLÜME yakın
ChickLitDefne hayatının aşkını bulmak için çabalıyor ama bulamıyordu ama bu çaresizliği kısa sürdü hayatının aşkını buldu ama hayatının aşkı onu bulamadan gitti. Defne ise hayatının aşkının onu bulabilmesi için bir çözüm bulmuştu. Bulduğu çözüm insanlardan...